Bu köşede, dün, Adnan Bostancıoğlu'nun "Bağımsız ad

Bu köşede, dün, Adnan Bostancıoğlu'nun "Bağımsız adaylar meselesi" üzerine yazısı vardı. Adnan, bağımsız adaylar fikrinin ortaya atıldığında bir heyecan dalgası yarattığını belirtip, genelde heyecana yol açan bu fikrin, sosyalist sol arasında, bu arada ÖDP'de de, o heyecana denk bir karşılık bulmadığını saptıyordu. Böyle bir dönemde iç tartışmalara gömülmenin, iç tartışmalarda sergilenen enerji, dikkat ve hevesin dışa dönük olarak sergilenememesinin yol açtığı ve açacağı hasarlara işaret ediyordu.

Sağdan say üç kişi, soldan say üç kişi olan bizlerin, bizim dışımızda var olan devasa kitlenin hiç de rağbet etmediği tartışmalara gömülmüş olması yazık. O devasa kitlenin, seçim barajları, antidemokratik gelişmeler, iş ve aş sorunları karşısındaki neredeyse umutsuz arayışları içinde öne çıkan bir seçenek ortaya koyamamak, onları "ehven-i şer"e mahkûm etmek, yazık.

Her zaman şuna inandım: Doğru yerde durmak ya da doğru şeyler söylemek siyaseten toplumsallaşabilmek için asla yeterli olmuyor. Toplumsallaşabilmenin en kestirme yolu toplumun önüne "başarı" koymak, bir şeyler başarmış insanlar olarak çıkmak. Bu beceri ve potansiyelin sizde olduğuna insanları inandırabilmeli Dışa dönük bir başarı gösterisi ise ancak kendi içine gömülmeyip, enerjisini kendi iç didişmeleriyle tüketmeyenlerin gerçekleştirebildiği bir şey oluyor.

Dilerim, arayış içindeki insanların gözlerini daha büyük bir dikkatle sola diktikleri şu seçim sath-ı mailinde, o insanlara "lanet olsun" dedirten duygular yaşatmayız. Bu süreci, bir başka dünya ve hayatın mümkün olduğuna olan inancı pekiştirici bir fırsat olarak değerlendirebiliriz.

Dışa dönüp daha geniş alanda ve o geniş alana dönük çalışmayı başarabilenlerin en güzel örneklerinden biri şu günlerde Moskova'da yaşanıyor. Dış ilişkiler danışmanlığını yapmaktan onur duyduğum Kıbrıslı Türk gazetecilerin sendikası Basın-Sen, küçücük bir adanın iç sorunları içinde boğuşup boğulmaktan kendini kurtarınca, dünyanın en büyük gazetecilik örgütü Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (FlJ)'ndaki temsil sayısını birden ikiye çıkardı.

Basın-Sen'in 9 hafta önce Filistin'de kaçırılan ve hâlâ kendisinden haber alınamayan BBC muhabiri Alan Johnson için FİJ Kongresi'ne verdiği önerge, İngiliz ve İrlandalı gazetecilerin de katılıp ortak olmak istediği bir önerge haline geldi. Küçücük Kıbrıs'ın sendikası, İngiliz ve İrlanda ulusal gazetecilik sendikalarını peşine taktı. Rus, İngiliz, Filistin ve daha pek-çok ülkenin gazetecilik sendikaları Basın-Sen'le ilişkilerini geliştirmek için sıraya girdiler. Küçücük bir adanın gazetecilik örgütü, Moskova'da dünyanın en büyük gazetecilik örgütü içinde, İngiliz meslektaşlarının kurtarılma çabalarında inisiyatif alma talebiyle, öne çıktı.

Üç yıllığına FİJ'in yeni başkanı seçilen İngiliz Ulusal Gazeteciler Sendikası Başkanı (NUJ-UK) Jim Boumelha'nın, seçildikten sonraki ilk işi, kongrede yoğun ilgi gören Basın-Sen standını ziyaret etmek oldu. Basın-Sen'i FİJ içinde daha da etkin olarak görme isteğini isteğini dile getirdi yeni başkan. Bu, Kıbrıslı meslektaşlarımız ve örgütleri Basın-Sen için göz kamaştırıcı bir başarı.

Aynı Basın-Sen, daha birkaç yıl önce, KKTC'ye uygulanan ambargonun bir uzantısı olarak, uluslararası meslek örgütlerine, bu arada FİJ'e de, üye bile olamıyordu. Kıbrıslı meslektaşlarımızın enerjilerini asıl olarak dışa döndüren ve sürekli başarılara imza atan çizgileri, umarım biz Türkiyeli gazetecilere de örnek olur.

Basın-Sen'in çabaları, kısa süre önce Cumhurbaşkanı Talat'ın da onayından geçen muhteşem bir basın yasasına kavuşturdu Kıbrıslı meslektaşlarımızı. Öyle bir basın iş yasası ki, Kıbrıslı meslektaşlarımızı dünyanın en üst özgürlük ve güvence standardına yükseltiyor. Keşke aynen alabilsek!

Kıssadan hisse: Küçücük bir adada, ya da küçük cemaatlerimiz içinde enerjimizi tüketerek bir yere varamıyoruz. Asıl olan, enerjiyi tüm Türkiye'nin, hatta dünyanın, dikkatini çekecek somut işlere yöneltmek, birbirimize laf yetiştirmeyi bırakıp Türkiye ile konuşmak.