‘Soframızdaki yeri’
Fotoğraf: Esra Tokat / csgorselarsiv.org

Dr. Ali Mert TAŞCIER*

Kadınlar günümüzde siyasette, iş yaşamında, evde, sokakta var olabiliyorlar. Özgürlükleri var, iş yerlerinde eşit ücret alabiliyor, terfi edebiliyorlar. Belediye başkan adayı da olabiliyorlar milletvekili de. Yaşıyorlar yani, “erkeklerin izin verdiği oranda”. Üstelik bu izin çok güzel sözlerle de açıklanabiliyor. “Kadınların çiçek olduğundan, nüfusun yarısını temsil ettiğine, kotalarla korunduğundan, anamız, bacımız, avradımız olduğuna, elinin değdiği her şeyin güzelleştiğinden kadınsız hiçbir şeyin olmayacağına kadar” sözler söylenir, ama binlerce yıldır pozisyonu ancak şöyle özetlenebilir: “Soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelen…”

Kadının sömürüsü, kapitalizmin buluşu değil şüphesiz. Dolayısıyla kadının mücadelesi de bu döneme has ya da yeni başlamış değil. Burada önemli olan her ne kadar binlerce yıldır verdiği mücadelelerin sonucu istediği gibi olmasa da gerçekleşen tarihi devrimlerde/dönüşümlerde mutlaka katkısının olmasıdır. Sadece bunların başarılmasının ardından hakkına düşen payı alamamış, mücadelesi biçim ve yöntem değiştirerek yeniden başlamıştır.

10 bin yıldan daha fazla bir süre önce gerçekleşen Neolitik Devrimde de 8 saatlik mesai saati direnişinde de kadının rolü başattı. Şüphesiz geçmişten gelen mücadele pratikleri de buna katkı sunmuştur ama sonuç yeni bir mücadeleye evrilmenin ötesine çok nadir geçmiştir ki bu anaerkil dediğimiz dönemdir. Dolayısıyla kadın mücadelesinin tarihselliği de bugünkü durumun anlaşılmasında anahtar olacaktır. Doğrudur, nüfusun yarısı kadındır ama unutulmamalı ki tarihin de öyle. Başka bir ifadeyle nasıl ki nüfusun yarısında kadın varsa tarihin yarısında da kadın vardır. 

GENELDE TEMSİL MÜCADELESİ

Kadınların verdikleri mücadele için “kaderci bir coğrafya” tespitinin ötesinde duran bir ülkede yaşıyoruz. Çünkü 18. yüzyıldan sonra kadınların verdiği mücadelenin önceliği iş yerindeki haklarla birlikte, yurttaşlık ve oy hakkı olmuştur. Bu nedenle “coğrafya kaderdir” sözü 1930’da belediye seçimlerine katılma hakkının, 1933 yılında muhtar seçme ve seçilme hakkının, 1934’te ise milletvekili seçme ve seçilme hakkının Türkiye’de kazanılmış olmasını açıklayamaz. Bu haklar elbette gökten zembille inmedi. Bir mücadelenin olgunlaşmasıyla karşılık buldu. Sonrasında onlara sahip çıkma ya da kaybetme tartışmalarını yazının kapsamı dışında bırakarak, bugünkü tabloya gelmekte yarar var.

Cumhuriyet ile kadının kazanımının tartışılacak hiçbir yanı yok şüphesiz. Ancak kazanım tek başına korunma ya da gelişmeyi getirmiyor. Her ne kadar kadınların erken hak kazanımları büyük bir gurur kaynağı olarak törensel ifadeleri hak etse de gelinen nokta içler acısı. Sadece İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması, bunun yöntemi, kadının gördüğü şiddet gibi gerekçeler değil, kadın temsiliyeti de verilen mücadelenin karşılığı oranına gelemedi. TBMM’de kadın temsiliyetinin %17’lere kadar çıkmasının yeterli görülememesi de bu nedenle.

YERELDE TEMSİL MÜCADELESİ

Yerel seçilmişlerde kadın oranı, ülke genelindeki rakamlardan bile geride. Seçilmiş birkaç oranı inceleyelim: 31 Mart 2019 Yerel Seçimlerinde 316 büyükşehir belediye başkan adayının 36’sı (%11,4), 7954 belediye başkan adayının da 634’ü kadındır. Seçilmiş olma bir yana, aday bile olamamışlar.

2014 yılında yapılan yerel seçimlerin sonuçlarına göre 30 büyükşehir belediye başkanından 27'si erkekken (%90) sadece 3'ü kadındır (%10). Aynı büyükşehirlerin 519 ilçesinde 496 belediye başkanı erkek (%96) seçilmişken, sadece 23'ünde kadınlar (%4) seçilmiştir. Aynı oran 51 il belediye başkanlarında 50'ye (%98) 1'dir (%2). 797 ilçe ve belde belediye başkanlarında aynı rakamlar 784'e (%98) 13'tür (%2). Tüm yerel yönetim birimlerinde seçilmiş sayısı 291.041'dir. Bunların 283.997'si erkektir (%97). Kadın sayısı 7.404'tür (%3).

2019 yerel seçimlerinde de durum pek değişmedi. Kadın büyükşehir belediye başkanlarının sayısında 2014 yılına oranla bir değişiklik olmazken, büyükşehirlerin ilçelerinde ise sadece 2 kadın belediye başkanı daha fazla seçilmiş, sayı 25 (oran ise %5 ) olmuştur. Sayısı 789'a yükselen ilçe ve belde belediyelerinin 777'sinde erkek (%98) başkan seçilmişken, 12 kadın belediye başkanı (%2) seçilmiştir. 2019'da tüm yerel yönetim birimlerinde seçilmiş sayısı 292.096'dır. Bunların 284.213'ü erkek iken (%97), kadın sayısı 7.883'tür (%3).

2015 yılında bile Avrupa Birliği’nde yaklaşık seçilmiş her beş kadından birinin kadın olması, belediye meclis temsilinde kadınların İsveç’te %40’ın, Finlandiya’da %30’un üzerinde bulunması önemli bir göstergedir.

MÜCADELE İŞE YARAR

Rakamlar her ne kadar arzu edilen düzeyde olmasa da mücadelenin işe yaradığını söylemek olanaklı. Zira 1999 yılında kadın belediye başkanı oranı %0,6, 2004’te ise %0,56 olmuşken, bugünkü ilerlemeyi konuşabiliyoruz. Bu durumda tek çözüm yolu da mücadeleye devam edilmesinden geçiyor. Yoksa siyasette hiçbir kimse bir başkası için “senin hakkındır, gel katıl” demez. Kotalar ise esas amacının ve anlamının ötesinde vitrin yaratma ve lütfetmenin bir adım ötesine geçemez.

Türkiye bu konuda pratiği güçlü, tarihteki örnekleri zengin ve daha önemlisi kadın örgütlenmesinin dimdik durduğu bir ülke. Bu güç, haklılıktan geliyor şüphesiz. Sonuçta kadınların yerelde temsiliyetini ve diğer alanlarda eşitliği de haklılık ve mücadele gücü sağlayacaktır.

*Siyaset Bilimci, Yerel Yönetim Uzmanı