İşçi Partisi lideri Starmer, yaptığı “U dönüşü” ile “soykırım ortakları kervanına” katıldı. Ateşkes çağrısı bir kenara, üyelerine Filistin’e destek eylemlerine katılmayı yasaklayan partide istifalar birbiri ardına geldi.

Starmer’ın İşçi Partisi soykırıma karşı sessiz
Fotoğraf: Guy Smallman

Farrah KOUTTEINEH

Gazze’de ölü sayısı geçtiğimiz hafta 25 bini geçti. Enkaz altından henüz çıkarılamayan ve öldüğü varsayılan 7 bin kişi ise bu rakama dâhil değil.

İngiltere İşçi Partisi lideri Keir Starmer da geçen hafta aniden karar değiştirdi ve partisinin Filistin’i tanıma sözünden caymaya karar verdi. En asgaride bir ateşkes çağrısında bulunmaya bile tenezzül etmedi.

İşçi Partisi’nin iktidara geldiğinde Filistin’i “tek taraflı olarak ve derhal” devlet olarak tanıyacağı sözü yıllar öncesine dayanıyordu. Starmer geçen hafta bir anda U dönüşü yapmaya karar verdi ve Filistin’i devlet olarak tanıması için İsrail ile “iki devletli çözümün” gerçekleşmesi gerektiği koşulundan söz etti.

Bu sözde “çözüm” gerçekte mümkün değil çünkü gerçekte olanlar İsrail’in işgal, kolonileşme ve apartheid rejimine meşruiyet kazandırma niyetinden başka bir amaca hizmet etmiyor. İngiltere devletinin Filistin devletini tanımaması düpedüz absürt bir durum çünkü daha 1917’de Balfour Deklarasyonu ile Siyonistlere toprak vermeye karar verdiğinde Filistin devletinin varlığını kabul ediyordu.

Tabii Starmer’ın U dönüşünün zamanlaması da manidar. Gazze’deki soykırım hız kesmeden devam ediyor. Siviller ayrım gözetmeksizin bombalanıyor. 16 bin kadın ve çocuk, 120 gazeteci yaşamını yitirdi. Hastaneler ve sivil altyapı doğrudan hedef alındı. Gazze’nin 2,3 milyon kişilik nüfusunun neredeyse tamamı yerinden edildi. İsrail yardım malzemelerinin girişine izin vermediği için bu insanların hemen hepsi açlık riskiyle karşı karşıya.

Fakat tüm bunlara rağmen Birleşik Krallık muhalefet partisi, Filistinlilerin “insanlığını” ellerinden almanın yeni bir yöntemini buldu. Devlet olarak varlıklarını tanımaktan kaçınmakla kalmadı, Filistinlilerin soykırıma maruz bırakılan bir halk olduğunu dahi tanımayı reddetti.

SOYKIRIM ORTAKLARI

Starmer’ın U dönüşü, 7 Ekimden bu yana sürekli genişleyen “soykırıma ortak olanlar kervanına” katıldığı anlamına geliyor. Starmer geçtiğimiz hafta verdiği demeçlerde Gazze’nin elektrik ve suya erişimini engellemenin İsrail’in “hakkı olduğunu” söyledi. Halbuki Cenevre Sözleşmesi’nin 33. maddesi bunu bir savaş suçu olarak tanımlıyor. Starmer geçmişte insan hakları avukatı olarak çalıştığı için bunu bilmeme şansı yok.

Starmer, Filistinlilerin ayrım gözetmeksizin ve orantısız güç kullanımıyla katledilmesini görmezden gelmeyi sürdürdü, “İsrail'in kendini savunmaya hakkı var” demekten ileri gitmedi. Ateşkes çağrısı yapması yönündeki baskıları umursamadı. 7 Ekim sonrasındaki süreçte İşçi Partisi’nin yerel başkanlıklarının Gazze meselesini konuşmaları yasaklandı. Filistin Dayanışma Kampanyası tarafından hazırlanan broşürlerde İsrail’in “apartheid devleti” olarak tanımlanması da yasaklandı.

