Nedendir bilinmez bu pazar sabahı herkesin keyfi pek bir yerinde. şiktan ocak başında bir türkü tutturmuş; - “Bahçede erik...

Nedendir bilinmez bu pazar sabahı herkesin keyfi pek bir yerinde. şiktan ocak başında bir türkü tutturmuş;
- “Bahçede erik dalı  / aman bahçede erik dalı, / Dibinde gördüm yari/ Sen otur ben söyleyim / aman sen otur ben söyleyim / başıma gelen hali./ kıyıdan, kıyıdan, kıyıdan gel / ortası çamur kıyıdan gel!...”
Koca çınarın dalları  arasından sıyrılan güneşte keyifle kuyruk sallayıp havlamasına bakılırsa, mahallenin maskotu Kehribar’da şiktan’a çoktan katılmış. Bu garip koronun yaygarası ile dikkati dağılan Cenap Hoca gazeteden kafasını kaldırıp şiktan’a takıldı:
-“Pek oynak söylüyon be şiktan. Söyle bakalım ne geldi başına?”
Bol köpüklü dibek kahvesini oynaya yıkıla getiren şiktan;-“ Yok be Cenap Hoca öylesine bir keyif hali işte.”…
Tam bu sırada Daltonlar gibi peş peşe sırlanmış gelen, Kasap Hüseyin, Hoşaf Sami, Dümenci Holi ve Vahap hep bir ağızdan –“ Vayy Cenap Hocama bak sen bizsiz götürüyor kahveleri öyle mi?”
Cenap Hoca ; -“ Gelin, gelin bu sabah kahveler şiktan’dan”.. deyince şiktan’ın bütün keyfi kaçıverdi. Limon ekşisi bir suratla ; “ Keyfimi kaçırmasını da iyi bilirsin Cenap Hoca aşk olsun yani.”
Cenap Hoca; -“ şaka, şaka şiktan sen kahveleri tazele bakalım, benden olsun varsın.”
Mahallenin imitasyon Daltonları hep birlikte masaya yerleşti. Masanın üzerindeki gazeteleri gösteren Kasap Hüseyin; -“ Hoca, toplamışsın bütün gazeteleri, hatmediyorsun bakıyorum. Haberler iç açan cinsten mi bari? “
Cenap Hoca; -“ Yok be Hüseyin, ne iç açması tam tersine iç karartan cinsten hepsi. Birbirlerine veryansın eden siyasiler, tabanına şerbet dağıtırken farkında olmadan tahrik ediyorlar. Bunun sonu iyi değil yani..”
şiktan kahveleri masaya getirip dağıtınca Dümenci iftar topu gibi patladı;-“ Ne ülen bu şiktan, krizin faturasını bize mi çıkartıyorsun.? Bu fincan neden böyle yarım?” Dümenci’ye her daim takılmayı seven şiktan;
-“ Herkese dudağı kadar dudak payı Dümenci. Senin dudakta maşallah, yani”
Dümenci göbeğini hoplata hoplata şiktan’ın peşine düşerken Kasap Hüseyin gazeteleri karıştırmaya başladı. Birden-“ Hahh işte buldum okunacak haberi.”
-“ Neymiş o bakayım diyerek kafasını uzatan Vahap’a Hoşaf Sami’de katıldı. –“ Ne olacak” dedi Hüseyin-“ Adamın birinin kafasından aşağı boyalı suyu boca etmiş birileri protesto niyetine. Demek bizde de böyle protestolar oluyor. Üstelik çok satan bir gazetenin baş sayfasında da yer bulabiliyor. Ben böyle şeylerin Avrupa’ya özgü olduğunu sanırdım hep.”
Cenap Hoca ;-“ Sadece Avrupa’da değil dünyanın pek çok yerinde bu tür protestolar gerçekleşiyor. Biliyorsunuz Bush’a ayakkabı atılırken Bill Gates’de bir tabak pastadan nasibini almıştı bir zamanlar.” Genelde daha çok siyasilere yönelik bir protesto biçimi. Bu tür eylemlerde amaç yaralamak değil, hedef kişiyi gülünç duruma düşürmektir. Değişik versiyonları vardır, çürük yumurta, domates, pasta atmak gibi.”
Kasap Hüseyin;-“ Anlaşılan bu gençlerin parası yokmuş Cenap Hoca, Yoksa inşaattan apartılmış boya yerine dondurmalı tramisu da olabilirdi yani..?”
Vahap;-“ Peki ama doğru mu şimdi böyle bir şey ?”
Cenap Hoca,-“ Elbette yazılana yazıyla yanıt vermek, olabildiğince fikirleri çatıştırmak daha doğrudur Vahap. Lakin şiddet dediğin şeyin sınırı nedir ki? Bak adam gençlere serseri sürüsü demiş. Bu da bir şiddet değil mi? Yani o kendinde bu küfrü hak görürken diğeri de boyayı boca etmeyi hak görmüş.”
Dümenci Holi,-“Sizin zamanınızda böyle şeyler olmaz mıydı Hoca?”
Cenap Hoca;-“Olmaz olur mu. Olurdu elbette. Hem biz böyle spontane işler yapmazdık. Gerekiyorsa karar alır öyle yapardık  Üstelik önce macun çeker sonra boyardık ki evladiyelik olurdu. şaka, şaka. Hepsi şaka. Yalnız şunu söyleyeyim, dünyanın çeşitli yörelerinde yapılan bu tür eylemlere genellikle hoşgörü ile yaklaşılır. Burada da bence öyle olmalı. Ayrıca her ne kadar bir parti üyesi kişilerce yapılsa da anlaşılıyor ki bu eylem o parti işi değil. Bu ilişkiden yola çıkıp, bunu partiye mal etmek ve bunun üzerinden politika geliştirmek pek de mantıklı bir şey olmasa gerek. Üstelik işte o zaman gerçek anlamda husumet ve kırıp dökmeler başlar. Ne yazık ki bu coğrafyada ayranlar pek çabuk kabarıyor. Oysa pek çok yerde bu tür olaylara hoşgörü gösterilir. Dün Coşkun Aral’ın programında Çek’lerin hoşgörüsüne tanık oldum. Kafka Müzesi önünde bir Çek haritası biçiminde havuz ve bu havuza işeyen iki erkek heykeli mevcuttu. Doğrusu bu ülkede böyle bir sanatsal çalışma  olsa kıyametler kopardı. Doğal olarak bu coğrafyada bu olumsuz anlayışı, bu fikri sabiti, bu hoşgörüsüzlüğü de değiştirecek olanlar şüphesiz yine sosyalistlerdir. Lakin onlarda bu rüzgâra kendilerini koyverirlerse geçmiş ola.”
Cenap Hoca’nın söylevini dinleyen Dümenci Holi çayları tazelemeye gelen şiktan’ın üzerine bir bardaki suyu boca edip;-“ Al sana bir dudak payı hoşgörü şiktan” deyiverdi.
şiktan; -“Canın sağolsun, Dümenci, sen yine düşersin fincanıma.”…Neşesini bozmadan çay ocağının yolunu tuttu.