Kitle imha silahı...

“Şeytanın İkizi” bence bir film değil, bir insanlık suçu, bir tür kitle imha silahı. İmha etmeyi hedeflediği şey insanların beyin hücreleri ve ruhları.  Şeytanın, Uday Hüseyin kılığında Irak’ta hüküm sürdüğüne ve dolayısıyla Irak’ın işgalinin iyi bir şey olduğuna inandırmayı amaçlıyor film. Dolayısıyla Bush ve ABD hükümetleri tamamen iyi ve haklılar filme göre. Bu ideolojik saldırının yanı sıra, bir şiddet pornosu olarak da saldırısını sürdürüyor film. Bağırsakları ortaya saçılan insanlar gösteriyor seyircisine. En adisinden oryantalizm ve ırkçılık tabii ki olmazsa olmazı filmin. En adisinden anti-komünizm propagandası da.
Uday Hüseyin, Saddam Hüseyin’in büyük ve ağır problemli oğlu. Film en kabasından, Ödipal karmaşanın pençesinde bir psikopat olarak çiziyor Uday’ı. Annesiyle aynı yatakta yatan, annesinin memesini öpen, babasını öldürmek isteyen, tabi karşılığında da babası Saddam’ın kastrasyon tehdidi altında yaşayan bir adam Uday. Bunlar en kaba haliyle böyle. Kastrasyon tehdidi sembolik değil, palayla insanların ortasında gerçekleştirilen bir eylem.
Uday bir psikopat. Bir seks hastası. Her beğendiği kadınla ya da ergen kızla yatıyor. Ya zorla ya da gücüyle ikna ederek. Kadının gerdek gecesi olabilir ya da genç ve bakire bir okul öğrencisi olabilir, fark etmez. Gerçek Uday belki daha da korkunç biridir, bilemem. Eminim Uday benzeri zorbalar, Kuveyt prensleri, Suudi Arabistan şeyhleri, Teksaslı petrol zenginleri ve onların oğulları arasında da vardır. Hatta o kadar üst zenginlere gitmeye de gerek yok. Eski sosyalist ülkelerin kadınlarını seks kölesi haline getirenler, Tayland’da, Afrika’da, Alanya’da genç erkek ve kadınları düzenler kimler?  Doğu ile Batının güç sahipleri, zenginleri arasında özünde bir fark yok. Fakat film, Saddam’ların kötülüğünden politik çıkarımlar yapıyor ve işgale methiye düzüyor. Iraklılar kendi sorunlarını çözmekten acizlermiş de Bush’tan yardım beklerlermiş gibi. Saddamlar şeytanmışlar ama Bushlar melekmiş filme göre.
Ve tabii işgalin milyonlarca insanın hayatına mal olan faturası da filmde hiç yok. Şunlar da olmayanlar arasında: Irak’ın işgaline önce 11 Eylül’le ilişkili olduğu gerekçesiyle karar verildi. Bir kanıt bulunamayınca, kitle imha silahları yalanı ortaya atıldı. İşgal bu yalan temelinde gerçekleştirildi. Ama yalancının mumu işgalden sonra söndü. Bunun üzerine Saddam ve ailesinin bir tür vampir ailesi olarak temsiline sıra geldi. Saddam ve ailesi hiç kuşkusuz bir tür vampirdiler ama Batının vampirleri (petrol şirketleri, silah şirketleri…) yanında sivrisinek kalırlar.
Filmde Saddam’ın emrinde çalışan Mengele kılıklı Doğu Alman doktorlar gösteriliyor bir ara. Demek isteniyor ki, sosyalist Almanya ile Nazi Almanyası arasında hiçbir fark yoktur. Yuh artık. Ayrıca şunu da söylemiş oluyor: Almanlar doğaları gereği faşisttir. Bu da filmin, Irak’lılarla sınırlı kalmayıp, Almanlara da sıçrayan ırkçılığı.
Bu filmin , “Filmekimi”ne alınması ve üzerine bir tür spot ışığı düşülmesi çok kötü olmuş. Keşke hiç ithal edilmeseymiş bu film. Seyredemediğimiz onca nitelikli film varken vaktimize ve paramıza yazık olmuş. Ama tabii bir faydası da var bu filmi görmenin. Sinema adına ne kadar aşağılık işler yapıldığını görmek de bir artı sayılabilir…