Ne sayıdadırlar, bilemiyorum. Güncel etkilerinin sayılarının çok üzerinde olduğu kesin. Kendini liberal olarak adlandıran bu kişiler birtakım subayların darbe planlamış olmaları nedeniyle....

Ne sayıdadırlar, bilemiyorum. Güncel etkilerinin sayılarının çok üzerinde olduğu kesin. Kendini liberal olarak adlandıran bu kişiler birtakım subayların darbe planlamış olmaları nedeniyle yargılanıyor olmalarını kendi başına bir demokratik devrim göstergesi sayıyor.

Halbuki Türkiye’de kimi muvazzaf ya da emekli subayların darbe planlaması mutad olduğu gibi dünya konjonktürünü okuyamayan kimilerinin bu nedenle yargılanmaları da ilk değil. Keza, bu subaylardan kimilerinin çeteleşmeleri ya da çetelerle iş görmeleri nedeniyle yargılanmaları da ilk kez olmuyor.

Diğer yandan TC bugünkü AB süreci türünden demokrasi heveslerini de ilk kez yaşamıyor. Gerek 1946’yla başlayan dönem gerekse de 1961’den sonraki dönem bu türden demokratikleşme (batılılaşma) girişimleri olarak başladı. Yükselecek itirazı biliyorum: “Ama bu dönemler hep TSK’nin darbeleriyle son buldu.” Bu itirazı düzeltmek hep sosyalistlere düşüyor ama… Bu dönemler TSK’nin darbeleriyle değil, Türk sermayesinin yönetme krizleriyle son buldu. TSK darbeleri bu yönetme krizinin ete kemiğe bürünmüş haliydi.

Neyse, sosyalistler bunu 40 yıldır anlatıyor. Fakat Ergenekon’un bu liberal ağızlarda başka bir boyutu var ki, sürecin solcular ve Kürt’lerle ilgili muradını çok iyi anlatıyor: Şimdilik sadece ima ediliyor, nadiren utangaçça ifade ediliyor. Muhtemeldir ki bir süre sonra utanmazca propaganda edilecek. Bu davayı AKP’nin büyük demokratikleşme hamlesi olarak takdim eden eşhas, Ergenekon resminin içine Türk ve Kürt devrimcileri de koyuyor.

Bunlar akıllarınca bir taşla iki kuş vuruyor: Bir yandan TC’nin AKP eliyle demokratikleştiği havasını basarken diğer yandan da Türk ve Kürt devrimcileri gözden düşürmeye çabalıyorlar.

Bıraksak 12 Mart’ın da 12 Eylül’ün de Ergenekoncular ve Ergenekoncuların elinde oyuncak olmuş devrimciler nedeniyle olduğunu iddia edecekler.

Şiddetin her türlüsüne karşılar ya! Saptamalarının büyük teorik temeli bu. Yoksa Tuncay Güney tek başına tabii ki değil! Kazıyın laflarını, tek dertlerinin devletin yasal şiddeti dışındaki şiddet(ler) olduğunu rahatlıkla görün. Yeter ki devletin şiddet tekeli yıkılmasın.

Ne hikmetse Foucault’nun sahibi de onlar, her türlü şiddetin karşısında da onlar.

Çeyrek asırlık 12 Eylül rejimi, Kürtlere karşı yürütülen kirli savaş, bir devlet politikası olarak şovenizm falan hikâye.

Türk halkı AB süreci ve AKP sayesinde demokratlığın şahikasına ulaştı. Tek eksik, Kopenhag kriterlerinin hayata geçmesi. İşte Kürtçe TV de yayına başladı. Yasalar ve devlet demokratik olsa tüm dertler bitecek. Ama Ergenekoncular solcularla/Kürtlerle birlik olmuş müsaade etmiyor işte.

Türkiye tarihinde demokrasi mücadelesi filan hiç yoktu, AKP ve bu arkadaşlar birlikte icat ettiler. Fakat mücadelelerinde öyle akıllı öyle zekiler ki, trafik cezası ödemişlikleri bile yok. Darısı solcuların, Kürtlerin başına.

Efendim, Doğu Perinçek PKK’nin Ergenekon temsilcisiymiş de, Öcalan Rusya’da teslim olacakmış ama Ergenekoncular istemediğinden teslim olmamış da, yok Dursun Karataş Ergenekon’la çalışıyormuş da. Azıcık akıl izan sahibi herkes bu türden iddiaları dillendirip yaymaya çalışmanın tek adı olduğunu bilir: Psikolojik Savaş.

Lafı uzatmayalım: Devrimciler de, Kürtler de ezilenlerin yanında mücadele etmeye devam edecekler. Bu mücadelede hatalar da yapacaklar, zaaflar da gösterecekler. Zaman zaman içlerine polis de, asker de sızacak. Ama liberaller kusura bakmasın. Sırf bunlar oldu ya da olacak diye bizim cenah, liberallerin methiyeler düzdükleri kurulu düzen yasalarını ilahi kaideler olarak falan algılamayacak.

Pek muhabbet besledikleri sermayenin demokratik yasalarıyla ilgili yeterli analize sahibiz: Bu yasaların özel mülkiyetten başka bir ruhu var mı?

Bu liberal arkadaşların bir kısmının pis bir psikolojik savaş manevrasını büyük siyasi analiz olarak yutturmaya çalıştıkları görülüyor. Kalanı da bu yutturmaya karşı bir çift laf etmiyor. Kendilerine Fethullah Gülen’den Veli Küçük’e, oradan MİT’e kadar Türkiye’nin ne kadar liberal-demokrat mahfili varsa gezmiş bir adam lazımdı, onu da buldular. Bu arkadaşlara göre Tuncay Güney’in solcularla Kürtlerle ilgili ifadeleri, solcuların Kürtlerin Tuncay Güney ve benzerlerine dair kuşkularından daha gerçek olduğuna göre bize söyleyecek bir şey kalmıyor: Tuncay Güney liberal arkadaşlara hayırlı olsun.

dr.ahmet.tellioglu@gmail.com