Türk edebiyatını şiir üzerinden, geçmişten bugüne doğru kronolojik bir hat içinde düşündüğümüzde- dilin sarihleşmesi, yalınlaşması, çözülmesi noktasında- Garip Şiiri, İkinci Yeni’den sonra gelmeliydi.

Şiirimize doğru Orhan Veli’yi göreceksin; sakın şaşırma!

Şeref Bilsel

Orhan Veli Kanık (13 Nisan 1914- 14 Kasım 1950), Beykoz’da doğdu. Asıl ismi Ahmet Orhan. Orhan Veli olarak bilinip tanınmasının nedeni, soyadı kanunundan önce babasının adı olan Veli’den dolayıdır. Babası, Cumhuriyet’ten sonra Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın şefi olmuştur. Orhan Veli’nin iki de kardeşi vardır: Adnan Veli ve Füruzan Yolyapan. Edebî merakı ilkokul yıllarına dek uzanır. İlk hikâyesi Çocuk dünyası adlı dergide yayımlanır. Lisede edebiyat öğretmeni Ahmet Hamdi Tanpınar’dır. Bu yıllarda bazı tiyatrolarda rol alır. 1932’de liseden mezun olur. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’ne kayıt yaptırır.

Fakat bu bölümü bitiremeden okuldan ayrılır. 1939’da Melih Cevdet’le çok ciddi bir araba kazası geçirir, 20 gün komada kalır. 1941’de ‘Garip ‘seçkisini yayımlar ve olanlar olur! Bu kitapta 24 şiiri vardır ve önsöz onun kaleminden çıkmıştır. “Yazık oldu Süleyman Efendi’ye” mısraının geçtiği ‘Kitabe-i Seng-i Mezar’ adlı şiiri neredeyse bir deyime dönüşür. Garip adlı çıkışın üzerine dönemin önde gelen isimlerinden bazıları çok sert tepkiler gösterir. Söz gelimi Yusuf Ziya Ortaç, “Ey Türk gençliği! Sizi bu hayasızlığın suratına tükürmeye davet ediyorum!” diyecektir. Garip kitabı yayımlandığında Orhan Veli ve Oktay Rifat 27; Melih Cevdet ise 26 yaşındaydı. Yani bu büyük çıkıştan sonra sadece 9 yıl daha yaşamıştır Orhan Veli. Nurullah Ataç, Bu üç genç insanı destekler: “Bu genç şairlerde bir asalet seziliyor” der. Hâşim’in “Göllerde bu dem bir kamış olsam” ifadesi Orhan Veli tarafından “Rakı şişesinde balık olsam” biçiminde eleştirel bir nazireye dönüşür.

Garip hem akım hem de sözcüğün temsil ettiği sıfat dünyası bakımından Orhan Veli’yi işaret eder. Deneyen, cür’et eden, yenilik arayan odur. Orhan Veli okudum duman içinde. Ondan kalan fotoğraflarda ortak tüten bir özellik var: ‘cigara’. “İki paket cigara bana mısın demedi” (Misafir), “Parmaklarımda cigaram” (Dalga).

Onu “Sabaha Kadar” adlı şiiriyle tanıdım. Hem şiir yazıyor hem de şairlerden şikâyet ediyordu bu şiirinde! Bir de – yıllar sonra- Müşfik Kenter’in sesinden dinledim onun şiirlerini. Orhan Veli Kanık Gemlik’e Doğru Şiir Ödülü düzenlenmişti Gemlik Belediyesi tarafından 2010 yılında. Beykozlu Orhan Veli’ye Gemlik Belediyesi “ Gemlik’e doğru denizi göreceksin/ Sakın şaşırma” dizelerine sadakat üzerinden sahip çıkmıştı. Bir kez düzenlenen bu ödülün seçici kurulunda ben de vardım, Orhan Veli, ölümünden 60 yıl sonra da iyi bir şair kazandırmıştı bize: Engin Özmen.

