Google Play Store
App Store

Indie rock müziğin önde gelen gruplarından Peyk’in ilk müzikali gerçek bir hikâyeden uyarlanan Hamiyet tiyatro sahnesinde. Peyk’in vokalisti İrfan Alış, “Hamiyet’in hikâyesi aslında Türkiye’nin hikâyesi” diyor.

Türkiye’nin anatomisi Hamiyet’le sahnede
Fotoğraf: Jeff Oslo
Işıl Çalışkan
Işıl Çalışkan
isilcaliskan@birgun.net

Bir işçi mahallesinde kocası ve iki kızıyla sakin bir hayat süren Hamiyet’in 1980 darbesiyle altüst olan yaşamı müzikal oldu. Indie-rock müziğin önde gelen temsilcilerinden Peyk, bu gerçek hikâyeyi şarkılarıyla tiyatro sahnesine taşıdı. Hikâye ve şarkı sözleri grubun vokalisti İrfan Alış’a ait olan oyunu, Deniz Madanoğlu yazdı.

Yönetmen koltuğunda Işıl Kasapoğlu’nun yer aldığı oyunda, Aslı İnandık’ın yanı sıra Bilgesu Kural, Cansu Bahadır, Esra Kızıldoğan, Ezgi Çelik, Sabahattin Yakut, Sermet Yeşil, Güney Marlen, Uygar Özçelik ve Peyk (Barış Tokgöz, Ertan Çalışkan, İrfan Alış, Özgür Ulusoy, Serdal Ersoy) yer alıyor. Peyk’in vokalisti İrfan Alış ile Hamiyet’in serüvenini BirGün TV için konuştuk.

Hamiyet aslında senin çocukluğundan tanıdığın, hatta korktuğun bir karakter. Onu sahneye taşıma sorumluluğu nasıl gelişti?
Hamiyet’in benimle irtibatı çocukluk dönemimde başlıyor. Hamiyet annemin yanına kendi çocuklarını görmek için gelirdi. Akli dengesi yerinde değildi. Kocası tarafından terk edilmiş. Hamiyet kendine bakmayı da bırakmış bir kadındı ve akli dengesini neden yitirdiği hakkında hiçbir fikrim yok ama ben tanıştığımda Hamiyet Hamiyet olmuştu. O bizim tiyatroda konu ettiğimiz aklını yitirmiş kadına dönüşmüştü. Benim bu işi nasıl yapacağımla ilgili bir gün aklıma şu geldi. Birden "Hamiyet ne oldu?” sorusu geldi bana çünkü unutmuştum Hamiyet’i. O gün ailemi aradım, dedim “Hamiyet vardı, ne oldu bu kadına?” Ondan sonra üstüne konuştuk bir şeyler. Sonra ben unuttum tekrar. İki hatırlama var burada. Biri Hamiyet’i şarkı yapmaya karar verme olayım var, o da rüyayla oldu. Hamiyet’i rüyamda gördüm. Konuştuğumuzun üzerine oldu. Sonra ben bu kadına bir şarkı yazayım dedim. Şarkı yazmak için plan yaptık. Arkadaşlarıma açtım, dedim ki Hamiyet’le ilgili bir şarkı yapmak istiyorum ve bunu büyük bir şarkı yapmak istiyorum. Yani yaptığımız şey bir destan gibi olmalı. Kadın sorununu da içeren bir şey olmalı diye. Şu anki Hamiyet oldu, Masumiyet. Aslında o tek bir şarkının parçası. Sonra o şarkı parçaları Işıl Hoca’nın eline bir şekilde geçti. Ve sonra finalde çalan şarkının çıkması, o da rüyayla oldu. Yani ben rüyayı hatırladım, çok acayip bir şey. Mesela bu Hamiyet’in hikâyesinde benim de şaşırdığım şeyler oldu. Yani bir sürü rastlantılar silsilesi oldu. Hamiyet sanki kendi ekibini seçti.

Hamiyet’i sahneye taşımak nasıl duygularla döndü sana?
Korkunç duygular yaşadım çünkü Hamiyet normal hayatında yanarak ölmüş. Aslında bizim hikâyemiz çok yumuşak Hamiyet’in gerçek hayat hikâyesine göre.

Gerçek hikâyede müzikalden farklı olarak neler var?
Gerçek Hamiyet’in çalışma hayatı yok. Yani ev hanımı. Onun kocası var. Çocukları var ve çocuklarına bakmaya çalışan bir kadın. Ve burada kesin bir gerçek yok, herkesin bildiği bir şey var ama Hamiyet toplumun o kadar umurunda olmamış ki. Hamiyet’le ilgili bir fotoğrafımız yok. Şahitlikler var, olaylar var. Annemin anlattığı hikâyeler daha çok.

