Derek Chauvin gibi polis memurları ve Donald Trump gibi siyasi liderler Amerikan toplumunun başına bela olan ırkçılığın en iğrenç belirtilerinden bazılarıdır belki de. Fakat bunlar ayrımcılıklara, eşitsizliklere ve bölünmelere dayanarak birkaç kişinin çıkarını ve ayrıcalığını koruyan sistemin en belirgin ifadeleridir.

Trump ayrımcı savaş çığırtkanlığını diriltiyor

C.J. Atkins

George Floyd’un Minneapolis polisi tarafından linç edilerek öldürülmesinden sonraki gün Başkan Donald Trump, neler yaşandığına dair bir FBI soruşturması yapılacağını açıkladı. Memur Derek Chauvin’in, Floyd’u öldürdüğünü açıkça kanıtlayan video görüntülerine karşılık olarak halkın kitlesel haykırışıyla yüz yüze kalan Trump bile, bir şeyler yapacağını söylemek mecburiyetinde kaldı. Ancak bu zırvalamalar çok uzun sürmedi. Trump cuma sabahı Güney’in ayrımcı savaş çığırtkanlığını tekrar diriltti.

Trump ırkçı içgüdülerini cuma günü erkenden kamuoyuna sergilemeye geri döndü. Bir dizi tweet atarak Minneapolis eylemcilerine “Eşkıyalar” diyerek onlarla toplum önünde alay etti. 3. Bölge Karakolu televizyonda yanarken “radikal sol” belediye başkanını “Elini çabuk tutmazsa”, “Kendi işimi kendim hallederim” diyerek orduyu yollamakla tehdit etti.

Ve Trump, Belediye Başkanı Jacob Frey’den neyi “halletmesini” istedi? Anlaşılan, siyah eylemcilerin vurulmasını kast etmiş.

Başkan tweetini tüyler ürpertici bir şekilde bitirdi: “Yağma başladığında silahlar ateşlenir.”

Bu yazdıklarını birkaç haftadır hükümet merkezlerine saldıran ağır silahlı beyaz milliyetçi militanlara verdiği tepkiyle karşılaştıralım. Tıpkı 2017’de Heather Heyer’ın öldürüldüğü “Unite the Right” eylemlerinde olduğu gibi davrandı. Trump bu silahlı beyaz eylemcilerin “iyi insanlar” olduğunu söylemişti. Michigan’daysa memurlara evde kal kurallarına uymayanlarla “uzlaşmaları” konusunda baskı yaptı.

Fakat polis tarafından katledilmeye karşı adalet talep eden siyahlar söz konusu olduğunda ortada uzlaşma falan kalmıyor. Bunun yerine Başkan açıkça mermilerin vaktinin geldiğinden söz ediyor.

Trump, “yağma başladığında” alıntısının orijinal yazarına referans vermedi ancak basit bir Google araması bunun nereden geldiğini size söyleyecektir. 1967’de Miami’nin kötü şöhretli, ırkçı ve ayrımcılık yapan polis şefi Walter Headley “sivil haklardan yararlanarak” siyahların bir suç dalgası yarattığı iddiasıyla bir savaş ilan etmişti. Headley, Miami Herald gazetesine siyahlara karşı av tüfekleriyle ve köpeklerle ölümcül güç kullanımı içeren “sert bir politika” uygulayacağını söylemişti.

Daha sonrasında, şehrinde bir isyanla ya da sivil ayaklanmayla herhangi bir sorun yaşamayacağını iddia ederek şöyle demişti: “Yağma başladığında silahlar ateşlenir.” Bunlar Trump’ın cuma sabahı kullandığı kelimelerin tamamen aynısı.

Tıpkı bugün Minneapolis’te gördüğümüz gibi Martin Luther King’in öldürüldüğü yıl olan 1968’de, Miami ve diğer şehirler polis şiddeti ve ırkçı saldırıların baskısı altında yanıp tutuşmuştu. O yılın şubat ayında Headley’in memurları bıçak taşımakla suçladıkları siyah bir genç olan Robert Owens’a çıplak arama yapmışlardı. Arama bittikten sonra polisler onu öldürmekle tehdit edip Miami Nehri’nin 100 metre yukarısındaki bir köprüden sarkıtmışlardı.

Minneapolis polisi tarafından George Floyd’a karşı kullanılan haksız ve ölümcül güce karşı ülkenin sokakları öfkeyle dolup taştığı esnada, Trump, Headley’den alıntı yaparak ayrımcı bir polis şefinin savaş çığırtkanlığını yeniden hortlatıyor.

Bu asla tesadüf değil, ne yaptığını kesinlikle biliyor. Tabanındaki ırkçılara onlarla beraber olduğuna dair işaret yolluyor.

Trump’ın siyah insanların saygınlığını azaltmak ve onlara karşı şiddeti teşvik etmek konusunda uzun bir geçmişi var. New York’ta bir grup siyah genç erkeğin beyaz bir kadına tecavüz etmekten haksız yere suçlandığı 1989’daki “The Central Park Five” olayını bir hatırlayın sadece. Gelecek vaat eden bir emlak kralı olan Trump, beşliye karşı gazetelere tam sayfa ilanlar verip “İdamı ve polislerimizi tekrar hatırlayın!” diye haykırmıştı.

Minneapolis’te “ateş açmaya” dönük çağrısı onun ırkçı köklerini ifşa eden başka bir örnektir. Sosyal medya devi Twitter, Trump’ın cuma sabahki tweetine “Şiddetin yüceltilmesine ilişkin Twitter kurallarını ihlal etmektedir” diyerek erişimi kısıtladı. Bu adam şiddeti, ırkçılığı, mülteci karşıtı saldırıları, cinsiyetçiliği ve daha fazlasını yücelttiği için tüm toplumun mücadele etmesi gereken birisidir.

Derek Chauvin gibi polis memurları ve Donald Trump gibi siyasi liderler Amerikan toplumunun başına bela olan ırkçılığın en iğrenç belirtilerinden bazılarıdır belki de. Fakat bunlar ayrımcılıklara, eşitsizliklere ve bölünmelere dayanarak birkaç kişinin çıkarını ve ayrıcalığını koruyan sistemin en belirgin ifadeleridir.

Chauvin’i parmaklıklar arkasına atmak ve Trump’ı Beyaz Saray’dan tekmelemek kapitalizme özgü ırkçılık sorunlarını sona erdirmeyecek fakat bu bir başlangıç olacak.

People’s World’den çeviren
Oğuzcan Ünlü