Masalarının birbirine oldukça yakın olduğu dar, basık kent lokantalarından birindeyiz. Toplum...

Masalarının birbirine oldukça yakın olduğu dar, basık kent lokantalarından birindeyiz.
Toplum genelinde maganda tabir edilen tiplerden biri yemek sonrası üzüm yemekte. Doğal olarak maganda tanımına uygun bir şekilde, üzümü salkımı  ile ağzına götürüp, büyük bir iştahla ve yine doğal olarak şapırdata, şapırdata yemekte. Hemen yan masada bulunan bir kadın dayanamaz ve yüzünü buruşturarak:- “ üzüm öyle mi yenir? Hepimiz burada bir şeyler yiyoruz, biraz daha dikkatli olun lütfen!” uyarısında bulunur.
Maganda şaşırarak sorar;-“ Üzüm nasıl yenir ki?”
Masa komşusu kadın;-“  eline alır tek tek kopararak ve şapırdatmadan yersin.”
Magandamız gayet sakin, kendinden ve yaptığının doğruluğundan emin yanıt verir; -“ o sizin dediğiniz armut bacı”…
Her ne kadar onlar fıkrada olduğu gibi daima kendilerinin doğru hareket ettiği konusunda kesin kararlı olsalar da aslında magandalık bilmemezlikten kaynaklanmaktadır. Kendini ve olması gerekeni bilmemek. Bu da ne yazık ki toplumlumuzda eksikliği son derece can yakıcı bir biçimde kendini hissettiren düşünmemek ve düşünmeden hareket etmek alışkanlığından kaynaklanıyor. Oysa yer kürede düşünmeden, iç güdüleri ile hareket eden canlılar ancak hayvanlardır. İnsan bu konuda epey aşama kaydetmiş ve beynini kullanmasını bin yıllar boyunca geliştirmiştir. Bu geliştirme konusunda yavaş kalanlara maganda denmektedir toplumumuzda.
Bu bayram boyunca bol bol örneklerine tanık olduk. Yine silah kullandılar ve can yaktılar. Kapitalist sistemin toplumu yabancılaştırmasından , eğitime bütçeden kısıtlı pay ayrılmasından vb pek çok sistem kaynaklı nedenlerden dolayı maganda sayısı hızla artmakta ve doğal olarak faşizm de bunlardan beslenmektedir.
Eğitim dediysek salt okul bitirmek hatta yüksekokul mezunu etmekle bunun sağlanamayacağı açıktır. Sorun uygulanan eğitim sisteminden kaynaklanmaktadır. Okulların açıldığı bu günlerde eğitim üzerine söylenecek çok sözümüz olduğunu anımsatmakta yarar vardır.
Bugün giderek piyasalaştırma içerisinde yedirilen eğitim anlayışı ile sorun gelecekte daha da büyüyecektir.

DİE LİNKE  ve DÜĞMELER….
Eğitimde olduğu gibi kapitalizm hayatın her alanını vahşice sömürmekte ve yok etmektedir.
Kapitalizm kuralları  gereği hem insanı, hem sosyal yaşamı, hem de habitatı tahrip etmektedir. Aksi davranması doğasına aykırıdır. Bu vahşi sistem ehlileştirilebilir mi? Bugüne kadar yaşanan tüm deneyimler göstermiştir ki bu olanaklı değildir. Ancak yerkürenin kimi parçalarında, emperyalizm ve kapitalizmin lokomotif ülkelerinde görece ve geçici ‘demokrasi vahaları’ oluşabilir. Fakat bu durumun geçici olduğu ve gelecekte bu ‘vahaların’ da  ortadan kalkacağı kaçınılmazdır. Bunun ip uçları zaten içinde bulunduğumuz süreçte hem ABD’de hem de AB’de de kendini göstermektedir. Sosyal devlet anlayışı buralarda giderek yok olmaktadır.
Peki Türkiye bu ‘vahalardan’  biri midir? Biraz konuya hâkim herkes bilir ki asla böyle bir şey söz konusu değildir. Hal böyle iken bu ‘vahalardaki’ herhangi bir şey Türkiye’de uygulanabilir mi? Kimilerine göre uygulanabilir. Özellikle bu uygulanabilirlik söylemleri Almanya’da Die Linke’nin başarısından sonra önümüzdeki günlerde daha da artacaktır.
Die Linke deneyimini Türkiye’ye aktarmak isteyenler öncelikle iki ülke arasındaki büyük farkı  iyi okumalıdır.
Die Linke öncelikle sosyal demokrat zeminde yer alan bir partidir. İçinde her ne kadar Antikapitalist Sol, Komünist Platform, Demokratik Sosyalizm Forumu, Marksist Forum gibi yapıları barındırsa da programı ve pratiği ile bu böyledir. Die Linke piyasa ekonomisinin Almanya’da uygulanmasına karşı değildir. Ancak bu uygulamaların yumuşatılması doğrultusunda siyaset yapar. Mali piyasalara evet der ancak üzerinde kontrolün arttırılmasını talep eder.Tekellere evet der ancak, tekel yasalarının sertleştirilmesini talep eder. NATO’ya hayır der, ancak DTÖ ve Dünya Bankası’nın kontrol altına alınmasını talep eder. Bütün bu siyasi söylemlerinden dolayı SPD ile göz hizasındadır.
Zaten son seçimde Alman sosyal demokratları da SPD’nin giderek sağa kaymasına karşı ya hiç sandığa gitmemiş ya da hizaya gel mesajı vermek üzere Die Linke’ye oy vermiştir.
İşte Türkiye’nin Die Linke’si olmak isteyen, bu doğrultuda çaba gösterenler için CHP’nin solunda yer alabilecekleri bir alan bulunmaktadır. Türkiye siyasetinde CHP’nin solunda bir sosyal demokrat partiye ihtiyaç vardır ve bunun oluşturulması istenen bir şeydir.
Ancak bugün kurulmak istenen yeni yapılanmalar Die Linke’den de kat be kat uzaktadır.
Bu haliyle olsa olsa Die Linke ile CHP arasında bir yerde konuşlanabilirler gibi görünmektedir. Yine de siyasi hayatlarında kendilerine başarılar dilerim. Ancak unutulmamalıdır ki nihai başarı emperyalizm ve kapitalizm karşısına iliksiz düğmesiz ceketlerle çıkanların olacaktır.