Senin hatıralarında nasıl bir Hamiyet var?
Çocukken beni Hamiyet’le korkutuyorlardı. Hamiyet’e karşı ben büyük bir öfke duyuyordum ve mahallede de çok uğursuz bir tip gibi görünüyordu. İriyarı bir kadındı Aslı’nın aksine. Biraz sallanarak yürüyen ve çok fazla çantası olan garip bir kadındı. Ruhi sorunlarıyla boğuşurken anneliğini hiç unutmamıştı. Son ânına kadar çocuklarını görmeye çalıştı o. Hatta şöyle bir anı var ki biz onu oyuna koymadık. Bence korkunç bir anı. Hamiyet çocukları için dilendiği paraları getiriyor fakat çocukları onu görmek istemiyor. Hamiyet de o kesekağıdındaki paraları “ona verirsin”, diyor ki “Hamiyet burada otur, yemek ye, bir şeyler yap”. “Yok, ben gideyim” diyor ve bir daha gelmiyor Hamiyet. Hamiyet’in gelmeyi kesmesi aslında çocuklarının onu görmek istememesinden oluyor.

Fotoğraf: Jeff Oslo

1980 darbesi döneminde geçiyor, bu hikâyenin bugün sahneleniyor olması neden önemli?
Benim geçmişle olan hesaplaşmam var çünkü benim hayatımdaki büyük ihtimalle en kötü zamanları ben 1980 darbesinin sonuçlarından dolayı yaşadım. Bu darbe aslında işçilere karşı yapıldı. Aslında zenginler fakir düşmanı. Şu anda 10 bin lira maaş alan emekli neden emekli maaşının 10 bin lira olduğunu düşünüyor sence? Evet, zenginler sana o parayı vermiyor. Aslında bu ülkede para var. Ben tüm sistem partilerine yakın değilim. CHP’si AKP’si MHP’si bilmem nesi aklınıza ne geliyorsa bunların hepsi sistem partisi. Şu anda Türkiye’deki sistem bu. Ve bunun tohumları 1980’lerde atıldı. Yani Hamiyet şunu anlatıyor: Biz bu hale geldik. Ben delirdim ve yokluğun içinde kayboldum. Aslında Hamiyet’in kaybolma hikayesi ayrı bir hikâyeydi. Biz onu benim hikâyemin oraya koyarak başka bir şeye getirmek istedik. Çünkü Hamiyet’in hikâyesi aslında Türkiye’nin hikâyesi. Türkiye’nin delirmesiyle paralellik var yani. Ve aslında bunlar olmayabilirdi. Anlatıyoruz bunları çünkü yeni nesiller neyi kaybettiğini bilmiyor. Şahsi hesaplaşmamı bir tiyatro oyununda koydum. Kenan Evren’in sesini koyma fikri tamamen Deniz Madanoğlu’na ait. O da çünkü 12 Eylül’ü, orada yapılan işkenceleri, sendika liderlerine, tüm aydınlara yapılan şeyleri hissediyor. Hamiyet’te o kadar politik değiliz tabii ki. Onu istemedik, çok politik olmaya da gerek yok. Biz duyguyu kaybetmek istemiyoruz çünkü. Yani politik olacaksak ve duygu kaybolacaksa politik olmanın da bir anlamı kalmıyor. Yani Hamiyet’in hikâyesi Türk toplumuna o unuttuğu duyguları tekrar hatırlatmak.

Peki şarkılar nasıl bir seçkiyle Hamiyet’te yer buldu?
Prova sürecinde bizim fikirlerimiz vardı şarkılarla ilgili. Hangi sahneye hangi şarkı. Sinema sahnesi için sinema şarkısı yazıldı. “Bu ne Bela”, kapı önü şarkısı bizim söylediğimiz şey. Hepsi yazıldı bunların. Mesela Hamiyet final sahnesi için “Denizdeyim” seçildi. Bizim de fikirlerimizi koyduğumuz şarkılar var. Ve sonra yönetmenle beraber de yerine karar verdik. Mesela “Kahır”. O yoktu mesela hikâyede. İlk anda senaryoda yoktu. Senaryoda yazılan “Denizdeyim” vardı mesela. Bazı şarkılar Deniz Madanoğlu’nun kafasında vardı ve onları koydu. Biz bazı şarkıları başka şarkılarla değiştirdik. Mesela “Dol Gözüm”. Onu dinlememişti hiç. Dedik buraya “Dol Gözüm” daha iyi olur. Mesela “Sulu Şaka” vardı. Dedik çok anlamsız, buraya “Dol Gözüm” daha güzel olur.

Hamiyet’teki şarkılar kaydedilecek mi?
Evet, zaman ve para bulduğumuz zaman onu kaydetmemiz lazım. Çok önemli bizim için. Ve onları plak yapıp arşivlemek lazım ve bu plak da Hamiyet plağı olmalı. Bu bizim hayalimiz, bunu yapmak istiyoruz. Ama şu an vakit bulamadık kayıtlar için. Ama ilk fırsatta bunu yapacağız, yapmamız lazım. Yoksa yarım kalır hikâyemiz.