SENDEN BANA KALAN

Sinir krizinin eşiğindeki erkekler

Matt, iki kızıyla birlikte gerçek bir baba gibi televizyon seyrediyor.  Peki, öyle olsun. Ama Matt’in iyi bir sevgiliye ya da eşe dönüşme ihtimali filmde zerre kadar gözükmüyor. Bu durumda o kızlara da kolay gelsin demek lazım. Çünkü rahmetli annelerinin yerini  onlar dolduracaklar


Alexander Payne’in yaptığı filmlerin kahramanları ortak özelliklere sahip. Belirli bir yaşa gelmiş, hayatında önemli bir dönüşüm yaşamış ve bunun sonucunda kendisiyle yüzleşmek zorunda kalmış, sinir krizin eşiğindeki erkeklerden oluşuyor bu kahramanlar.

Senden Bana Kalan”ı, filmin kahramanı Matt’in sesinden ve bakış açısından izliyoruz. Matt’i canlandıran oyuncu George Clooney gibi yakışıklı, karizmatik ve sempatik biri olunca, onunla özdeşleşmekten başka bir seçeneğimiz kalmıyor. Matt King, soyunda Hawaii’nin kralları ve Avrupalı ilk yerleşimciler bulunan bir avukat. Onu tanıdığımızda hayatında iki önemli karar vermesi gerekiyor. Birincisi, bir su kayağı kazasında bitkisel hayata giren karısının öleceği zamana karar vermek, ikincisi ise dedesinden kalan büyük bir leb-i derya arazinin satışında son sözü söylemek. Matt’in dedesi Hawaii’nin yerlisi olsa da, Matt daha çok Amerikalı bir Beyaz. Arazinin satışında karar verecek kişi Matt ama satıştan pay alacak başka birçok akrabası daha var. Kazanılacak para ise çok çok büyük! Arazi satılınca bu el değmemiş doğa parçasına alış veriş merkezleri, oteller filan yapılacak. Adanın doğası bir darbe daha yiyecek. Bu durum Matt’i rahatsız etse de, çok da kafasını takmıyor.

Matt’in başka dertleri var. Birincisi Matt ne iyi bir baba ne de iyi bir koca olabilmiş. Karısının komada olması onu yedek ebeveynlikten birdenbire asıl ebeveyn konumuna getirmiş. O güne kadar ne yaptıklarıyla ilgilenmediği iki kızının sorumluluğunu üstüne almak zorunda kalıyor Matt.

FİLM SONRASI OKUMA
Yazının bundan sonrasını isterseniz filmi seyrettikten sonra okuyun çünkü filmin gelişmelerini açıklayacağım.
Matt kızlarına babalık yapmayı öğrenirken, büyük kızından karısı hakkında dünyasını yıkan bir şeyi öğreniyor. Karısı komaya girmeden önce Matt’i aldatmaya başlamış, bir erkekle ilişkiye girmiştir. Film bu noktadan sonra Matt’in, rakibini bulma çabasına odaklanıyor. Görünürde Matt, rakibine, sevgilisiyle yani kendi karısıyla vedalaşma fırsatı verecektir. Sözel olarak açıklanan gerekçe budur ama kazın ayağı öyle değildir elbette. Matt rakibiyle tanışınca onu aşağılama fırsatını değerlendirecektir. Matt’in emlakçı rakibi, evli ve çocukludur. Matt, güya rakibinin dünyasını yıkmayacak, emlakçının karısına kocasının kendisini aldattığını söylemeyecektir. Ama kadını dudaklarından öperek, hem rakibinden rövanşı alacak, hem de kadının kafasında soru işaretleri oluşmasına neden olacaktır. Kısacası, Matt aslında rakibinden zerre kadar daha iyi biri değildir. Ama tıpkı “Kevin Hakkında Konuşmalıyız”da hikâye kimin perspektifinden anlatılıyorsa ona sempati duyuyorsak, bu filmde de aynısı oluyor. Matt, kusurlu ama son tahlilde iyi ve çok sevimli biri olarak çıkıyor karşımıza. Matt’in komadaki karısı ise aldatan kötü bir eş, büyüyememiş bir “baba kuzusu” olarak resmediliyor. Matt’in kayınpederi, ne damadının iyiliklerini ne de kızının kötülüklerini gören kötücül bir moruk, bir zorba olarak çıkıyor karşımıza. Büyük kızı Alex’in erkek arkadaşı Sid ise en azından önceleri bir gerzek olarak tasvir ediliyor. Matt’in arsanın satışını isteyen diğer akrabaları paragöz, çıkarcı tipler olarak tek boyuta iniyorlar (oysa içlerinde arsanın satışını istemeyeler de var ama onlarla tanışmıyoruz). Matt sonunda arsayı satmadığında da doğayı korumayı mı seçtiğini yoksa emlakçı rakibinin bu satıştan para kazanmasını mı engellediğini tam olarak anlayamıyoruz. Görünürde yine Matt, doğru olanı yapıyor yani doğayı koruyor. Matt sonuçta bütün kusurlarına rağmen diğer karakterlerden açık arayla daha iyi biri olarak çıkıyor karşımıza. Fakat Matt hakkında en doğru şeyleri kayınpederi söylüyor bana kalırsa. Matt, sahip olduklarını değerlendiremeyen, anal tutucu bir kişilik. Karısını ve çocuklarını çok daha iyi şartlarda yaşatabilecekken yaşatmamış, onlara ilgi ve sevgi göstermemiş, kayınpederiyle hiçbir zaman yüz yüze hesaplaşamamış, kaçak dövüşen biri. Film, final sahnesinde Matt’in iyi bir babaya dönüştüğüne inanmamızı istiyor. Matt, iki kızıyla birlikte gerçek bir baba gibi televizyon seyrediyor.  Peki, öyle olsun. Ama Matt’in iyi bir sevgiliye ya da eşe dönüşme ihtimali filmde zerre kadar gözükmüyor. Bu durumda o kızlara da kolay gelsin demek lazım. Çünkü rahmetli annelerinin yerini  onlar dolduracaklar.