Susarlar, sesini boğmak isterler

TOPRAK IŞIK 

Dimitris Sotakis, daha önce ülkemiz okurlarının karşısına Delidolu Yayınları’dan dört kitap ile çıkmıştı. Sotakis’in, Yarım Kalp adıyla Fulya Aktüre tarafından Türkçeleştirilen eserine de yine Delidolu Yayınları ev sahipliği ediyor. Yazarı tanıyanlar, modern üretim ve tüketim ilişkileri içinde sıkışan bireyin acılarını biraz kara mizah yaparak anlattığını biliyorlar. Yarım Kalp, bu anlamda onun diğer eserleriyle birlikte saf tutuyor. 

Modern insan, özellikle de beyaz yakalılar, genellikle hayatlarını kazanmak için yaptıkları işle barışık değiller. Bunun sebeplerinden birini Marksizm bize yıllar önce anlattı. Geçmişin, marangozu, terzisi, yorgancısı, semercisi, ortaya çıkan ürünle verdiği emek arasındaki bağı rahatça görebiliyordu. Oysa sanayi devriminden bu yana hemen herkes, bütün ile ilişkilendiremediği bir parçanın varlığı için ter döküyor, sıkıntı çekiyor. Üretimdeki yabancılaşmanın haricinde ruhsal dünyamıza bomba gibi düşen bir de tüketimdeki yabancılaşma var ki, belki bunun tahrip gücü ilkinden daha ağır. Birey, artık kendi ihtiyaçlarını karşılamak için değil, sistemin kontrolsüzce ürettikleri satılabilsin diye tüketiyor. Sistem, bütün propaganda araçlarıyla üzerine gelip serseme çevirerek bunu yapacak bireyi üretiyor. 

Sotakis, söz konusu sersemleşmenin bireyin yaşamına yansımasını edebiyata dönüştürerek çok iyi görünür kılan bir yazar. Örneğin Soluğun Mucizesi’nde insanların satın aldıkları ile kendilerine nefeslenecek bir alan bırakmamalarını bütün bir romana yayarak etkileyici biçimde anlatmıştı. Yarım Kalp’te de ürettiğine ve tükettiğine yabancı bireyin çok önemli çelişkilerinden birini ele almış. Sürdürmek zorunda kaldığı gerçek yaşam ile hayallerinin arasında sıkışan bir bireyin açmazını anlatmış. Eserin kahramanı, yaptığı işi anlamlı ve tatmin edici bulmadığını kendisinden saklamayan bir ofis çalışanı… Çekirdek ailesini oluşturan karısını ve oğlunu çok seviyor. Onlarla paylaştığı yaşantısı son derece durgunken geçmişinde kalmış tutku ve zevk dolu bir dönem var. Ressam olma hayalini kovaladığı o döneme yönelik arzusunun kaybolmadığını ilk sayfalardan itibaren açık ediyor.  

Kahramanımız, elindekilerden vazgeçmek istemediği için fırçasını bırakmış olmaktan dolayı pişman değil ama yine de mutsuz. Zaten onu açmaza sokan bu. Geçmişin tutku dolu hayali tarafından dayanmakta zorlandığı bir güçle çağırılıyor. Bu çağrı, romanın ilk perdesinde gerçek üstü biçimde vücut buluyor ve onun bastırmaya çalıştığı arzularını saklandıkları köşelerden çıkartıyor. O, en büyük çelişkisi ile yüzleşmeye çalışırken, dışarıdan bakanlar sakin bir aile babası görüyorlar. Yalnızca annesi gülen gözlerinin arkasındaki mutsuzluğu fark edebiliyor.  

Edebiyat terimi olmaktan öte gerçek bir kahramanın hikayesini okuduğumuzu, çektiği acıya rağmen savaşını sürdürmesinden anlıyoruz. Üstelik mücadeleden galip çıkması olanaksız görünürken yapıyor bunu. Roman sürprizli bitiyor; kahraman, İskender’in yöntemiyle açıyor düğümlenen yolunu. Okura ise çözümün basitliğine şaşırmak kalıyor; elindekinin umuttan yana bir eser olduğunu fark ediyor. Sotakis, modern insanın açmazını anlatırken karanlığı çok güzel betimliyor ama aydınlığa açılan pencereleri de aynı ustalıkla okurun önüne koyuyor.   

Günümüzde çoğunluk doğru hayatı yaşadığı konusunda derin şüpheler taşıyor. Hal böyle olduğundan Yarım Kalp’in çok geniş bir okur kitlesine seslendiği söylenebilir. Kitap, hap doğrular önermiyor okuruna. Olası hayatlardan birini, kendi olağan akışının sınırları içinde dönüştürürken umudun daimi varlığına dikkat çekiyor.  

Başarılı edebi kurgusu bir yana, yüreğe dokunan bir mesajı var Yarım Kalp’in: Birey hayatına sahip çıkma mücadelesinde yalnızdır. En yakınındakiler, en sevdikleri, onun savaşını desteklemek bir yana, tam karşısında olabilirler. Düşmanlıklarından değil, varlıkları gereğidir bu. Kurulu düzen mutluluğunu umursamaz, teslim olmanı bekler senden. Livaneli’nin dillendirdiği gibi: Susarlar, sesini boğmak isterler. Yarımdır, kırıktır sırça yüreğin… Yine de cesaretin varsa savaştan kaçmazsın. Onca acıya ve göz yaşına karşın kazanacağın bir tek şey vardır: Dönüp de keşke demeyeceğin bir son nefes… Bu mesajı mantıklı bulan herkes Yarım Kalp’i, sorgulayarak, ağır ağır okumaktan keyif alacak ve kendi savaşı için hem akılını hem de cesaretini besleyecektir.