Partinin meclis üyelerine Filistin ile dayanışma eylemlerine gitmemeleri yönünde baskı yapıldı. İşçi Partisi yöneticileri, “Meclis üyelerinin bu tür etkinliklere gitmemeleri şiddetle tavsiye edilir” şeklinde uyarılar aldılar. Lordlar Kamarası üyelerine ise “hiçbir şekilde, kati suretle” bu tür etkinliklere katılmamaları gerektiğine dair kesin dilli e-postalar gönderildi.

Parti yönetiminden gelen bu tür otoriter direktifler birçok istifaya yol açtı. İşçi Partisi’nin “dayanışmayı ahlaksızca yasaklamaya çalıştığı” eleştirileri yapıldı.

En kötüsü de şu ki, “İşçi Partili İsrail Dostları” isimli bir parti delegasyonu, geçtiğimiz günlerde İsrail’e dayanışma ziyareti düzenlediler. Kısa süre önce sivilleri de kapsayacak şekilde “Gazze’deki hiç kimse masum değildir” diyen İsrail devlet başkanı Yitzhak Herzog ile görüştüler. Bu “dayanışma ziyareti” İsrail’in Uluslararası Adalet Divanı’nda soykırım suçlamasıyla yargılandığı duruşma ile aynı günlere denk geldi.

IRKÇILIK HİYERARŞİSİ

Starmer’ın İsrail’e koşulsuz destek vermesi, İşçi Partisi’nin tarihsel olarak İslamofobik ve Filistin düşmanı olduğu eleştirilerini tekrar alevlendirdi. Partinin iç denetim mekanizması tarafından hazırlanan ve çokça beklenen Forde raporunda da partinin bir tür “ırkçılık hiyerarşisi” ile yönetildiği tespitine yer veriliyordu. Buna göre, İslamofobi ve siyahları hedef alan ırkçılık biçimleri, diğer ayrımcılık türleri kadar “ciddi” şekilde mücadele konusu edilmiyordu.

Starmer Filistin düşmanı duruşunu parti liderliğine seçildikten kısa süre sonra net şekilde ifade etmişti. 2021 yılında İşçi Partili İsrail Dostları grubunun bir etkinliğinde konuşurken esi İşçi Partisi lideri ve Başbakan Harold Wilson’dan talihsiz bir alıntı yapmayı tercih etti: “Çölde çiçek açmasını sağlayan, İsrailli sosyal demokratlardır.” Starmer o günden sonra Filistin ile dayanışma mesajları veren tüm İşçi Partisi üyelerine karşı operasyon başlattı. Bu kişilere yönelik soruşturma, uzaklaştırma ve ihraç süreçlerini yakından takip etti. Filistinlilerin temel insan haklarına dikkat çekerek yalnızca ifade özgürlüklerini kullanan parti üyelerini hedef tahtasına koydu.

Geçtiğimiz hafta Keir Starmer’a ait bazı eski fotoğraf ve videolar gün yüzüne çıktı. 2015 yılında düzenlenen bir Filistin dayanışma etkinliğinde konuşan Starmer, İsrail yapımı ürünlerin boykot edilmesi yönünde çağrı yapıyor, İsrail’in Gazze ablukasını sonlandırması gerektiğini söylüyor ve “İsrail FIFA’dan atılsın” yazan bir pankartın önünde duruyor.

Bu görüntüler, şimdilerde soykırımı aklamaya çalışan ve İşçi Partili bir sonraki başbakan olma niyetindeki kişi ile taban tabana zıtlık içinde. Doğrudan temel insan haklarını ilgilendiren bir konuda bile böyle kolaylıkla “taraf değiştirebilen” birine hiçbir güç ve yetki emanet edilemez.

İngiltere’de seçimler iyiden iyiye yaklaşıyor ve her iki parti de İsrail’in Gazze’deki soykırımına koşulsuz destek veriyor. Mesele Filistin ise, Muhafazakâr Parti ile İşçi Partisi’nin birbirinden hiçbir farkı yok. Bu partilerin seçimlere katılmasına dahi göz yumulmamalı. Soykırıma yardım ve yataklık etmekten dolayı yargılanmalılar.

Çeviren: Fatih Kıyman

Kaynak: The New Arab