Tuğçe Çınar Urfa’nın Suruç ilçesinde gerçekleşen 33 kişinin yaşamını yitirdiği ve 105 kişinin yaralandığı katliamın bugün yıldönümü. 2015’te Kobane’deki çocuklara oyuncak götürmek için Amara Kültür Merkezi’nin önünde Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) üyelerine yönelik IŞİD’in gerçekleştirdiği canlı bomba saldırısının üzerinden 4 yıl geçti. Çok sayıda kişinin ölmesine ve yaralanmasına sebep olan katliamın davası hâlâ sürerken, […]

Suruç Katliamı’nda dört yıldır adalet aranıyor

Tuğçe Çınar

Urfa’nın Suruç ilçesinde gerçekleşen 33 kişinin yaşamını yitirdiği ve 105 kişinin yaralandığı katliamın bugün yıldönümü. 2015’te Kobane’deki çocuklara oyuncak götürmek için Amara Kültür Merkezi’nin önünde Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) üyelerine yönelik IŞİD’in gerçekleştirdiği canlı bomba saldırısının üzerinden 4 yıl geçti.

Çok sayıda kişinin ölmesine ve yaralanmasına sebep olan katliamın davası hâlâ sürerken, davanın avukatları, saldırıda hayatını kaybeden İsmet Şeker’in kızı Dilek Şeker ve Suruç Belediye Başkanı Hatice Çevik BirGün’e konuştu.

BAŞKA KİMSE YAŞAMASIN

Suruç’ta yaşamını yitiren İsmet Şeker’in kızı Dilek Şeker “O kadar emniyet gücü variken oradaki insanların güvenliğini almazlarken, biz de bu acıyı başka kimse yaşamasın diye günlerce emniyetin ve savcının kapısında bekledik. Belki o gizlilik kararı kalkmış olup savcı, aileler ile bildiklerini paylaşmış olsaydı, Ankara Katliamı olmayacaktı” diye konuştu. Savcının o gün seslerini kestiğini söyleyen Şeker şu ifadeleri kullandı: “Günlerce bizleri sıcağın altında bekletti. Adaletsizlik o gün başladı. Çok zorlu mücadeleler ettik. Mahkememiz devam ediyor ama adaletli bir mahkeme yok. Hayatım boyunca böyle bir mahkeme görmedim.”

Avukat Gülhan Kaya ise duruşmanın 7 Ağustos’a ertelendiğini söyledi. 11’inci duruşmanın görüleceğini aktaran Kaya, “Duruşma Suruç’ta Hilvan Cezaevi Kampüsü’nde yapılıyor. En başından itibaren aileleri ve avukatları olarak buna itirazımız vardı fakat ne yazık ki duruşmanın daha uygun bir yere alınması talebimiz reddedildi. Suruç davasında bugün yargı önüne çıkarılabilen, katliam nedeniyle bu dosyada yargılanabilen ve savunması alınabilen tek kişi Yakup Şahin oldu” şeklinde konuştu.

MAHKEME TİTİZLİKLE ÇALIŞMALI

Şahin’nin 10 Ekim Ankara Katliamı sanıklarından da olduğunu vurgulayan Kaya, “Yakup Şahin’i yargılamaya SEGBİS’e bağlanılarak devam ediliyor. Bu davada en başından itibaren yargılamanın ilerlememesi için, soruşturma savcılığından mahkemeye kadar tüm yargı kurumlarının özel bir çabası oldu” diye belirtti.

Katliamın siyasi tarafı olduğunu ekleyen Kaya, “Müvekkillerimizin, yaralanan ve yaşamını yitirenlerin tamamının siyasi bir gerekçe ile hedef alındığı ortadadır. Bugün Rojava’da IŞİD’lilerin yargılanmasında ortaya çıkan en belirgin ifadeler, Türkiye’deki katliamların özel olarak bir yönlendirmeyle yapıldığı yönünde. Bunların Türkiye’de de araştırmasının yapılması gerekir. Suruç Katliamı ve Ankara Katliamı gibi katliamlar, esasında bir birim tarafından yapıldı ve bu birimin Türkiye’de MİT tarafından yönlendirildiği yönünde açıklamalar var. Bir katliam soruşturmasını aydınlatmak isteyen bir mahkemenin böylesi iddialar üzerinde titizlikle durması gerekir” ifadelerini kullandı.

7 GÜNLÜK VALİLİK YASAĞI

Türkiye’de devlet bağı içerisinde gerçekleşen tüm katliamlarda bir adaletsizlik sorunu olduğunu aktaran Av. Sezin Uçar, “Doğrudan IŞİD eliyle gerçekleşen katliamlar bakımından maalesef bir devlet geleneği devam ediyor. Sadece göstermelik bir şekilde birkaç kamu görevlisi yargılanabiliyor ama onun dışında bu katliamda sorumluluğu olan daha üst yetki ve görevlere sahip kamu görevlileri yargılanamamış oluyor. Katliamlarla ilgili istihbaratı bir bilgi geldiğine dair raporda var ama maalesef polis o korumayı sadece kendisi için almış” diye konuştu.

10 Ekim Ankara Katliamı’nda kızını kaybeden Suruç Belediye Başkanı Hatice Çevik ise şöyle konuştu:

“Valilik bütün Urfa genelinde 7 günlük bir yasaklama getirmiş. Biz yine Amara Kültür Merkezi’nde anmamızı yapacağız. Çocuklarımızın mezarlarını ziyaret edeceğiz. Çocuklarımızı anmak en doğal hakkımız. Hak ve adalet arayışımız devam edecek. Şu an yaptıkları ablukayı keşke o zaman yapsalardı da çocuklarımız ölmeseydi, yanımızda olsaydı. Bizim bundan sonra yapacağımız onların hayallerini yaşatmak.”