Uzakdoğu’nun ünlü ‘Üç Maymun’u ‘görme, duyma, konuşma’, Selahattin Yıldırım tarafından bir gönüllü kulluk olarak...  

Uzakdoğu’nun ünlü ‘Üç Maymun’u ‘görme, duyma, konuşma’, Selahattin Yıldırım tarafından bir gönüllü kulluk olarak değil, gözlere, ağıza ve kulağa atılan “kanatıcı” dikişlerle gösteriliyor
Alİ ŞİmŞek alisimsek@birgun.net

Dışavurum (ekspresyon)  sanatta modernizmin son sınırlarından biriydi. Dışavurum Van Gogh’un sert ve sarı fırça darbelerinden, Edvard Munch’un Çığlık (1893) tablosuna uzanan hat üzerinden ilerleyerek, Birinci Dünya Savaşı’nın şarapnelleriyle yaralanmış Almanya’da Dışavurumcılık adı altında kocaman bir ekole dönüşmekte gecikmeyecektir. Sanatın güzelin sultasından kurtulup, çirkini gerçek olarak göze getirmesini de bu anlayışa borçluyuz. Dışavurum öncelikle bireysel bir ifadeyi ve kişisel bir ruh halini mümkün kılıyordu. Evet güzelin ve dingin manzaranın seyrinden vazgeçen gözün tümüyle içe göçmesi, yaralanmasıydı; ve bu anlamda modernist ataları İzlenimciler’den (Empreyonizm) çok farklıydılar; onların gündelik hayatı kutsayan neşelerinden eser yoktu. Kötümserdiler sonuna kadar; bunda da haklıydılar. Çünkü bombalar vardı ve cepheleri kavuran kimyasal duman. Çığlık tablosu sarsıcı bir ifade olarak, insanlığın içine girdiği yirminci yüzyılın ‘Kaygı Çağı’nın en büyük amblemi olmayı sürdürüyor; yirmi birinci yüzyıla girsek de. Çünkü acı ve çığlıklar bitmiyor…
Dışavurumculuğun sanatta değiştirdiği en büyük kırılmalardan biri de gövdeye ve ete farklı bir bakıştı. Kaygan güzel, ince tenlere yer yoktu artık sanatta; ya da kozmetiğe. Et parçalanıyor, kıvrılıyor, kokuyor ve taşıyordu. Sanatta bugüne kadar idealize edilen ‘güzel’ beden savaşlar ve kapitalizmle beraber hastalanıveriyordu. Bedenin büyük işkencecisi Francis Bacon’ın tuvallerinden sarkan, kasaplık etler gibi; Vatikan’daki Papa’yı bile dehşete düşürüveren.

BEYAZ SUSKUNLUK - ÖTEKİ BEN
Ressam Selahattin Yıldırım da bu büyük ailenin üyelerinden. Eti diken, söken, parçalayan, beyaz bir suskunluğa gömülen şiddeti ve yüzleri resmediyor. Resimleri yoğun bir sis tabakası gibi kaplayıveren beyaz var onun boyadıklarında. Yıldırım bambaşka bir beyazla boğuşuyor. Beyaz artık masumiyetin rengi ve renksizliği değil; ya da dinginliğin. Ya da beyazı Türkiye resmine sokan usta Turan Erol’daki gibi kıpırtılı bir şiirsellik hiç değil. Uçuşan beyaz siste lezzetli pastalar bile ürpertici bir gerilim kazanıyor. 26 Mayıs’a kadar Casa Dell’Arte Galeri’de görülebilecek ‘Öteki Ben’  adındaki kişisel sergisinde Yıldırım, büyük ebatlı resimleriyle yüzleri ve bedenleri sorguluyor. Uzakdoğu’nun ünlü ‘Üç Maymun’u ‘görme, duyma, konuşma’ Yıldırım tarafından bir gönüllü kulluk olarak değil, gözlere, ağız ve kulağa atılan ‘kanatıcı’ dikişlerle gösteriliyor; tam bir ölümcül beyaz sessizlik. Biliyoruz ki beyaz; ölümün ve hayaletlerin de rengidir. Gündelik, tanıdık ve bildik hayaletlerin… Sergi kataloğunu yazan Günseli İnal’ın söylediği gibi: Selahattin Yıldırım tuvaldeki betimleriyle bize köleleştirme sisteminin yasalarından söz etmekte ancak bu olguyu görsel-duyusal bir platforma yayarak acı çekmenin, çilenin dilini güçlendirerek gündeme taşımaktadır. Hem düzenbaz hem masum gözüken kapitalist sistemin, insan üzerindeki yaptırım süreçlerini olabildiğince gözden geçirme, netleştirme arzusu, Sanatçının içsel dürtülerini tuvalde dönüşüme uğratarak estetik bir slogana taşır. Az ve öz bir dile varmıştır. Olabildiğince az imgelemle yol alır, yol ayrımlarında şiddeti beyaz renkle açıklar. Çünkü beyaz tüm renkleri içerdiği gibi tüm duruluğu, aydınlığı ve anlatımıyla yaşamsal güneş renginin tam karşısındaki ölümü anlatmaktadır.
***
Selahattin Yıldırım
1960 yılında Sivas’ta doğan Sanatçı, 1984 yılında Marmara Üniversitesi Resim Bölümü’nden mezun oldu. Aynı yıl İstanbul’da atölyesini kurarak çalışmalarına başladı.
1989 – 1999 yılları arasında Almanya, Hollanda, Belçika, İngiltere ve İtalya’da çeşitli müze, galeri ve fuarlarda görsel araştırma ve inceleme gezileri yaparak, resim çalışmalarında bulundu.  1986 yılında Dört Boyut Sanat Galerisi’nde ilk kişisel sergisini gerçekleştirdi.
1993 yılında Halkbank Sanat Galerisi’nde 5. Kişisel Sergisi’ni gerçekleştirdikten sonra Sanatçı, 1999 – 2000 yıllarında çeşitli proje sergilerine ve karma sergilere katıldı.
2001 yılında Yurt & Dünya Sanat Galerisi’nde 6. Kişisel Sergisini gerçekleştirdikten sonra, 2002 yılında “Ölüm=Ölüm” Sergisi ve “Savaş’a Karşı Sanat” isimli sergilerini, Karşı Sanat Çalışmaları’nda gerçekleştirdi. 2007 yılında Tüyap Sanat Fuarı’na Koridor Sanat Grubu ile katılan Sanatçı’nın eserleri, Contemporary Istanbul 2008 kapsamında da Casa Dell’Arte Galeri ortaklığında sergilenmiştir.