Tophane parkında bir işçi heykeli vardır.

Şimdilerde bir objeye benzetmek zordur heykeli…

Çünkü Vandalların saldırısında önce elleri kırılmış, daha sonra heykelin işçi heykeline benzememesi için tecavüzler devam etmiştir.

Heykelin hikâyesi, ülkenin kaderine oldukça benzer.

Heykelin yeri için Tophane’nin seçilmesi anlamlıdır.

Osmanlı’da ilk işçi teşkilatı Osmanlı Amele Cemiyeti adı altında II. Abdülhamit döneminde çok zor koşullarda kurulmuştur.

Teşkilat gizlidir.

Tophane işçileri tarafından kurulmuştur.

Cumhuriyetin 50. yıl dönümünde İstanbul’un değişik semtlerine heykel yapılması düşünüldüğünde, simgesel öneme sahip Tophane semtine işçi heykeli yapılması planlanır.

Heykeltraş Muzaffer Ertoran 1973 yılında heykeli yapar.

Tophane parkının göbeğine konulur işçi heykeli.

Balyoz sallayan işçi heykeli yapıldıktan sonra işçi düşmanlarının, faşistlerin tepkisini toplar.

Önce heykelin elleri kırılır, sonra balyoz, daha sonra balyozun sapı parçalanır, daha da sonra heykelin başı ziftlenerek kapatılmıştır

Bunlar da Vandallara yetmemiş olup heykelin kafası koparılmış, sonra bir ayağı ve kolları tamamen yok edilmiştir.

100 Türk Büyüğünden Ankara Anakent Belediye Başkanı Melih Gökçek’in otobiyografisine altın harflerle yazılan “heykeline tükürürüm”  sözünü, Başbakan RTE’nin Kars Belediyesinin Heykeltraş Mehmet Aksoy’a sipariş edilen heykele “Ucube”  benzetmesi yapmasının ayrıntılarına girmeye gerek yok.

Heykellerin Türkiye dramına bir yenisi de 17 Mart 2012 günü eklendi.

Bilindiği gibi faşistlerin 16 Mart 1978 Beyazıt Hürriyet Meydanı katliamının 34. yıl dönümünde katledilenlerin aileleri, arkadaşları, devrimciler katliam faillerinin “zamanaşımı”  ile ödüllendirilmesini protesto etmek için katliamı anılara kazıyan bir heykel diktiler.

Akıbeti Tophane’deki İşçi heykelinden farksız oldu 16 Mart 1978 katliam heykelinin.

Heykeli köpükten üreten Heykeltraş Dağhan Yürürler “Heykelin orada kalıcı olacağına inanmıyorum ama…” demişti, ancak sanırım 2 gün içinde “İstanbul Üniversitesi Ülkücüleri” tarafından kırılacağını düşünmemiştir.

Evet, 16 Mart 1978 katliamını belleklere kazımak için sembolikte olsa dikilen 5 metre boyundaki heykelinde akıbeti diğerlerine benzedi.

Bir yazar Osmanlı’dan bu yana heykellerin ülkedeki dramını anlatan bir kitap üretse herhalde best-seller olurdu.