Otuzlu yaşlarda bir kadın ve yine otuzlu yaşlarda eşcinsel bir erkek arasında geçen Syriza başkanlık seçimlerinin en çarpıcı tarafı, iki adayın da kampanyalarının son derece siyasetsiz oluşuydu.

Syriza’nın kazanacak adayı

Sanem Su Avcı - Akademisyen 

Türkiye’de olduğu gibi Yunanistan’da da 2023 yılının bahar ve yaz ayları, çeşitli felaketler ve seçimlerle geçti. Seller, yangınlar, ihmal sonucu oluşan katliamlar, hukuksuzluk, yükselen polis şiddeti, fakirlik, barınma sorunu ve güvencesizleşme ile damgalanmış bir dönemin faili olan Miçotakis liderliğindeki Yeni Demokrasi hükümetinin 2023 seçimlerinde oy kaybetmesi beklenirken, sağcı hükümet gücünü pekiştirdi ve sol alternatifler ezici bir yenilgi yaşadı. Yenilginin esas muhatabı, Yunanistan’ın Avrupa Birliği politikaları sonucu maruz kaldığı kriz ortamına karşı tepki ile büyüyerek 2015 yılında iktidara gelmiş “radikal sol koalisyon - ilerici ittifak” Syriza oldu. %40’ın üzerinde oy alan Yeni Demokrasi partisi, Müslüman azınlığın yaşadığı Rodop seçim bölgesi hariç ülkenin tamamında birinci gelirken, Syriza 2019’da aldığı %31 oy oranından %18 oy oranına geriledi. Yüksek Mahkeme kararıyla kapatılan Altın Şafak üyeleri tarafından kurulan Spartalılar Partisi dahil üç küçük aşırı sağ partinin barajı geçmesiyle, Türkiye’de olduğu gibi Yunanistan’da da meclis sağcılaştı. 

Seçim sonuçları şaşkınlık yaratsa da aslında bu yenilgi sürpriz değildi. Syriza’nın çağrısıyla gerçekleşen 2015 referandumunda Avrupa Birliği’nin kemer sıkma politikalarına “hayır” oyu çıkmasına rağmen, referandum sonucunun yok sayılarak kemer sıkma politikalarının bizzat Syriza hükümeti tarafından uygulanmış olması, Syriza’nın ve özellikle de lideri Aleksis Çipras’ın halk nezdinde inandırıcılığını yitirmesine sebep olmuştu. Yeni Demokrasi iktidarı boyunca sürdürülen renksiz muhalefet, emek ve sınıf merkezli bir siyaset izlenmemesi, seçim kampanyasında herhangi bir pozitif mesaj verilmemesi, Syriza’yı eskinin gölgesi bir parti haline getirdi. Seçimlere giden günlerde birçok insan Syriza’ya oy vereceğini fısıltıyla, neredeyse utanarak söylüyor, birçokları ise yüksek sesle “tabii ki Syriza’ya oy vermeyeceğim” diyordu. 

Seçimlerden kısa süre sonra Aleksis Çipras istifa etti ve Syriza’nın tarihinde ilk kez gerçek bir başkanlık yarışı start aldı. Eylül ayı sonunda yapılacak seçimlerin favori adayı, son âna kadar, 1985 doğumlu eski Çalışma Bakanı ve milletvekili Efi Ahçioğlu1 idi, ta ki Ağustos ayı sonunda 1988 doğumlu işadamı Stefanos Kasselakis “Miçotakis’i ben yenerim” sloganıyla adaylığını ilan edinceye kadar. 14 yaşından itibaren ABD’de yaşamış, finans okumuş, Joe Biden’ın seçim kampanyasında bulunmuş, büyük finansal kuruluşlarda çalıştıktan sonra deniz taşımacılığı alanında kendi işini kurmuş, genel seçimlerde (seçilemeyecek bir yerden) aday gösterilmesi üzerine Amerikalı eşiyle beraber Yunanistan’a dönmüş olan Kasselakis, Syriza başkanlığına aday olduğunu TikTok üzerinden ilan ettikten sonra medyanın gözbebeği haline geldi. Yunanistan’ın en iyi klip yönetmenlerinden biriyle çektiği videolar aracılığıyla, Amerikan tarzında bir profesyonellik ve estetikle yürütülen kampanya sonucunda, kısa sürede büyük popülerlik kazandı. Aleksis Çipras’la özdeşleştirilen kravat takmama, beyaz gömleğin kollarını sıyırma gibi imaj öğelerini kullanarak, bir bürokrat ya da parti profesyoneli değil işadamı olduğunu, ekonomiyi ve sokağı tanıdığını vurgulayarak, parti içi seçimlerin ikinci turunda Ahçioğlu’nu on puan farkla yenmeyi başardı. Kasselakis’in bu zaferi elbette, parti içi seçimlerde delege sisteminin olmaması ve seçimlerden önce partiye üye olmuş herkesin oy kullanabilmesi sayesinde mümkün oldu. 

