Yeni şiir kitapları her şeye rağmen gelmeye devam ediyor. Ali Selçuk'tan 'Suda Yürüme Şiirleri' mesela (Yom yayınları, 2006). Sakin ama etkili olabilen bir şiir yazıyor Ali Selçuk. İlk kitabı Suda Yürüme Şiirleri...

Yeni şiir kitapları her şeye rağmen gelmeye devam ediyor. Ali Selçuk'tan 'Suda Yürüme Şiirleri' mesela (Yom yayınları, 2006). Sakin ama etkili olabilen bir şiir yazıyor Ali Selçuk. İlk kitabı Suda Yürüme Şiirleri belirli bir dinginlik havasında. Bazen sivrilir gibi oluyor ama genelde sivri değil, sarılgan sözleri. Ben en çok, biraz Asaf Halefe selam da içeriyormuş gibi tınlayan, 'Unutma' adlı şiirini sevdim:

Göğsüme/bastırdım/ve/orada/unutum/onu/orada/unuttum/göğsüme/bastıdım/ve/orada/unuttum/onu/orada/unuttum

Belki de ben her yerde Asaf Halefi görüyorum. Bakın bu da Mustafa Ziyalan'ın son kitabından ('Kızıl Kanca Şiirleri', Yasak-meyve, 2007): "çocukluğum-sussam sanki öleceğim/kendimi bir türlü susturamıyorum/cümle âlemin yarasıyım gitgide/bu şiir bittikçe ben de bitiyorum."

Ziyalan kitaba New York'ta oturduğu mahallenin adını vermiş ama kitapta Oruç-gazi İlkokulu da var, Gülhane Parkı da Üsküdar da. Ali Asker Barut'un yıllar önce (baktım, 1994'müş) Üsküdar şehrinin merkezini anlatır gibi keyifle anlattığı 'Aşağı Üsküdar' adlı kitabı geldi aklıma. Barut da Üsküdar şiirlerini Almanya'dan yazmıştı. Üsküdar, uzaklaştıkça mı güzel ne?... Ben Üsküdar'da tek bir şeyi sevebildim: motorla Beşiktaş'a geçmeyi! Ki Beşiktaş da ancak geçerken iyidir...

Neyse, diyeceğim şu: Ziyalan'ın kitabında Kızıl Kanca (Red Hook) mahallesinin kızılından çok oradan belleğe atılmış bir kancanın izleri var gibi... Ziyalan bu durumu 'mutluluk' olarak 'teşhis' ediyor...

Şimdi böyle, yenilerde çıkmış iki şiir kitabından bahsettiğimi görünce güncel biri olduğumu zannedebilirsiniz -değilim. Son okuduğum kitaplar şunlar: Elfriede Jeli-nek'in Sevda Kadınları (Gendaş, 2000) ve Gönül Kıvılcım'ın Jilet Sinan'ı (Can, 2002). Hatta her iki kitap da beni daha gerilere götürüyor, Kıvılcım'ın tinerciler etrafında kurduğu anlatı bende Leo Malet'nin Hayat Berbat üçlemesine geri dönme isteği uyandırdı -hatırlayamadım mesela, en güzel cilt hangisiydi? Jilet Sinan nam tinercinin 'manitası' ve serüven yoldaşı Gül (ismi yazarın ismine göz kırpıyor açıktan) duyguları, arzuları ve 'günahları' en saklanan kahramanlardan biri romanda. Gönül isterdi ki bir jilet de o atsın...

Ve Jelinek'in Sevda Kadınları'nda hayli basit, eleştirel bir mesaj, hayli basit, tekrara dayalı bir üslupla nasıl da iyi dokunmuş. Basitliğin üzerine gitmekte bir enerji var. İnatla aynı yere vurunca ortaya çıkıveri-yor...75'te yazılmış Sevda Kadınları (Die Li-ebhaberinnen); 70'lerin inatlarına çekiyor okuru biraz.

Jelinek geçenlerde Anna Politkovskaya anısına çeşitli radyolarda metinler okuyordu. Politkovskaya'ya Türkiye'de neden bu kadar az ilgi gösteriyoruz, gösterdik bilemiyorum.

Halbuki Hrant Dink cinayetini öncele-yen, kimi bariz benzerlikler taşıyan Politkovskaya cinayetini de dikkatle takip etmemiz, Dink cinayetinden sonra en azından, bu dikkatimizin artması beklenebilirdi.