Sessizliği adalet bozar
Can Davası, Mustafa Deniz Serter, Parma Kitap, 2023

Şakide Çömez

Mustafa Deniz Serter ikinci öykü kitabı ile okuyucularıyla buluştu. Yazar ilk öykü kitabı “Sessiz”den sonra kaleme aldığı “Can Davası”nda kent ve kasaba yaşamının zorlukları, geçim sıkıntısı, her şeye karşın hayatta kalma çabası, sevinci var. “Sessizliği adalet bozar. Adaletin kayıtsız şartsız sağlandığı ülkede, herkesin sesi daha gür çıkar” diyen Serter ile yeni kitabını ve edebiyatı konuştuk.

“Sessiz” den sonra ikinci kitabınız “Can Davası” da raflarda. Her yazar kendine uygun bir anlatı dünyası seçer. Belki okuduğu kitaplara, belki mizacına ya da yetişme biçimine göre. Sizin her iki kitaptaki öyküleriniz de baştan bir seçim yaptığınızı gösteriyor. (hayatın kırılma noktaları, yoksulluk, kimsesizlik…) Neleri anlatmayı düşünmüştünüz?

En başından beri çaresizliği anlatmayı düşündüm. Hem Sessiz’de hem Can Davası’nda ve bundan sonra yazacaklarımda her insanın çaresizlik, yoksulluk ve geçim dertlerini anlatmak istedim. Yapmak istediğim, insanları acındırmak değil, olduğu gibi capcanlı bir şekilde öykülerle göstermek. Okuyucu ile içten bir bağ kurmayı hedefliyorum. Bir yazarın sınırları, coğrafi unsurlarla çizilmiş ve buna göre şekillenmiştir. Bu sınırları kaleminin gücüyle geçerek, hitap edeceği kitleleri genişletebilir.

Kitapların önce isimleriyle okuru çektiğini düşünenlerdenim. Siz buna inanır mısınız? Kitaplarınızın adını koyma sürecinden bahseder misiniz?

Kitaplarda başlık çok önemli bir yer tutuyor. Elbette içerik de etkili olması gerekir. ‘Bir kitabı okutan başlığı mıdır?’ bu tabi ki tartışmaya açık bir konudur. Öykülerle uyumlu, akılda kalıcı, tek kelimelik başlıkları vermeyi uygun buluyorum. Yazma aşamasında bazen başlığı, bazen de öyküyü önceliğe alıyorum. Bulduğum başlığa göre öykü yazdığım da oluyor. Araştırma yapıp, aynı isimde bir öykü olmamasına da dikkat ediyorum. Mesela üçüncü öykü kitabını hazırladığım bir öyküde, çocuk ile karganın arkadaşlığını anlattım. Öykü bittikten sonra başlığı düşündüm ve ‘Kargadaş’ adını verdim.

Hikâyelerinizi yazmaya nasıl karar verirsiniz? Can Davası sarsıcı bir öykü. Bu öyküyü yazmaya nasıl karar verdiniz? 

Yazarken zorluk çekilebilir. Mutlaka eksik, içe sinmeyen bir yanı kalabilir. İnsancıl duygularımı sorgulayarak, varlıktakileri, yokluktakileri gözlemleyip, toplumdaki olaylara bakış açıma göre kalemi asla titretmeden yazmaya karar kılıyorum. Can Davası, kısık sesleri herkese duyurma öyküsü. Yaşamın bütün gerçekleri karşısına çıktığında insan, sabırla ve inatla büyük bir seferberliğe girişiyor. Yazar ve Parma Kitap Genel Yayın Yönetmeni Zeynep Eşin’in öykü atölyesinde diyalog tekniğiyle yazdığım bu öykü, bir genelevde geçiyor. Babasının öldürdüğü adamın oğlundan kaçarken, genelevin kapısının önüne bayılıp düşen Zarika’nın öyküsü. Zarika, asıl dert ortaklarını, kendine sahip çıkan hayatın kadınlarında buluyor.

Öykülerinizin hemen hepsinde biraz Yaşar Kemal, biraz Orhan Kemal tadı var. Siz de onlar gibi bizi bize anlatıyorsunuz. Siz kendi tarzınızı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Çok teşekkür ederim. Benim için gurur ve onur vericidir. Sessizliği, adalet bozar. Adaletin kayıtsız şartsız sağlandığı ülkede, herkesin sesi daha gür çıkar. Yarının nasıl olacağını tahayyül edememenin girdabında kaybolan insanları olduğu gibi anlatmak, tarzımı oluşturuyor. Hayatın gerçekliği karşısında kişisel özgürlük son buluyor. Başka hayatların yansımasını işliyorum. Bu başkalaşımı ayırmadan, ötekileştirmeden, sıradanlıktan uzak, olduğu gibi anlatmaya özen gösteriyorum.