Soner Demirbaş şiiri ve “Koruda Söylenen”
Koruda Söylenen, Soner Demirbaş, Ayrıntı Yayınları, 2023.

Yusuf ALPER

Soner Demirbaş, yaklaşık 20 yıldan fazla bir süredir şiir dünyamızda. Az yazan, sözcük ekonomisini gözeten, çoğu zaman sıkı, örtük bir poetik tutum içinde olan bir şair. Aynı zamanda şiir üstüne yazılar, kitap incelemeleri, denemeler de yazıyor.

Baştan beri ilgiyle izlediğim bir şair Demirbaş. Sanırım 2004 yılında İzmir’e bir ödül almaya geldiğinde ayaküstü tanışmıştık. Saygılı, titiz bir gençti. Yazın dünyasında saygılı oluşu ve titizliği hep sürdü. Bunu bir masada bir kere olsun birlikte oturmamış biri olarak söylüyorum. Kimseyle tartışmayan, didişmeyen biri olduğunu gördüğüm için söylüyorum. O poetika açısından olduğu gibi insan ilişkileri açısından da Necatigil’in izindedir: “Biz işimize bakalım”. Titizliği her zaman vardı. Bütün şiirlerinde, yazılarında, kitaplarında… Ancak bu kitabıyla (Koruda Söylenen) mükemmelci bir tutum içinde olduğu iyice belirginleşti. Son yıllarda Sonet kalıbını kullanarak kendini daha da disipline ediyor, daha mükemmeli arıyordu.  İster sonnet ister gazel ya da serbest olsun, tüm şiirlerinde mükemmeli arıyor. Çok az şiirde anlam açısından ödün veriyor. Son iki kitabı yedi yıl aralarla yayınlandı. Bu da onun titizliğini düşündürüyor. Tabii ekmek parası, ev geçindirme, hayat gailesi vb. nedenlerle fazla zaman bulamaması da etkili olmuş olabilir. Ne olursa olsun şiirlerinin, kitaplarının titizlikle denetlendiğini söyleyebiliriz.

KUTLANMAYA DEĞER ÇALIŞMA

Entelektüel okumalarını zaman zaman internetten paylaşıyordu. Felsefi düşünceler, felsefeciler, sosyologlar vb. den alıntılar yapıyordu. Veysel Çolak’ın “Koleksiyon” kitabı dediği kadar var. Özenle basılan “Koruda Söylenen” ‘i okuduğumuzda gördük ki hemen her şiirde bir ya da birkaç gönderme var. Hemen her şiirde iyi bir şair ya da yazardan alıntılar alınlık yapılmış. Her şiirdeki alıntılar kitabın arkasında belirtilmiş. Dipnotların kitabın sonunda olması, şiire dikkatin dağılmasına engel olmuş ki bu tutum editöryel çalışmayla ilgili olmalıdır. Kutlanmaya değer bir editör çalışması yapılmış.

Şiirde entelektüel kavramlar, Latince vb. birkaç dille göndermeler denince akla Enis Batur gelirdi. Soner Demirbaş alıntı ve göndermeler konusunda onu usta bellemiş olmalı. Ritim kaygısının olduğu klasik ve modern Fransız şiirinin etkisi belirgin. Ama en çok Mallarme çizgisinin ve 2. Yeni’nin saf şairlerinin devamı olarak şiirini oluşturmuş. Örtük, sıkı ancak anlamsız değil. Çağrışımları bol, çağrışım zinciri oldukça sıkı. Havada uçuşan sözcükler, imgeler, bağdaştırmalar yok.

