Geçtiğimiz Pazar günü Beşiktaş açısında

Geçtiğimiz Pazar günü Beşiktaş açısından çok önemli idi; Sabah Mali Genel Kurul akşam ise çok önemli bir derbi maçı vardı. Önce derbi maçından başlayalım; Maçın analizini yapmak istemiyorum. Zaten günlerdir bu konu konuşuluyor.

Maç öncesi yaşananlar bence daha önemli. Fenerbahçe yöneticileri sistemli olarak ortamı germeye çalıştılar. Önce Nihat Özdemir sahneye çıktı. Ankara yenilgisi sonrası gündemi değiştirmek için Beşiktaş taraftarının Saraçoğlu'na gelmemesi gerektiğini söyledi. Daha sonra Başkan Aziz Yıldırım ortamı germeğe devam etti. Öyle tahrik edici ifadeler kullandı ki, Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören Mali Genel Ku-rul'da cevap vermek zorunda kaldı.

Fenerbahçe yöneticilerinin bu çıkışları çok planlı ve hedefe yönelikti. Hedefleri ortamı ger-ginleştirerek Valiliği etkilemek ve Beşiktaş taraftarının maça gelmesini engellemekti. Başarılı da oldular.

Valilik ve güvenlik güçleri aldıkları bu kararla acizliklerini belgeldiler. Valilik ve güvenlik güçleri aldıkları bu kararla "Biz olay çıkmasını engelleyecek ve de halkımızın güvenliğini sağlayabilecek durumda değiliz" demek istiyorlar. Sizlerin asli görevi güvenliği sağlamaktır. Kimsenin seyahat ve maç izleme özgürlüğünü engelleme hakkınız yoktur.

Bu davranışları ile anayasal suç işlediklerinin farkında bile değiller.

Aziz Yıldırım, derbi maçta küfürü engelleyeceğini beyan etti. Bu beyanından, daha önce edilen küfürlere müsade ettiği hatta kendi bilgisi dahilinde edildiği anlamı çıkmaz mı?

Nitekim engelleyemedi de.

Küfürün azı ya da çoğu, hafifi ya da ağırı olmaz. Küfür küfürdür! Beşiktaş'tı futbolcuların taç ya da korner atmaya gittiği zaman, yayıncı kuruluşun yakın plan çekimlerinde Fenerbahçe taraftarının nasıl bir kinle küfür ettiğini tüm Türkiye gördü.

Sahaya pet şişe ve yabancı madde yağdı. Ti-gana'nın kafasına gelen yabancı madde için Fenerbahçeli yöneticiler özür dileme nezaketini bile göstermediler.

MALİ GENEL KURULUN AYIBI
Ne zaman yönetimi rahatsız edici bir konu gündeme getirilse, "Bu konu uluorta konuşulmaz. Bunun konuşulacağı yer genel kuruldur" diye itiraz edilir. Pazar günkü Mali Genel Kurul'da Fikret Orman ve arkadaşları Fulya konusu ile ilgili olarak bir önerge verdiler. Önerge, Divan Başkanı sayın Ali Rıza Dizdar tarafından oylamaya konulunca kızılca kıyamet koptu. Yıldırım Demirören taraftarları bu önergenin gündeme girmemesi için çaba sarf ettiler. Hatta karşılarındaki Beşiktaş'tı arkadaş ve kardeşlerini kırma ve incitme pahasına. Tarafsız bir şekilde genel kurulu yönetmesi için seçilen sayın Ali Rıza Dizdar ise bu önergeyi engellemek için tam dört kez oylamaya sundu. Sonuçta önerge kabul edilerek gündeme girdi. Genel Kurullar her türlü konunun konuşulduğu, tartışıldığı ve oylandığı demokratik platformlardır. Üyeler görüşlerini bu platformda dile getiremezlerse nerede getirecekler? Yıldırım Demirören ve arkadaşları, "Madem bizi seçtiniz, hiç bir icraatımızı tartışma hakkınız yok" demek istiyorlar.

Bu nasıl bir demokrasi anlayışıdır?

Yıldırım Demirören ve arkadaşlarının ayıbı bununla da sınırlı kalmadı. Divan Başkanı sayın Ali Rıza Dizdar'ın çabaları ile Fikret Orman ve arkadaşlarının gündeme giren önergelerinin, kendi verdikleri bir önergeyi öne sürerek, tartışılmasını engellediler.

Beşiktaş Genel Kurul üyeleri her şeye rağmen oylarını ibra yolunda kullandılar.

Ama herkes de biliyor ki, bu ibra Yıldırım Demirören yönetiminin değil, Beşiktaş'ın ibrası-dır. Karşısındakinin fikirlerine saygısı olmayanların ibra olma hakları da yoktur.