Sermaye düzeninin evlatlığı: Gangsterler

Hakkı Özdal - Gazeteci

Manavlar için 

Kurşun harcamaz aynasızlar. 

Yalnız Banka için ateş eder onlar.

Yukarıdaki sözler, Bertolt Brecht’in Arturo Ui’nin [Önlenebilir] Yükselişi oyunundan. Brecht’in hem büyük bir sanatçı hem de Marksist bir entelektüel olmasından, bu ideal bileşimden doğan güçlü eser Arturo Ui, aslında çok daha önceden, 1930’ların ilk yarısında tasarlanmış, ancak 1941 yılında yazılmıştı…

Brecht, oyunun ilk taslağını “Padualı Giocomo Ui'nin Yaşamı ve Çevirdiği Dolaplar” başlığıyla Amsterdam’daki bir yayınevine önermişti. Bir arkadaşına yazdığı mektuptaki ifadesiyle oyun “eski İtalyan tarihçilerinin üslubuna göre yazılmış Hitler'in yükseliş öyküsüdür”. Yayıncı metni reddeder. Brecht ertesi yıl ABD’ye gider (1935) ve burada organize suç örgütlerinin Amerikan sistemindeki yeri olağanüstü ilgisini çeker. Amerikalı gangsterlerin birbirlerine ve esasen topluma yönelik şiddet eylemleri ile Almanya’daki Nazi çetelerinin iktidar yürüyüşü arasında kurduğu bağıntıyla Arturo Ui oyununu yeniden ele alır. Hem ülkesi Almanya’nın içinde bulunduğu korkunç faşist cendereyi, kendi tabiriyle “anavatanın içler acısı durumunu”, hem de misafir olduğu Birleşik Devletler’deki kapitalist zorbalığı keskin Marksist gözleriyle birleştirmiştir. Tekelci burjuvazinin, siyasal iktidar için sokak çetelerinden Nazi organizasyonuna uzanan çeşitlilikteki bir şiddet repertuvarını koltuğunun altına sıkıştırabildiğini muazzam bir taşlamayla anlatmaya koyulur. Arturo Ui, hem Hitler’in yükselişini hem de bunun sermaye düzeniyle doğrudan ilişkisini anlatan bir başyapıta dönüşür böylelikle. 

*** 

Bu hayatta bedava olan tek şey ölüm. 

Her şeyin bir bedeli var. Korunmanın da. 

Gangster Ui’nin karnabahar tröstünün temsilcilerine söylediği sözler, mafyanın kapitalist devlet aygıtındaki fonksiyonuna dair yalnızca şiirsel olmayan, kuramsal da bir ifadedir. Lenin, 11 Temmuz 1919 günü Sverdlovsk Üniversitesi öğrencilerine verdiği “Devlet” konulu konferansta, basit ama berrak bir tanımını yapıyordu egemen sınıf(lar) devletinin: 

“(…) başka insanları yönetmek için, salt bu amaçla, hepinizin bildiği silahlı askeri birlikler, hapishaneler ve başkalarının iradesine zorla boyun eğdirmenin benzer bütün öteki araçları gibi -ki bunların tümü devletin özünü oluşturur- sürekli ve sistemli bir baskı ve şiddet aygıtından yararlanan özel bir grup…”2 

Silahlı güçler ve hapishanelerle birlikte anılan “başkalarının iradesine zorla boyun eğdirmenin benzer bütün araçları” arasında sokak çeteleri, paramiliter güçler de vardır. Rusya’nın devrim sürecinde karşı karşıya geldiği Kara Yüzler çetesi, giderek salt gangsterliğe dönüşen eylemleriyle karşıdevrimci Beyaz Ordu ve eski rejimin kalıntısı durumundaki sabotajcılar… Rusya kapitalizminin kalbine kan pompalayan bu damarları kesip atmıştır devrim. 

Brecht’in devrimci sanatla, Lenin’in bizzat devrimden öğrenilmiş kuramla söyledikleri, modern toplum çetelerinin kapitalist düzene (ve devlete) içkin olduğudur. 

Ülkemizde de tarihi çok eskilere, sınıflı toplumun yerel devletleri kadar eskiye dayanan “başıbozuk” çeteleri, “sistem”in sınır uçlarında ama onunla daima bir maişet ilişkisi içinde zuhur etmiştir. Kabakçı Mustafa ve Topal Osmanlardan, Çakıcılara Pekerlere tevarüs eden bu ilişkidir. “Yeraltı” dünyasının devletin geniş kanatları altında kalıcı ve neredeyse yarı-resmi bir yer edineceği kadar cüretkâr davranılan dönemin, tekelci burjuvazinin bir büyük döviz kriziyle, döviz yokluğuyla mustarip olduğu 1970’li yıllara dayanması; bu ilişkiyi 12 Mart faşizmiyle inşa edilen “yeni devlet”in bizzat sağlaması tesadüf değildir. 

AKP-Erdoğan rejiminin ve onun doğrudan-dolaylı sermaye ilişkilerinin bir olağanüstülük hattında ilerlemek durumunda kaldığı 2015 sonrasında da irili ufaklı gangster çetelerinin özellikle büyük şehirleri kuşatmasına aynı çerçeveden bakmalı. Kenar mahalle kabadayılarının mafya babalarına dönüşmesi ve neredeyse konfederatif bir bütün olarak rejimin esasına bağlanması, Türkiye’nin içinde bulunduğu “içler acısı durum”un politik ekonomisi ile doğrudan ilgili. Tekelci burjuvazinin ve ihracatçı kapitalistlerin dümen suyunda ülkeyi bir emek cehennemine çeviriyorsanız sermaye sınıfının ön-kapısına bu bekçi köpeklerinden bağlamanız gerekecektir. “Her şeyin bir bedeli var. Korunmanın da.” 

Bu palazlanmış sokak çetelerinin ürettiği şiddet, bu rejimin dolaysız bir fonksiyonudur. Birbirleri arasında ya da kimi durumlarda devlet güçleriyle girdikleri çatışmaların, anlaşmazlıkların esas’a dair güçlü bir hükmü yok. AKP-Erdoğan rejimi şahsında, “kafa tutarak, racon keserek kendini yoktan yaratan adam” imgesi bir rol modeldir aynı zamanda. İçlerinden doğrudan sermaye sınıfının safların katılanlar çıkmaktadır, çıkacaktır. 

Bunların asıl fonksiyonları için Brecht’e ve Aruto Ui’ye dönerek bitirelim. Gangsterin şu tiradı hem kadim hem de güncel bir resim veriyor: 

Tek bir işçi için büyük sempatim vardır. 

Ama bu işçiler birleşirlerse, 

Hele bir de kazanç gibi, ücret gibi 

Hiç anlamadıkları konulara burunlarını sokmaya kalkarlarsa, 

İşte o zaman, "Yavaş gel bakalım, arkadaş," derim, 

"Alttan aldıysak o kadar da uzun boylu değil!" 

Sen işçisin, bu demektir ki iş yapacaksın. 

Ama işini bırakıp grev yapmaya kalktın mı, 

Haa, o zaman artık sen bir işçi olmaktan çıkar, 

Topluma zararlı bir kişi olursun. 

İşte o zaman ben de binerim senin ümüğüne! 

1 Bertolt Brecht, Bütün Oyunları, Cilt 9, Mitos-Boyut Yayınları, Çev. Özdemir Nutku 

2 Lenin, Devlet Üzerine, Yordam Yayınları, Çev. Mazlum Beyhan