Bence Cumhuriyet sonrasında – bugün de dahil- kendi dönemine ve kendinden sonra ortaya çıkan edebi mahfillere en çok tesir etmiş akım olduğunu söyleyebiliriz. O güne dek şiir adına birikmiş bütün klasik kumanyayı tersyüz etme cesaretini ortaya koymuşlardır. Yaprak dergisinin 12. sayısının giriş yazısında Sabahattin Eyuboğlu, Fuzûlî’den bir mısra alıntılar: “Dehr bir bâzârdır herkes metaın arzeder”. Türk şiirine getirdikleri yenilik bu pazarın ağzını burnunu değiştirmiştir. Sadece günlük konuşma dilinin imkânlarına yaslanan bir şiir oluşturmamışlardır; güncel olanın ironik cephesini de ortaya koymuşlardır. Ve belki de en önemlisi- bugüne dek görmezden gelinen- toplumcu göndermeleri olan birçok şiirle, yaşadıkları dönemin sosyolojisine de notlar düşmüşlerdir. “Neler yapmadık şu vatan için!/ Kimimiz öldük;/ Kimimiz nutuk söyledik” diyen odur. Ve Cımbızlı Şiir: “Ne atom bombası/ Ne Londra Konferansı/ Bir elinde cımbız,/ Bir elinde ayna;/ Umurunda mı dünya”…Bu şiirlerde ironinin, esprinin kapatamadığı bir eleştirinin de olduğu ortadadır. Yaprak dergisi 28 sayı yayımlandı. Orhan Veli derginin bir sayısının çıkışı zora girince paltosunu satmıştır.

Birkaç dize daha yazalım, meşhur ‘İstanbul’u Dinliyorum’ şiirinden. ” Bir şey düşüyor elinden yere;/ Bir gül olmalı;” burada yere düşeni yıllar sonra Necatigil yerde bulup kaldırmış gibidir “Eğilip alıyorum/ Solgun bir gül oluyor dokununca.”( Solgun Bir Gül Dokununca)

Orhan Veli, ortaya koyduğu şiir anlayışından sapmadı. Geleneğin taşıdığı şiir bilgisine karşı çıktı. Yayımlanan son kitabının adı da Karşı (1949)’dır. Orhan Veli ve arkadaşlarının çıkışını destekleyen Varlık dergisi bağlamında Yaşar Nabi Nayır’ı, Nurullah Ataç’ı ve Şevket Rado’yu yabana atmamak gerek. Dönemin bu güçlü isimlerinden destek gördüler. Orhan Veli (1914- 1950) kısacık hayatına çok şey sığdırdı. Onunla aynı yıl doğan Dağlarca, Veli’den sonra 58 yıl daha hayat sürmesine rağmen şiirinde cesur atılımlara kapı aralamadı. Sözün burasında Dağlarca’dan dinlediğim bir anıyı aktarayım: “Orhan Veli ve arkadaşları eline bir yaprak almış kendilerini ormanda sanıyordu”. Orhan Veli biraz daha yaşasaydı dostlarının başka yönlere açılmasına izin vermeyebilirdi. Evet, İkinci yeni kalkışması önemlidir, ama bu hareketin sıfatını bile Garip (Birinci Yeni) belirlemiştir. Ve ben şöyle düşünürüm, Türk edebiyatını şiir üzerinden, geçmişten bugüne doğru kronolojik bir hat içinde düşündüğümüzde- dilin sarihleşmesi, yalınlaşması, çözülmesi noktasında- Garip Şiiri, İkinci Yeni’den sonra gelmeliydi. Bugün yenilik adına akıl almaz zavallılıklara bulaşan birtakım gençler bu dönemi iyice etüt ederse, bu üç genç insanın sadece şiiriyetlerinden ibaret olmadığını, ülke ve dünya hakkında kaygıları, fikirleri olduğunu, muazzam şiir çevirilerine imza attıklarını görür. Sadece şiirlere ve çevirilere değil, Nâzım Hikmet’in cezaevinden çıkartılması için Melih ve Oktay’la üç gün süren açlık grevine katılırlar. Orhan Veli 14 Kasım 1950’de aramızdan ayrıldı, 69 yıl önce. Mezar taşı Abidin Dino tarafından tasarlandı, ardından- aralarında Oktay Rifat, Halim Şefik Güzelson, Ercüment Behzat Lav’ın da bulunduğu- çok sayıda ithaflı şiir yazıldı. 1988’de çok sevdiği Rumelihisarı’nda küçük bir parka Orhan Veli heykeli yerleştirildi.

“Bakakalırım giden geminin ardından;/ Atamam kendimi denize, dünya güzel;/ Serde erkeklik var, ağlayamam” (Ayrılış)

Çizer: Mert Baran

cukurda-defineci-avi-540867-1.