Türkiye, kendi sınırları içinde bir Domuzlar Körfezi denemesi yapmak konusunda yeterince umursamaz olabilir. Kennedy kadar ayık olan Obama, olayın içine çekilmeyecek gibi görünüyor

Suriye sınırında rest

VIJAY PRASHAD
@vijayprashad

Suriye-Türkiye sınırında bir Rus jeti, Türk Hava Kuvvetleri’nce düşürüldü. NATO Konseyi toplandı. Sertti ama tavsiyeleri sakindi. Rusya Devlet Başkanı Putin, Türk hükümetine “Terörizmin ortağı” dedi. Tansiyon yükseldi. Moskova’daki protestocular Türkiye büyükelçiliğini taşladı. Bu tür gerginlikler doğrudan IŞİD’in ekmeğine yağ sürer. Dikkatler dağıldıkça IŞİD Irak ve Suriye’deki yeni saldırısı için çok daha kolay toparlanır.

Çok fazla büyük güç Irak ve Suriye’ye bulaştı. Aralarındaki koordinasyon ise çok az. Fransız uçak gemisi – Charles De Gaulle – Akdeniz’in doğusunda. Irak’taki IŞİD bölgelerine füze saldırılarına başladı. ABD saldırıları Türkiye’den, Körfez Arap ülkelerinden ve Hint Okyanusu’ndan geliyordu. Ruslar IŞİD’i ve onun bölgesel vekillerini Suriye’deki üslerinden ve Hazar Denizi’ndeki savaş gemilerinden vuruyorlar. Bu ölümcül silahların uçuş güzergahları ve uçakları Irak ve Suriye semalarında kesişiyor. Sukhoi SU-24’ün kaderi bölgedeki yoğunluk nedeniyle de önceden çizilmiş.
Büyük güçler Esad’ın geleceği konusunda aynı fikirde olmayabilirler fakat IŞİD konusunda hemfikirler. Obama ve Putin, G20 toplantısında, IŞİD tehditinin onları birleştirdiği konusunda anlaşmaya vardılar- fakat taktiklerde ayrıldılar. “Taktikler” Esad anlamına geliyor - rolünün önümüzdeki dönemde nasıl tayin edileceği. Rusya ve İran, Esad rejiminin politik süreçte bir yeri olması konusunda ısrarcı. ABD, Körfez Arap ortakları ve Türkiye’yle birlikte, olmaz, diyor.

Esad problemin sadece bir bölümü. Daha da vahimi Batı ve Avrasya (Rusya-Çin) arasında. Bu, NATO’nun doğuya yürüyüşünde ve Güney Çin Denizi’ndeki ABD-Çin geriliminde örneklendi. Çin ve Rusya’nın bakış açısına göre Batı, Avrasya kuşatmasından sorumlu. Bu meseleyle ilgili gerginlik Suriye’deki sorunun kolay yönetimini de engelliyor. Rusya karşıtı, ya da en azından Putin karşıtı duygular Batı’da yüksek. Putin’in dış politikasını Batı’ya güvensizlik yönlendiriyor. Suriye bu hırsların savaş alanına dönüştü.

Türkiye’nin IŞİD’e karşı savaş konusundaki hisleri hâlâ karışık. Onun da savaş uçakları havada ama IŞİD’i bombalamak için değil. Bu güne kadar IŞİD’e karşı en büyük başarıyı elde eden Kürt milislerini vuruyor. Şimdi Suriyeli mültecilere kapalı olan Türk sınırı, IŞİD’in ve (Türkiye ve Körfez Araplarınca alenen desteklenen) radikal vekillerin savaşçılarına kapalı değil.

