Tayvan’da yaklaşan kritik seçimde iktidardaki DPP, Çin’in sonuçları etkileyeceği endişesi taşıyor. KMT “esnek” bir etkileşim yanlısı. TPP ise ortada konumlanıyor.

Tayvan’da kritik seçim
Fotoğraf: Depo Photos

Rebecca STRATING

Tayvan aynı anda yapılacak parlamento ve başkanlık seçimlerine hazırlanıyor. “Çin-Tayvan gerilimi” siyasi kampanyalarda tabii ki çokça yer bulan bir konu oldu.

Tayvan’da ilk demokratik başkanlık seçimi 1996 yılında yapıldı. Demokratik yönetim biçiminin halk arasında oldukça “ popüler” olduğu görüldü. 2020 seçimlerine gelindiğinde seçime katılım oranı yüzde 75 olarak gerçekleşmişti. Oy kullanmanın zorunlu olmadığı bir ülke için oldukça yüksek bir katılım oranıydı.

Çin’in “Tayvan kamuoyuna etki ederek” seçim sonuçlarını etkilemeye çalışacağı endişeleri de mevcut. Son Tayvan ziyaretimde görüştüğüm bir temsilci bana 13 Ocak seçimlerine dört partinin gireceğini söyledi: Demokrat İlerici Parti (DPP), Kuomintang (KMT), Tayvan Halk Partisi (TPP) ve Çin.

KİMLER ADAY?

DPP partili mevcut Cumhurbaşkanı Tsai Ing-wen, dönem kısıtlaması sebebiyle tekrar aday olamıyor. DPP’nin yerine önerdiği aday şu an Başbakan olarak görev yapan Lai Ching-te (William Lai). DPP’nin kazanma şansı yüksek. Tsai’nin görev onayı oranları son dönemde bir miktar düşüş kaydetti ve Başbakan Lai’nin görev onayı yüzde 30’un da altına düştü. Fakat her şeye rağmen Lai tüm anketlerde rakiplerinin önünde görünüyor.

KMT ve TPP arasında yapılan ittifak müzakereleri sonuçsuz kalınca Lai’nin zafer kazanma şansı da artmış oldu. Tayvan seçim sistemine göre cumhurbaşkanı olmak için en fazla oyu almak yeterli oluyor. “Mavi koalisyon” partileri arasındaki müzakereler sonuçsuz kaldığı için KMT ve TPP’nin oyları bölünmüş olacak.

Fakat DPP’nin yasama meclisinde çoğunluk elde etmesi güç görünüyor. Cumhurbaşkanı’nın muhalif bir meclis ile çalışmak zorunda kaldığını görebiliriz.

PARTİLERİN ÇİN POZİSYONU

Tsai, Cumhurbaşkanlığı koltuğuna ilk olarak 2016 yılında seçildi. Partisi, Çin’in Tayvan’ı uluslararası düzeyde “yalnızlaştırmasına” engel olmaya çalıştı. Bu amaçla ABD’ye ek olarak ve Japonya ile Avustralya gibi “çevre demokrasilerle” de iyi ilişkiler kurdu.

DPP şimdilerde Çin’in seçim sonuçlarına “etki etmeye” çalışabileceğinden endişeleniyor.

Çin’in Tayvan’da kamuoyunu çeşitli şekillerde etkilemeye çalıştığına dair bazı bulgular var. TikTok uygulaması aracılığıyla gençler de bilhassa hedefe konmuş durumda. Bir Çin markası olan TikTok’un Tayvan’da devletin resmi cihazlarına yüklenmesi yasak. Bilgi kirliliği geleneksel medya yerine popüler sosyal medya kanallarından yayıldığında, mücadele etmesi daha zor oluyor. Tayvan gazetesi United Daily News’ta devletten “sızdığı” belirtilen bazı resmi belgeler yayımlandı. Toplantı notlarına ait olduğu söylenen belgelerde ABD’nin Tayvan’dan “biyolojik silah geliştirmesini istediği” öne sürülüyordu. Fakat toplantı notlarında yer alan ifadeler, Tayvan’dan ziyade Çin siyasetinde kullanılan ifadelere benziyordu.

Tayvan Dışişleri Bakanı Joseph Wu kısa süre önce La Trobe Üniversitesi’nde katıldığı bir etkinlikte Çin’in “gri bölge” taktiklerinden dolayı endişeli olduğunu, Çin’in bilişsel ve siber savaş taktikleri kullandığını söylüyordu.

DPP’nin “resmi politika” duruşu Tayvan’ın Çin istilası risklerine karşı “caydırıcı” askeri güç bulundurması, uluslararası işbirliklerini güçlendirmesi ve Çin’in Tayvan’ı boyunduruk altına alma girişimlerine karşı direnç gösterilmesi üzerine kurulu. KMT ise gerginlikten bizzat DPP politikalarını sorumlu tutuyor.