Otuzlu yaşlarda bir kadın ve yine otuzlu yaşlarda eşcinsel bir erkek arasında geçen Syriza başkanlık seçimlerinin en çarpıcı tarafı, iki adayın da kampanyalarının son derece siyasetsiz oluşuydu. Kasselakis’in somut bir programa sahip olmadığını ve ülkenin meselelerinden habersiz olduğunu iddia eden Ahçioğlu’nun kendisi de somut bir program öne sürmekten ve önceki dönemin Syriza liderliğinin bir eleştirisini yapmaktan kaçındı. Kampanya dönemi boyunca yapılan en siyasi içerikli tartışma Kıbrıs meselesi üzerinden oldu. Erdoğan’ın diğer ülkeleri KKTC’yi tanımaya davet etmesi üzerine yorum yapan Kaselakis’in, Yunanistan’da “işgal altındaki bölgeler” anılan ve asla devlet olarak adlandırılmayan KKTC’den “devletçik” olarak bahsetmesi bir skandal yarattı. Ahçioğlu kendisinin yurtsever olduğunu, Kasselakis’in ise en temel meselelerden bihaber olduğunu iddia etse de; Kasselakis bu gafı, küçük yaştan beri ABD’de yaşadığı için bazı Yunanca ifadelerin kolayca aklına gelmediğini söyleyerek savuşturdu. Giderek ye nilmez olduğu algısını oluşturmaya başlayan Miçotakis’i sandıkta alt edebilecek bir kişinin başkan seçilmesi önem taşıyordu. Bu kişinin en kritik ulusal meseleleri doğru adlandıramaması, sınıfsal meselelerden hiç ama hiç bahsetmemesi, önemsiz detaylardı. 

Kazanacak aday olduğuna partilileri ikna etmeyi başaran genç ve yakışıklı bir işadamı, böylece, Miami’deki evinden çıkıp Atina’ya yerleştikten birkaç ay sonra radikal sol koalisyon Syriza’nın genel başkanı oldu. Ekim ayında yapılacak yerel seçimler ve Mayıs 2024’te yapılacak Avrupa Parlamentosu seçimleri sonrasında, 2027’ye kadar Yunanistan’da herhangi bir seçim olmayacak. Kazanacak aday olma iddiasıyla Syriza’nın başına gelen Kasselakis milletvekili olmadığı için, parti vekillerinden biri istifa edip koltuğunu ona bırakmadığı müddetçe, partisinin meclis grubunu yönetemeyecek. Milliyetçilikle kombinlediği neoliberal iktidarını dört yıl daha sürdürecek olan Miçotakis’in karşısına aday olarak çıkabilmesi için ise öncelikle partiyi bir arada tutması gerekiyor. Sol argümanların giderek ortadan kaybolduğu, solun sağ tarafından tanımlanan bir yurtseverlik çerçevesine sıkıştırıldığı, siyasetsizleşmiş bir siyaset ortamında Syriza’nın bir sol koalisyon olarak bir arada kalması, pek de kolay olmayabilir. 

1Efi Ahçioğlu Türkçe bir soyad taşıyor, zira Yunanistan nüfusunun büyük bir kısmı gibi Anadolu kökenli