Türkiye 2011’de, Esad’a gitme çağrısı yaparak, Suriye’deki çatışma konusunda en uç pozisyonu aldı. Türk istihbaratı, iyi silahlandırılmış olsalar da isyancıların, Suriye’nin ordusunu ve politik araçlarını bozguna uğratmalarının çok da kolay olmayacağını biliyordu. ABD’nin Suriye Büyükelçisi Robert Ford’un gösterilerdeki varlığı, ABD’nin isyancılara arka çıkacağına dair bir mesajdı. Yine de açıktı ki -NATO’nun Libya’yı bombalamasından sonra- bu bir ABD seferberliğine dönüşmeyecekti. Büyük bir ABD bombardımanı olmaksızın, Suriye hükümeti devirilemedi. O sırada, akıllıca olan seçenek - ölümler göz önüne alındığında- acilen politik çözüm arayışı olabilirdi. Fakat Türkiye, silahlı radikal vekilleri destekleyerek bir sonraki seviyeye geçti. Ondan sonra da geri dönemedi.

Türk televizyonlarında yeni bir teknik terim türedi; “ılımlı cihatçılar”. Sukhoi’nin düşürüldüğü sınır topraklarında Sultan Abdulhamit Tugayları faaliyet gösteriyor. Türkmen tugaylarından olan Sultan Abdulhamit Tugayları, Türk Özel Kuvvetleri tarafından eğitiliyor, Fetih Ordusu ve El Kaide bağlantılı El Nusra’yla olan işbirliğiyle biliniyor. Türkiye’nin de vekillerinden biri. Suriye Ordusu, Rus hava saldırıları sayesinde ilerleme gösterdi. Tugay, Türkiye’den yardım istedi. Rus pilotları bu savaşçıların kollarına indi. Sahiden Türkiye, yardımlarına koşmuş olabilir mi?

Rusya ve Türkiye arasındaki gerginlik sadece Suriye’yle ilgili değil de Erdoğan’ın dünyanın dört bir yanındaki Türklerin koruyucusu olma hırsından kaynaklanıyor olabilir mi? Rusya’nın içindeki Kırımlı Tatarlar ve Türkmenler, Ankara ve Moskova arasında anlaşmazlık yaratıyor. Suriye içindeki Türkmen grup daha fazla çatışma kaynağı üretti. Bu kaynaklardan biri de cihatçılar. Türkiye’nin Rusya politikalarını belirleyen sadece politik yönelimleri mi yoksa Ankara’nın inandığı ‘Türk karşıtı tutum’ mu? Rusya’nın Türkmen karşıtı bir ajandasının olduğuna dair hiçbir kanıt yok. Fakat Türkiye’nin tüm diplomatları arasında fısıldanan bu. Bu tür fısıldamalar tehlikelidir. Dedikodular başlamadan önce var olmayan gerçeklikler yaratır.

Türkiye’nin Rus uçağına tehditleri ve NATO konseyi toplantısındaki uyarısının ABD’ye bir ultimatoma zemin hazırladığını söylemek makul. Türkiye Madde 5’in uygulanması çağrısında bulunursa, ABD’nin onu savunması gerekecek. 1961’de CIA Domuzlar Körfezi’ne bir avuç Kübalı isyancı gönderdi. İsyancıların yenileceğini biliyorlardı. Ama mesele isyancıları, Başkan John F. Kennedy’e, Küba’ya geniş ölçekli hava saldırısı başlatmak ve piyade göndermek konusunda basınç olarak kullanmaktı. Kennedy sıkı durdu. 3. Dünya Savaşı’nı çıkarmayı reddetti.

Türkiye, kendi sınırları içinde bir Domuzlar Körfezi denemesi yapmak konusunda yeterince umursamaz olabilir. Kennedy kadar ayık olan Obama, olayın içine çekilmeyecek gibi görünüyor. Kimyasal silah saldırısından sonra, uzak kaldı, şimdi de uzak kalacak. Kısa açıklamasında, Türkiye’nin kendini savunma hakkına arka çıktı fakat sonra soğukkanlı olunması çağrısı yaptı.

Bu noktada, soğukkanlılık en çok ihtiyaç duyulan his. Acele hamleler kontrol dışında savaşı alevlendirebilir.

Çeviri: Ömür Şahin Keyif