Galata’da güneşli bir gün, tesadüfen aynı sokağın sonunda farklı insanlara bir buluşma, bir kahve içimlik zaman geçirme sözü vermiş

Galata’da güneşli bir gün, tesadüfen aynı sokağın sonunda farklı insanlara bir buluşma, bir kahve içimlik zaman geçirme sözü vermiş birbirini daha önce hiç görmemiş iki insan karşılaştılar. Biri kadın diğeri erkek. Biri esmer diğeri sarışın. Tesadüfen ikisinin de üzerinde siyah hırka. Beklediler uzun dakikakalar boyunca. Dakikalar saate, bekleme sıkıntısı bıkkınlığa güneş yağmura dönüştü. İkisinin de şemsiyesi yoktu. İkisi de sevmezdi yürürken birbirleriyle çarpışan, bir rüzgarda ters dönen şemsiyeleri. Ama onlar o zamanlar bunlardan habersizdi. Tesadüfen ikisinini de kolunda saat yoktu. Bir bahane buldular, bir iki cümle kurdular, aynı yola koyuldular. “Bir yere gidip bir fincan kahve içelim” dediler. Oturunca ikisi de bir bardak çay içti. Beklemiş ve ekilmiş olmanın rahatsızlığı çabuk geçti. Yağmur, onlar kapalı bir yere girdikleri an tesadüfen durdu.
Onlar saatlerce konuştular, güldüler, somurttular, saçmaladılar, sustular, bir çay daha içtiler, biraz düşündüler, yeniden saçmaladılar. O günden sonra da böyle devam etti bu. Yıllarca bütün bunları beraber yaptılar.
Adam bir gün tesadüfen işten erken çıktı. Her zaman geçtiği yollardan geçmek istemedi. Daha önce çok geçmemiş olduğu bir sokağa girdi. Kadını başka bir adamla gördü. Tesadüfen kadın da erken çıkmış demek işten o gün. Adam onu görünce üzüldü, kızdı, küfretti, kafasını önüne eğdi, gidemedi. Aldatma hikâyeleri birbirlerine benzer hep ama herkes en çok kendisinin acı çektiğini düşünür. O gece o evde iki kişilik valiz ve çantalar duruyordu kapının önünde. Dördü kadının. Biri adamın. Tesadüfen hepsinin ya tekerleğinde ya da kulbunda bir sorun vardı. Sessizce durdular. Sonra sırf sesssizlik bozulsun diye birkaç laf ettiler. Kapıyı kapattılar. Asansörü çağırdılar. Şansa bozulmuştu o gün. Altı katlı bir apartmanın beşinci katında oturduklarından bu durum gergin havayı daha da boğdu, daha da nefes alınması zor bir hale getirdi. Valizleri sırtladılar. Adam kadına yardım etmedi. Kadın kendine yardım edilmediğini fark edince bütün valizleri taşıyabilecek bir hırsla ilerledi. İkinci kata geldiklerinde deli bir yağmur başladı. Kimse umursamadı. Evin önünde otuz yedi dakika taksi beklediler. O akşam tesadüfen başka yolları seçti bütün taksiciler. Adamla kadın gözgöze gelmemeye çalıştılar uzun süre. Sinirlendiler, söylendiler, bıktılar, ıslandılar, üşüdüler, üzüldüler, gözgöze geldiler, anladılar... Valizlerini sırtlayıp geri girdiler apartmana. Adam kadına yardım etti. Kadın başta kabul etmek istemedi ama sonra ısrar etmedi. Tesadüfen asansör yeniden çalışmaya başladı. Altı katlı apartmanın beşinci katında ışık yandığı vakit yağmur durdu. Tesadüflerle bir araya gelen adamla kadın kötü bir tesadüf sonucu ayrılmaya kalkmış yine tesadüfler sonucu ayrılamamışlardı.
Nasıl bir araya geldiklerini, nasıl öyle kalabildiklerini ne kendilerine ne başkalarına anlatabildiler. Ama o altı katlı apartmanın beşinci katındaki ışık onlar hayatta olduğu sürece yandı.