Diyelim en iyi kelimeleri en düzgün şeklide sıralamayı başardık. İyi şiire ulaşmış olur muyuz böylece? Hayır! Sadece, en iyi kelimeleri en düzgün şekilde sıralamış oluruz, o kadar.

Şiir yazmanın incelikleri

Altay Öktem - Şair, Yazar, Araştırmacı

Şiirin tanımını yapmak kolay değil. Aynı aşk gibi. Ne söylesen kısmen doğrudur, ne söylesen biraz eksik kalır. Ne aşkın herkes tarafından yüzde yüz kabul edilen bir tanımı vardır ne de şiirin. 

İkisini birbirine yaklaştıran şey, sadece tam olarak tanımlanamamaları değil bence. Aynı zamanda da biricik olmaları. Nasıl ki herkes dünyadaki en büyük aşkın kendi aşkı olduğunu düşünürse, yazılan en iyi şiir de herkesin kendi şiiridir.

Birine, seni bu kadar sarsan bu aşk, pek de öyle güçlü bir aşk gibi gelmiyor bana, demek cesaret ister. Aynı şekilde, senin bu şiir pek olmamış, biraz zayıf mı ne, demek için de epey yürekli olmak gerek. 

Aşk acısıyla şiir acısının da benzer tarafları var. Zaman en iyi ilaçtır, diye bir söz vardır ya, bu söz sanırım en çok aşk ve şiir için geçerlidir. Aşkın da şiirin de küllenebileceği kadar uzun bir zaman geçtikten sonra, kişi yaşadıklarını kendine itiraf edecek olgunluğa erişir. Aslında aşk falan değilmiş bu, kaç yılımı heba etmişim bu uğurda, ah şimdiki aklım olsa… der mesela; ya da gençlik hevesiydi işte, karalıyordum bir şeyler, dur göstereyim istersen, çekyatın altındaki defterde duruyor hepsi deyip olmamış, olgunlaşmamış şiirlerini gösterebilir bir arkadaşına. 

Yine de, eski aşklar da yarım kalmış şiirler de bir burukluk bırakır insanın yüreğinde. Hatırlandıkça, küçük de olsa bir ürperti duyulur. O ürperti azalır ama hiç geçmez hayat boyunca. 

Mademki asıl konumuz şiir, (iyi ki aşk değil!) hazırsanız ve hevesiniz varsa eğer, eksik gedik de olsa, ucundan bucağından da olsa şiiri tanımlamaya çalışalım. 

ŞİİR ALIŞKANLIĞA KARŞI YAYLIM ATEŞTİR

Şiir, gündelik dili kullanarak, metaforlar, imgeler, benzetmeler, eğretilemeler aracılığıyla yeni bir dil kurma, böylece okurun zihninde farklı, benzersiz çağrışımlar yaratma sanatıdır dersek, sanırım pek yanılmış olmayız. 

Bu tanımdaki anahtar kavram: Gündelik dil. Gündelik dildeki sözcükler köhnedir, kısıtlayıcıdır, baskılayıcıdır. Çünkü gündelik dil bir alışkanlıktır ve katı kalıpları vardır. Özgür davranmamıza kolay kolay izin vermez. İşte, sıradan bir alışkanlık olan gündelik dilin kalıplarını kıran, Henri Pichette’in dediği gibi ona yaylım ateş açma cüretini gösteren tek şey, şiirdir. 

“Her sözcük ilk kez görüyor, ilk kez duyuyor gibi izlenim bırakmalı” der İlhan Berk. Peki nasıl olacaktır bu? Yeni, hiç kullanılmamış sözcükler keşfedip şiirde bunları kullanmamız gerektiğini söylememiştir herhalde İlhan Berk. Gerçi zaman zaman bu da yapılabilir ama bütün sözcükler şiiri yazdığımız dildeki sözcüklerden farklıysa, o zaman bilinmeyen, var olmayan bir dilde yazmışız demektir şiiri. İlhan Berk’in sözünü ettiği, iki sözcüğün bir araya geldiğinde yaktığı kıvılcımdır. Her ikisi de gündelik dilde kullandığımız, kullana kullana örselediğimiz sözcüklerdir belki, ama yan yana geldiklerinde bambaşka anlamlar, bambaşka çağrışımlar yaratırlar. Yenilenirler. Üzerlerindeki ölü toprağını silkeleyip dirilirler. Zihnimizi, algımızı oradan oraya savuran bir zenginliğin içinde buluruz kendimizi.  
Aslında yapılan şey, iki sözcüğü olabilecek en güzel şekilde yan yana getirmektir. Ardından üçüncü sözcüğü, önceki iki sözcüğe en uygun, en yakışır şekilde yan yana getirmek. Bu sözcükler dizeyi oluşturur, sonra o dize, diğer dizelerle en güzel şekilde yan yana, alt alta gelir. 

“Düzyazı kelimelerin en düzgün şekilde sıralanışı, şiir ise en iyi kelimelerin en düzgün şekilde sıralanışıdır” diyor Samuel Taylor Coleridge. En iyi kelimeleri en düzgün şekilde sıralamak, hiç de öyle bir çırpıda yapılabilecek bir iş değil. O yüzden “şiir işçiliği” diye bir kavram var dilimizde. İğneyle kuyu kazmak gibi, nakış işlemek gibi, dere yatağındaki çamurlu toprağı eleyip içinde altın tozu aramak gibi… Ayrıca, laf aramızda, arayıp da bulamama ihtimali de var; hem de oldukça yüksek bir ihtimal. 

İşte aşkla şiiri buluşturan bir özellik daha. Bilirsiniz, “aşk emek ister” diye bir söz vardır. Şiir de emek ister, en az aşk kadar…

Diyelim en iyi kelimeleri en düzgün şeklide sıralamayı başardık. İyi şiire ulaşmış olur muyuz böylece? Hayır! Sadece, en iyi kelimeleri en düzgün şekilde sıralamış oluruz, o kadar. Çünkü şiir sadece kelimelerle yazılmaz. O kelimelerin bir araya gelmesiyle oluşacak bir bağlamı ve hiç aksamayan bir ritmi olmalıdır şiirin.

Bağlam, bir şiiri şiir yapan en önemli özelliklerden biri. Şiir bir şey anlatmayabilir, ama öyle ya da böyle, bir çağrışım yaratır muhakkak. Bağlamdan koptuğumuz an çağrışım dağılır, okuduğumuz kelimeler zihnimizde bir karşılık bulamaz. En iyi kelimeleri kullanarak hiç aksamayan bir şiirsel dil oluşturmuş olsak bile, yazdığımız metin okurun zihninde karşılık bulamıyorsa, o şiir yok hükmündedir. Yazıldıysa da boşluğa yazılmıştır. 

Şimdilik bu konulara girmeyelim, girersek içinden çıkamayız kolay kolay. Bağlam, ritim, şiirsel dil, bir de insan zihninin şiiri ne şekilde ve nasıl algıladığı, hepsi ayrı birer yazı konusu. Onlara da önümüzdeki sonra değiniriz artık. O zamana kadar şiirle kalın. Ve tabii aşkla.