Varsayılan tanrı ve kutsal kitaplar

OKAN GÖKAY EMGENGİL

Arif Tekin’in son kitabı “Zerdüşt’ten Kur’an’a” daha önceki çalışmalarında olduğu gibi sağlam gerekçelere dayanarak, Kur’an ve diğer kutsal kitaplarda Zerdüşt inançlarının etkilerini inceleyerek dinler arası bir yolculuğa çıkarıyor. Yazara göre dinler, mitolojik temelli olup insanın eseridir. Buna karşılık evrende karşımıza çıkan değişim insan beyninin oluşturacağı sürekli aşamayla gerçekleşir. Arif Tekin’e göre, kutsal kitaplarda anlatılanlarla Zerdüşt düşünceleri birbirleriyle birleşmekte, Zerdüştlük din adamı Ardaviraf’ın kitabında anlatılan Miraç hadisesiyle, cennet ve cehenneme ilişkin konular Kur’an’da anlatılanlardan hiç farklı değildir.

Yazara göre, yaradılış konusunda, Avesta ile, Tevrat ve Kur’an’daki bilgiler arasında çok yakın bağlantılar vardır:

“Zerdüşt inancına göre, ilkin gök/uzay yaratılır. Daha sonra sırasıyla su, yer, dağlar, bitkiler, hayvanlar ve son olarak insan. Tevrat’a göre yine ilk gök, sular, daha sonra yer ışık ve buna bağlı gece gündüz, hayvanlar ve en son insan yaratılır. Tevrat ve Hz. Muhammed’in hadislerinde Fırat ve Nil’in önemine vurgu yapılmıştır. Tevrat’ta ilk insanın yaradılışından bugüne ortalama yedi bin yıl geçmiş. Zerdüştlükte ise daha farklıdır. Yine Zerdüştlükte kadının yaradılışı, Kur’an ve Tevrat’a göre daha farklı bir şekilde anlatılmaktadır.”

Arif Tekin, eserinde Zerdüşt ilkelerinin Hinduizm’in eski kutsal metinleriyle benzerlik gösterdiğini; namaz, kurban, bayram ve evlilik konularıyla Tufan olayında Zerdüştlükle Kur’an ve Tevrat arasında benzer ilişkileri anlatmaktadır:

“Zerdüştlükte günde beş vakit namaz var. Tanrıya karşı saygı göstermek için namaz/dua her inançta farklı olmuştur. Bunu Sümer tabletlerinde de görüyoruz.

Zerdüştilere göre namaz için kıble Güneş’tir. Onlarda da mabetler (Ateşgedeler) vardır. İslamiyet’te nasıl namaz hem cemaatle hem de tek kılınabiliyorsa Zerdüştlükte de aynıydı. İslam’da namaz kıldırana imam, Zerdüştlükte de mubit denirdi. Tevrat ve Kur’an’da anlatılan Tufan efsanesinin tarihteki kökenleri Gılgamış’a, Zerdüşt’e dayanır. Yahudiler Babil’e sürgün edilip orada elli yıl kalınca bu efsaneyle birlikte Sümerlerden ve Zerdüşt’ten birçok bilgi öğrenip memleketlerine dönmüşlerdir. Daha sonra Tevrat’ı kitap haline getirirken bu bilgilerden yararlanmışlardır. Kuran ve Tevrat’ta anlatılan Tufan benzeri birçok efsanenin kökeni ya Sümerlere ya da Zerdüştlüğe dayanır.”

Marks ve Engels, Darwin’in kuramlarını benimsediler. Feuerbach’ın bıraktığı yerden devam ederek, Tanrıyı kabul etmemenin insanlığı tahta oturmak anlamına geleceğine inandılar. Engels, bu görüşünü şu şekilde açıklamıştır.”Önceleri soru her zaman şöyle sorulmuştur: Tanrı Nedir? Alman felsefesi de soruya şu şekilde yanıt vermiştir: “Tanrı insandır”. Marksist çabanın özü, ‘devrimci’ ve ‘insancıl’ yeni bir toplumun yaratılabilmesi için emeğe yönelik, her türlü sömürüden uzak, özgür görüş ve kurumlarla kitleleri donatmaktır.

Marks’a göre komünizm, insanın doğadan yabancılaşmasına son verecek ütopik çözümün somut olanağını sunmaktadır. Doğa karşısında insanın konumu bazı verili doğa yasalarıyla önceden belirlenen bir doğal mesele değildir. Buna karşılık bilinçli devrimci eylem yoluyla bilimsel temele dayanan insanlığın kendisinin çözmesi gereken sosyopolitik bir sorundur.

Toplumsal alanda üretilen ve aile yapısında çoğaltılan Tanrı simgesi, günah ve cezalandırma öğretileriyle bireyin zihnine kazındı. Böylelikle egemen iktidarlar tarafından, kişinin bilincinde ezilme kavramı oluşturularak, baskın kitle öğretisiyle bireyler siyasal eyleme itelendi.

Arif Tekin’e göre tüm kutsal kitaplar efsanelere dayalı insan ürünü olup, var sayılan tanrıyla hiçbir ilgisi yoktur. Bu olaylar birbirlerine benzer ve birbirlerinin kopyasıdır. Arif Tekin’in dediği gibi, bilim insanları ve sorumluluk sahibi olanlar, bilgilerini ve akıllarını önlerine koymalılar ki, ilerleme ve kurtuluş bu şekilde olsun. Arif Tekin’in “Zerdüşt’ten Kur’an’a” kitabı, düşüncelerine katılıp/katılmasanız bile sorgulamak ve düşünmek için okunmalı.