Çin ve genel olarak “bölgesel güvenlik” konularında KMT’nin Cumhurbaşkanı adayı Hou Yu-ih’nin politika önerisi “caydırıcılık, diyalog ve tansiyonun düşürülmesi” şeklinde özeleniyor. Tayvan’ın Çin ilişkilerini “düşük fakat istikrarlı” bir dozda tutması gerektiğini savunuyor.

KMT, DPP politikalarının tansiyonu yükseltici etki yaptığını öne sürüyor. Ayrıca DPP’nin Çin ile diplomatik ilişkileri yönetmekten aciz kaldığı, zaman kazanmak için diplomatik kanalların işletilmesinin önemli olduğunu söylüyor. Önümüzdeki üç sene kritik bir süreç olacak çünkü Tayvan’ın askeri yetkinliklerini üç sene içinde önemli düzeyde artırması bekleniyor.

CIA tarafından yayımlanan bir rapora göre 2027 senesi kritik önem arz ediyor çünkü Çin devlet başkanı Şi Cinping’in Çin ordusuna “2027’de Tayvan istilasına hazır olması” emrini verdiği öne sürülüyor.

KMT ise tansiyonu düşürebileceğini ve böylelikle riskleri azaltabileceğini söylüyor. Hou, “KMT seçilirse Tayvan Körfezi’nin iki tarafında da savaş olmayacak” diyor. DPP ise bu tür “savaş” ya da “barış” söylemlerinin meseleyi fazlasıyla basitleştirdiği eleştirisini dile getiriyor. Lai ise seçimlerin “demokrasi ya da otokrasi” arasında bir tercih olduğunu vurguluyor.

TPP adayı Ko Wen-je’nin stratejisi ise diğer iki parti arasında “orta yolcu” bir çizgi tutturmak oldu. DPP’nin Çin konusunda fazlasıyla “yırtıcı” ve “şahin” olduğunu, KMT’nin ise fazla “yumuşak başlı” olduğunu söylüyorlar. TPP’nin önerdiği politika, Pekin yönetimiyle iletişim kanallarını açık tutmak. Parti, iletişim kanallarının kapatılmasının kimsenin çıkarına olmadığı savunuyor. Parti “mavi koalisyonun” bir parçası olsa da, KMT’nin gençler arasında sevilmediği değerlendirmesini yapıyor.

EKONOMİK GÜVENLİK

Tayvanlılar savaş olasılığından oldukça endişeleniyorlar. Yapılan bir ankete göre halkın %80’i “Çin tehdidinin” kötüleştiğini düşünüyorlar. Barış ve istikrar önündeki tehlikeler ülkedeki iş yaşamını ve yatırım iklimini de olumsuz etkiliyor. Haliyle kriz Tayvan’ın, Çin’in ve dünyanın geri kalanının ekonomik çıkarlarını da yakından ilgilendiriyor.

Bölgedeki birçok ekonomi gibi Tayvan için de Çin, en büyük ticaret ortağı pozisyonunda. Tayvan 2021 yılındaki tüm dış ticaretinin dörtte birini Çin ile gerçekleştirdi. Mevcut yönetim, ticari ilişkilerin çeşitlendirilmesinin, “risk azaltımı” faaliyetlerinin ve tedarik zincirinin daha güvenli hale getirilmesinin kritik öneme sahip olduğunu değerlendiriyor. İş çevrelerinin “güvenlik risklerini” göz önünde bulundurarak Çin’e bağımlılığı azaltmak üzere teşvik edilmeleri gerektiğini söylüyor.

DPP, Çin’in ekonomik faaliyetler vasıtasıyla siyaseti de etkileyebileceğinden endişe ediyor. İş insanlarını ve düşük mevkili siyasileri hedef alarak; sosyal, kültürel ve dini temas alanlarını kullanarak kamuoyunu etki altına almak isteyebileceği değerlendiriliyor. Tabii bu tür diplomatik temaslar hiç de “alışılmadık” sayılmaz ve Tayvan bizzat kendisi bu tür temas ve etkileşim fırsatları yaratıyor. DPP’den farklı olarak KMT, Tayvan ekonomisinin Çin’den kolay kolay “soyutlanamayacağını” söylüyor. Çin ile iş ilişkileri oldukça derine iniyor ve Tayvan demokratik bir ülke olduğu için şirketleri Çin’den “çıkmaya” zorlaması söz konusu olamaz. Şirketler Güney Kore ve Japonya ile rekabet içindeyken bu tür seçenekleri düşünmek dahi istemeyeceklerdir.

TPP ise seçmenin “DPP’den ve KMT’den memnun olmadığı” konuları avantajına çevirmeye çalışıyor. Ülke içinde sorun oluşturan yaşam maliyetleri, gelirlerin yerinde sayması ve konut fiyatlarının yüksekliği gibi konulara yoğunlaşıyor. Pekin ile “pragmatik” bir ilişki kurmak mevcut ekonomik gerçekler açısından mantıklı olsa da, TPP ABD’nin önemli bir müttefik olduğu değerlendirmesini yapıyor.

Çeviren: Fatih KIYMAN

Kaynak: The Conversation