Google Play Store
App Store

Trevor zor bir hayatta ayakta durmaya çalışan çaresiz insanların gerçeğiyle bizi yüzleştirirken az şey söylüyor, çok şey anlatıyor. Dahası geçmişe dair anımsamalar, pişmanlıklar, hüzünler, kötülükler, yaslar, aşklar ve yoksunlukları anlatırken açık okumalara da davet ediyor okuru.

Trevor’ın çok şey anlatan son öyküleri
William Trevor

İlke KAMAR

William Trevor’ın geçen günlerde yayımlanan ‘Son Öyküler’ kitabı Yağmurdan Sonra’da olduğu gibi yalnız insanların umutsuzluklarını, hayal kırıklıklarını, terk edilmiş kadınların deneyimlerini, kendini dışlanmış hisseden karakterlerin hüzünlerini ve orta sınıf evliliklerin çelişkilerini sıklıkla karşımıza çıkarıyor. Bu kez kadın hikâyelerini daha çok konu edinmiş Trevor. Ama öykü karakterlerinin çoğu yine kendilerine ait sıradan bir hayatın içindeler. Taşrayı veya köyü andıran dönemin İrlanda’sı ve İngiltere’sini de içeriyor öyküler. Öykü içinde yer alan karakter seçiminde farklı mesleklerden kişileri bir araya getiriyor Trevor. Zor bir hayatta ayakta durmaya çalışan çaresiz insanların gerçeğiyle bizi yüzleştirirken az şey söylüyor çok şey anlatıyor.

Dahası geçmişe dair anımsamalar, pişmanlıklar, hüzünler, kötülükler, yaslar, aşklar ve yoksunlukları anlatırken açık okumalara da davet ediyor okuru. Bunu yaparken olay örgüsünün çoğunlukla çizgisel ilerlemediği bir yapı söz konusu. Kesin sonuca varmayan bir özellik taşıyan öyküler, ironiyi ihmal etmeyen bir bakışla yazılmış.

Öykülerde bir diğer dikkat çeken unsur ise ilk bakışta önemsiz gibi görünen sorunların karaktere derin bir içgörü sunması. Bununla birlikte yazar, karakterlerin hayal kırıklıklarını, yarım kalmış yaşamlarını ve yılgınlıklarını anlatırken gerilimlerini de aktarmayı ihmal etmiyor.

Son Öyküler
William Trevor
Çeviren: Püren Özgören
Yüz Kitap, 2023

TEMKİNLİLİK VE MESAFE

Öykülerin çoğunda çaresiz bir duruma rağmen hayata tutunmayı başaran karakterlerin çeşitli insanlık hallerini betimliyor Trevor. Neredeyse tüm öykülerinin dinamik bir merakı barındırdığını da söylemek mümkün. Aynı zamanda öykü kişilerinin yaşadıkları çevreyle arasındaki ilişkiyi tasvir ederken görsel bir imgeyi anlatı zamanının ya da mekânın ötesine taşıyarak önümüze serdiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Anlatıcının hissettirdiği belirsizlik duygusunu da öykülerde sık sık tecrübe ediyoruz. Göze çarpan bir diğer şey de okuru usandırmadan duyusal zenginliği aktarabilme gücü. Ve genellikle öykü kişilerinin içten gelen bir temkinlilik ve mesafeyle aşırılığa düşmekten kurtulduğunu söylemek mümkün.

Püren Özgören çevirisiyle Yüz Kitap’tan yayımlanan yeni öykü kitabı Son Öyküler, bir ‘Piyano Öğretmeninin Öğrencisi’ öyküsüyle başlıyor. Öğretmenle öğrencisinin arasında gelişen bağa odaklanan öykünün ortaya çıkan gerçekle şaşırtıcı bir yere sürüklendiğine şahit oluyoruz. Piyano öğretmeninin ders verdiği kusursuz yeteneğe sahip öğrencisinin evinden bir şeyler aşırdığını fark etmesi sonucunda öykü farklı bir boyutta ilerliyor. Öykünün ana karakteri, Bayan Nightingale’in hırsızlığı ortaya çıkarma konusunda isteksizliği öne çıkıyor diyebiliriz. Çocuğun derslerini bırakacağından ve müzik tutkusunun yarım kalacağından endişelenen öğretmenin hoşnutsuzluğunu öykü boyunca gözlemliyoruz ancak öğrencisinin yeteneği için bu duruma göz yummaktaki kararsızlığını da yanı başında tutuyor anlatıcı.

