Biri Ziya Gökalp, biri Dr. Abdullah Cevdet, öteki de Süleyman Nazif... Ziya Gökalp "Türkçülük" fikriyatının babası...

Biri Ziya Gökalp, biri Dr. Abdullah Cevdet, öteki de Süleyman Nazif... Ziya Gökalp "Türkçülük" fikriyatının babası... Abdullah Cevdet "pozitivist" düşüncenin öncüsü... Süleyman Nazif iyi bir edip. Ziya Gökalp, kendini sosyolojiye verip "Türkçülüğün esaslarını" yazmadan önce, "Kürt Aşiretleri Üzerine Sosyolojik İncelemeler" kitabını yazmış, Kürtçe alfabe üzerine çalışıyor..

Abdullah Cevdet, "biyolojik materyalizm" fikriyle uğraşırken, Kürtlüğünden de ödün vermiyor. "Dine" alternatif pozitivist fikriyatı, yazdığı makaleler, çevirdiği kitaplarla yaygınlaştırmaya çalışırken, Kürtlere mutlaka Arap alfabesini terk edip Latin harflerine geçmelerini salık veriyor. Süleyman Nazif ise Diyarbakır'da sıradan bir devlet memuruyken, Ermeni tehciri için "alan araştırması" yapmak üzere Osman Paşa'yla Bağdat seferine çıkıyor.

Ziya Gökalp İttihat Terakki'nin Merkez Komitesi üyesi, Abdullah Cevdet ise teşkilatın kurucularındandır. Abdullah Cevdet Haydarpaşa Hastanesinde doktorken, çıkan bir salgın hastalıkla mücadele etmek üzere "geçici göreve" gider memleketi Diyarbakır'a. Diyarbakır gider gitmez, "ağır bir kimlik bunalımına giren" Ziya Gökalp, intihar etmek için kafasına bir kurşun sıkmış, fakat yaralı kurtulmuştur. Dr. Abdullah Cevdet, Ziya Gökalp'i tedavi eder ve onu İttihadi Osmaniye Cemiyeti'ne üye kaydeder.

Bir rivayete göre Süleyman Nazif, Ziya Gökalp ve Cahit Sıtkı'yla teyze çocuklarıdır. Hayatı boyunca Dr. Abdullah Cevdet'ten "nefret" eden Süleyman Nazif (rivayet bu, bir gün bir tanıdığına Cağaloğlu yokuşunda rastlar Nazif, nereye gittiğini sorar, "Abdullah Cevdet'e çıkıyorum" der tanıdığı, Nazif, "ona çıkılmaz, inilir, çünkü alçak biridir o" demiş) için Cevdet, "Onun babası Sait Paşa Kürt'tür" diyince küplere biner, Ter-cüman-ı Hakikat gazetesine, "Benim anam babam, yedi ceddim Türk'tür" diye yazar.

Profesir Cahit Tanyol nakleder. İstanbul işgal altındayken Beyoğlu'nda bir gün Süleyman Nazif, Yahya Kemal'e rastlar, bir yere çeker Yahya Kemal'i ve ona; "Kürt Teali Cemiyeti" diye bir dernek kuruldu, gel ona üye olalım. Şimdi Türk'üz demek yasak ya, belki Kürt olduğumuzu söylersek, vatanı kurtarabiliriz" der. Yahya Kemal bu önerisine gülüp geçer. Abdullah Cevdet ise Kürt Teali Cemiyeti'ne üyedir, "Mizan" ve "Meşveret" dergilerine ise "Bir Kürt" imzasıyla yazılar yazar.

Savaş suçluları ve ittihatçıların hem Ermeni meselesindeki dahli, hem de muhalif tavırlarından dolayı İstanbul'da kurulan savaş mahkemesinin başkanı da bir Kurttur; Kürt Mustafa derler başkana, kimileri de Nemrut Mustafa lakabıyla anar onu.

Ziya Gökalp yargılanırken, "Sen Ermeni katliamına fetva vermişsin" der Mahkeme Başkanı Kürt Mustafa. Ziya Gökalp, "Ermeni katliamı diye bir şey yok. Sadece bir Türk Ermeni muka-letesi (karşılıklı birbirini öldürme) var. Onlar vurdu, biz de vurduk" diye savunur kendini. Maltaya sürgüne gider Gökalp, gidenlerden biri de Süleyman Nazif'tir.

Meşrutiyet'in ilanı Süleyman Nazi'in önüne yeni kapılar açar. İyi bir şair olan Süleyman Nazif, Bağdat seferi sırasında Osman Paşa'nın ilgisine mahzar olunca vali tayin edilir. Basra, Kastamonu, Trabzon, Musul ve Bağdat'ta valilik yapar, ama özellikle Musul valiliği Kürt tarihinde dramatik bir noktadır.

1913 yılında Musul'a atandığında Süleyman Nazif, Barzan Şeyh'i, Mesud Barzani'nin amcası Şeyh Abdusselam isyan halindeydi. Jön Türkler nefret ediyordu Kürt şeyhlerinden, Kürt şeyhleri de "Bave Kurdan" (Kürtlerin babası) diye bilinen, kendileriyle Osmanlı hükümeti arasındaki en güçlü bağ olan Abdulha-mit'i devirmiş olmalarından dolayı Jön Türklerden hiç hazetmiyorlardı. Barzani isyanını ilk tetikleyen gelişme buydu.

Ayağının tozuyla Süleyman Nazif, ele geçirdiği Şeyh Abdusselam'ı darağacına çekti Musul'da. Ve yüz yıl sürecek "düşmanlığın" ilk temellerini böylece atmış oldu. Zaten başarısız bir yöneticiydi. Kısa süren Bağdat valiliğinden sonra İstanbul'a aldılar. Öldüğünde sefalet içindeydi.

Abdullah Cevdet ise, uzun bir rapor yazdı yeni Cumhuriyet yönetimine. Bazı tarihçiler der ki, Cumhuriyet devrimlerinin hemen hemen tümü Abdullah Cevdet'in o raporundan alınmadır. O da sefalet içinde öldü.

İçlerinde en büyük itibarı Ziya Gökalp gördü. Hâlâ baş tacıdır her yerde.