Sermayenin açgözlülüğünün patolojik boyutlara ulaştığı bir çağda, Lafargue’ın yazdıkları, toplumsal örgütlenmemizin önceliklerini yeniden düşünmeye davet ediyor.

Tembellik hakkı ve Paul Lafargue’i yeniden keşfetmek

Marcello Musto - Akademisyen - @MarMusto

1849 yılında Fransa’nın ileride devlet başkanı olacak Adolphe Thiers, “insana çile çekmek için dünyaya geldiğini öğretmenin” gerekliliğini belirtiyordu. Dönemin birçok ekonomisti, işçilerin yoksulluğunun fedakârlık ruhlarının düşüklüğünden olduğunu ilan ediyordu. Ya yeterince çok çalışmıyorlardı ya da mecburi görülmeyen şeylerin dikkatlerini dağıtmasına izin veriyorlardı. 

Lafargue’ın 1880 yılında ortaya çıkardığı ve hemen ardından onlarca dile çevrilen Tembellik Hakkı metnindeki ana hedefi, o dönemde artık sosyalist literatürde üzerine onlarca metin yazılmış olan egemen sınıflar değil, proletarya idi: “kapitalist medeniyetlerin hüküm sürdüğü ülkelerde garip bir delilik işçi sınıfını ele geçirmiş durumda. Bu deliliğin ismi emek aşkı.” Ücretli çalışanlar “çalışma hakkını” –dönemin sosyalist hareketlerinin temel iddiasıyla uyumlu şekilde– devrimci bir prensip olarak görüyordu. “Çalışma inancı” tarafından yozlaştırılmalarına göz yummuşlardı ve bunun sürdükçe de kendilerini vahşileştirdiğini, cehaletlerinin sebebi olduğunu ve bedenlerini deforme ettiğini anlamamışlardı. 

Lafargue’ın sunduğu alternatif ise oldukça radikaldi: Kapitalizmin karakteristiğini oluşturan “aşırı çalışmak” dikkatlice düzenlenmeli ve “tembelliğe tat verecek bir çeşniye” dönüşmeliydi. Bir insan fabrikada günde yalnızca üç saat çalışmalıydı. Çalışmanın dayatılan değil, izin verilen bir şey olması gerekiyordu ve emek hareketi “tüm insanların günde üç saatten fazla çalışmasını yasaklayacak delinemez bir yasayı” savunmalıydı. Bunu sağlayacak olan şey ütopya değil teknolojiydi. Sosyalizmde makinelerin işi işçileri gözetlemek, akşam mesaisine bırakmak, tatil günlerini bile işe harcatacak angaryalar üretmek değil, işçiler için özgür zaman yaratmak olmalıydı. 

Sermayenin açgözlülüğünün patolojik boyutlara ulaştığı bir çağda, Lafargue’ın yazdıkları, toplumsal örgütlenmemizin önceliklerini yeniden düşünmeye davet ediyor. Tam da bu yüzden olsa gerek, New York Review Books için yeni bir baskısının hazırlanmasından ve ünlü Penguin Yayınevi’nin klasikler serisi için yeniden baskıya gireceğinin duyurulmasından da anlayabileceğimiz üzere, uluslararası bir ilgiye haiz olmuş durumda. Ölçüsüz ve kontrolsüz bir yabancılaşma çağında, Tembellik Hakkı solun üretkenlik inancının yarattığı tüm tahayyül sınırlarını ifşa ediyor ve çağımızda antikapitalizmi yeniden düşünebilmeye dair yeni bir teşvik yaratıyor.