Bazı lafları üzerinde hiç düşünmeden kullanırız. Karşımızdaki d

Bazı lafları üzerinde hiç düşünmeden kullanırız. Karşımızdaki de aynı lafları söylüyorsa, anlaşmış sayılırız. Halbuki biraz irdelediğinizde aynı laftan, aynı deyişten, sizin başka, karşınızdakinin başka bir şey anladığı ortaya çıkar. Bu sık görülen bir iletişimsizlik örneğidir.

Örneğin son aylarda en çok duyduğumuz tanım, "Cumhuriyetin tehlikede olduğu" noktasında. Hatta bir gazetemiz bunu, "tehlikenin farkında mısınız?" diye reklam sloganı bile yaptı. Tandoğan'da, Çağlayan'da, İzmir'de meydanlara toplananlar, tehlikedeki Cumhuriyetimizi korumak için kalkanlar oluşturdu.

Bense şöyle düşünüyorum: Cumhuriyet neden tehlikede olsun? Cumhuriyet rejimini yıkıp, padişahlığı geri getirmek isteyenler mi var? Ya da ülkeyi meşruti bir krallığa dönüştürmek isteyen güçler mi mevcut? Türkiye'yi İran'a benzetmek isteyenlerin bile, Cumhuriyet rejimini değiştirmek isteyeceklerini sanmıyorum. Zaten krallıkla ve sultanlıkla idare edilmedikleri halde en az onlar kadar despo-tik rejimlerin bile adında "Cumhuriyet", "Ce-mahiriye" gibi tanımlamalar var.

Bundan ötürü, tehlikede görülenin bizatihi "Cumhuriyet" rejimi değil, ülkemize Atatürk tarafından yerleştirilen ve Cumhuriyet rejimi ile özdeşleşen "modern hayat tarzı" olduğu anlaşılıyor. İnsanlar "Cumhuriyet tehlikede" derken, yaşamakta oldukları "hayat tarzına" yönelen bir saldırıyı, o saldırının giderek artacak olması korkusunu dile getiriyorlar.

Bir mitingte, kimin söylediğini unuttum, (Alpaslan Işıklı mı, Tuncay Özkan mı?) birisi, "iki şeyden birini seçmek gerekirse, Cumhuriyet mi yoksa demokrasi mi, Cumhuriyeti tercih ederim" dedi. Bir insanın kafası bu kadar karışık olabilir. Cumhuriyet olmadan demokrasi, demokrasi olmadan da bal gibi Cumhuriyet olabilir. İran Cumhuriyeti'nde demokrasi yok ama İngiliz Krallığı'nda demokrasi var.

İnsanların, çağdaş yaşam biçimlerinin zorla bozulacağı korkusu ile tepki vermelerini saygıyla karşılıyorum. Ama daha büyük bir tehlikenin farkında olmadıklarını da üzüntü ile gözlüyorum.

Asıl tehlikede olan "demokrasidir". TCK'nın 301. maddesinin sallanan kılıcı altındaki demokrasi tehlikededir. İktidarı ile ana muhalefeti ile egemen güçlerin ısrarla değiştirmedikleri yüzde 10 seçim barajının yarattığı temsilde adaletsiz bir Meclis nedeni ile "demokrasi" tehlikededir. Kürtler bağımsız adaylarla bile Meclise giremesinler diye, bağımsız adayların isimlerinin birleşik oy pusulasında yer alması için yapılan ve iktidarı-muhalefeti ile tüm Meclis'in oyları ile yasalaşan kural nedeni ile "demokrasi" tehlikededir. Ana fikri, "devleti vatandaşından korumak" olan çağdışı bir Anayasa ile çerçevelendiği için "demokrasi" tehlikededir. Bir şoven milliyetçilik kasırgasına kapılmış iktidarı; anası, yavrusu muhalefeti olduğu için "demokrasi" tehlikededir. Ve nihayet, 22 Temmuzda gene, bu adaletsiz seçim sistemi ile, siyaseten ve ahlaken gayrı meşru bir yönetim oluşacağı için "demokrasi" tehlikededir.

Siz bu tehlikenin farkında mısınız, yoksa Gülhane Parkı'nda mısınız?