Tabii yararlandıkları sadece şairler değil. Başta mükemmelci M. Proust, J. Joyce olmak üzere, Dostoyevski, Kafka vb. romancılar, felsefeciler. İnsani olan her şey onun potasına girmiş ve eritilmiştir. Kendinin kılarak şiirine yedirmiştir. Biraz alıntı yaparsak;

“akşamın şiirsel çığlığı artık gece kuşlarının sesleri değil/ sabahları yüzüm hâlâ duvara çevriliyken/ kırlarda zambak gibi bembeyaz bir şafak vaktine açılarak/ doğu’nun kuşları kumaşın harelenmelerinde tekrarlanıyor” (sf.21)

Varoluşsal olan Demirbaş’ın şiirinde zaman zaman dile gelir: “bakışın mayasını teşkil eden açısıyla/ örtüsüzlük denizinde açığa çıkar hakikat/ olanın ve olagelenin evvelindeki yankısıyla/ varlığın evinde sırlanan söz şiir olur/ kelimelerle biçimlenen yokluğun dil aynasında” (sf.24)

Soner Demirbaş

ŞİİİRİ SOKAKTAN SOYUTLANMAMALI

Tabii felsefi bir metin ister istemez kavram kullanmayı da zorunlu kılmaktadır. Dil’in “Varlığın evi” olduğunu söyleyen Heidegger şiirin ortasına oturmuştur. Bu şiir için oldukça riskli bir durumdur. Demirbaş, kavramsal olan konusunda bundan sonra dikkatli olmalıdır.

Birkaç söz daha etmem gerekirse; Soner Demirbaş sonet vb. sıkı kalıpları çok uzun zamandır kullanmaktadır. Andığım gibi her şiir göndermeler içermekte ve şiirler kültür şiiri diyebileceğimiz kitabi çerçevededir.  Artık sonet vb. sıkı kalıplardan sıyrılıp rahat söyleyişle sokağa inmeli ve sokaktaki insanın şiirini de yazmalıdır. Aslında yaşadığı coğrafya buna fazlasıyla olanak tanır. Bir yanda doğayla iç içe, insani ilişkilerin yozlaşmadığı saf bir ortam, diğer yanda sonsuz kırın ortasında ölümlülük duygusuyla çağrışan varoluşsal düşünceler.  Sokaktan gelen çoluk çocuk cıvıltıları ve Abdal türküleri. Şiirini sokaktan soyutlamamalı. Artık daha rahat olabilecek bir olgunluğa ulaşmış durumdadır.

Yazdıkları için, Enis Batur’un Turgut Uyar’la ilgili dediğine benzer biçimde söylersem; “bir büyük şiirin ortasını yazdı, artık kenarlarını” yazmalıdır. Kenar derken yanlış anlaşılmasın; daha az önemli olduğunu söyleyemeyiz. Bir Erzurum türküsünde dendiği gibi “Bir dağ ne kadar yüce olsa bir kenarı yol olur”.  Bazı şiirlerdeki dize dizilimini değiştirip tekrarlamaları hoş olmuş. Bazı sözcükleri vb. tekrarı da leitmotif mi? diye düşündürüyor: “ağır aksak”. Psikodinamik açıdan titiz, mükemmelci insanlar obsesif kompulsif yapıdadırlar. Rahatlamaları ve sıkı düzenden vaz geçmeleri zordur. Umarım Soner bunu yapar, yapmalıdır. Soner Demirbaş; şimdiye dek yazdıklarıyla Türk Şiirinin önemli bir adı olmuştur. Bu donanım ve yaratıcı süreciyle yazmayı sürdürecektir. Kitabi olandan da tabii ki yararlanarak sokaktaki insanın bireysel ve toplumsal sorunlarına yönelmesi şiirinin yelpazesini genişletecek ve şiirini soluklandıracaktır.

“varlıktan yokluğa yokluktan varlığa sokulan bir meseldir/ bozkırın eteklerinde rüzgârın üflediği başlangıçlar âh ile/ durup sessizce sonraki dizenin gerisinde baktı/ kalbinin kıyısına kelimeler vurmaktaydı”(sf.80)

Soner Demirbaş’ı kutluyorum. Son yılların en önemli, okunması gereken kitaplarından birini yazmış. 

*Ayrıntı Yayınları, 2023, İstanbul