“Oğlanın bunu nasıl becerdiğini anlamıyordu. Dikkatle gözledi, hiçbir şey göremedi. Bir şey söylemedi; oğlan olup bitene karşı öylesine kayıtsızdı, bu davranışından zerre kadar rahatsız olmadığı öylesine ortadaydı ki, kadın acaba ben mi yanıldım diye merak etmeye başladı; eli uzun olan kişi, daha silik öğrencilerinden biri miydi yoksa? Ya da çok daha önce aşırılmış şeyleri kendisi daha yeni fark ediyordu belki de? Ama bu varsayımların hiçbiri ona mantıklı gelmedi, uyduruk gerekçelerinin tamamı da dağılıp gitti.”

Son Öyküler’in bir diğer dikkat çeken öyküsü “Pastoral Bir Kış”. Bu öyküsünde Trevor, zamansallık kargaşasını önümüze seriyor. Geçmişin bugüne taşındığı öyküde kişi geçmişini yeniden kurarak kendi anlatısını yaratmaya çalışsa da geçmişin şimdiye sızıntı yaptığı belleğin uzantılarının öykü kişisinin peşini bırakmadığını anlıyoruz:

“Bitti artık”, dedi Anthony. “O korkunç dönem sona erdi.” Bitmemişti. Bellek bitmesine izin vermediği için asla bitmeyecekti. Zarar görenler, yaralananlar kibarca uzaklaşmayacak, onun yerine iblislerini ortaya salacaklardı. Böyle olması gerekiyordu, Mary Bella farklı olacağını düşünemiyordu.”

SAKLI GERÇEKLER

Yazarın anlatım tarzını daha görünür kılan öykülerden bir diğeri ise kitabın sonunda yer alan ‘Kadınlar’. Modern kısa öykülerin en önemli özelliklerinden biri karakterlerin gizli benlikleridir. Benliklerde saklı gerçeği öğrenme merakı, karakterlerin yarattığı hikâyeden çoğu kez daha çok dikkat çeker. İşte Kadınlar tam da böyle bir öykü diyebiliriz.  Her ne kadar bir erkeğin melankolisi ile başlasa da kadınların yaşlandıkça kaybolmayan hüznünü anlatıyor bu öykü. Ve sessiz bir kederi ortaya koyuyor. İlk bakışta kızını terk eden ve sonra onu bulmaya çalışan bir annenin yaşadıkları üzerine bir öykü gibi görünse de bunun çok ötesine geçiyor. Trevor Kadınlar’da hiç acele etmeden yavaş yavaş ilerleyerek uzun soluklu bir anlatıyla okuru gerçeğe taşıyor. İnsanların asla paylaşamayacaklarını düşündükleri bir kederi anlatırken bizi gerçeğe yaklaştırıyor demek mümkün. Öykü, babasının Cecilia’ya söylememeyi tercih ettiği gerçeği öğrenmesiyle sonuçlansa da karakterin gerçekle yüzleşmeme çabası çok güçlü bir anlam yaratıyor diyebiliriz. Gerçekten kaçmak için belirsizliği diri tutacak ‘şeylere’ ihtiyacımızın olmasını, Trevor soğukkanlı bir şekilde önümüze koyuyor.

“Bu cılız, dayanaksız tahmin yürütme ve bir sonuç çıkarma çabası davetsiz bir misafir gibi Cecilia’nın zihnine sızdı, bir daha da ayrılmadı. Bu çaba ayan beyan ortada olana, neredeyse kesin olana sarsakça meydan okuyordu; varsayımları muğlaktı, olgunlaşmamıştı. Ama bunların hepsi, yine de buradaydı işte ve Cecilia’nın onları avutan, kuşkuyla yatıştıran fısıltılarına ihtiyacı vardı.”

Trevor’ın öyküleri bazen bir ölüm, karşılaşma, bazen de kaza gibi durumlarla başlasa da bizler olayların nereye gideceğini tahmin ettiğimizi sanıyoruz fakat çoğu zaman yanılıyoruz. Ama yazarın edebi gücü yalnızca yarattığı bilinmezlikten kaynaklanmıyor elbette. Trevor’ın gücü, söylemediklerinin, cümleler arasındaki boşluklarla yarattığı hissin öykü sona erse de uzun süre aklımızdan çıkmadan iz bırakmasında sanki.