Bir yönetmenin ilk filmiyle Venedik’te Altın Aslan için yarışması sıradan bir şey değil.  İsrailli Rama Burshtein “Boşluğu Doldur” (Lemale Et Ha’chalal) adlı filmiyle bunu başarmış. Terrence Malick’in dinsel ve cinsel sabuklamalarından sonra, yine son derece dindar bir filmle karşılaştık. Bu kez Malick’in filmine göre daha muhafazakâr üstelik. Burshtein ultra-ortodoks Hasidik cemaatin bir üyesiymiş. Bugüne kadar da sadece cemaati için filmler yapmış, bunların bazıları da sadece kadınlara hitap ediyormuş. Ne demekse artık. “Boşluğu doldur”da anlattığı öykü de kendi cemaatine dair. Tel Aviv’de yaşayan bir ailenin 18 yaşındaki genç kızı Shira’nın öyküsünü anlatıyor film, temelde. Shira cemaatin muhafazakâr yapısı içinde evlenme çağına gelmiş. Burshtein’in bir kariyeri olsa da filmdeki kadınların ev kadınlığı dışında bir hayatları yok. Shira’nın evlilik işleri, mustakbel kocası filan tabii ki sıkı bir aile denetiminin altında. Öyle sevgililik falan yok. Yönetmen Burshtein’in bunlarda bir sorun gördüğü falan da yok. Doğrusu yönetmen bu ultra/ortodoks çevreyi, cemaati o kadar sevimli gösteriyor ki, onlara bayılmamak mümkün değil. Rabiler son derece anlayışlı, kimin yardıma ihtiyaci varsa ordalar. Nihayetinde büyükler de bencil gibi gözükseler de aslında iyilikten başka bir şey istemiyorlar. Filmin dramatik düğümünü Shira’nın kızkardeşi Ester’in ani ölümü atıyor. Ester ölmeden önce küçük bir oğlan çocuğu doğuruyor. Ester’in (ve Shira’nın) annesi ölen kızının yasını tutarken birden torununu da kaybetme riskiyle karşı karşıya kalıyor. Çünkü damadına (Ester’in kocasına) Belçikada yaşayan bir kadın buluyor çöpçatanlar. Bu durumda Esterin kocası oğlunu da alıp Belçikaya gitmeye düşünmeye başlıyor. Böyle bir durum, kızından sonra torununu da kaybetmesi yani görememesi demek olacağı için, kadın buna şiddetle direniyor. Ve çözüm olarak da damadına, küçük kızıyla evlenmesini öneriyor. Damat biraz dirense de ikna oluyor. Shira bu evliliğe karşı çıkıyor önce ama… Amasını söylemekte sakınca yok. Muhafazakâr bir filmden ne beklenirse o oluyor. Shira yelkenleri suya indiriyor ve film bize bunu neredeyse en iyi çözümmüş gibi sunuyor. “Boşluğu Doldur” Venedik’in dindar-muhafazakâr filmler halkasına yeni bir halka ekledi. Filme, Hasidik dunyayı sorunsuz bir cennet olarak göstermesi ve muhafazakâr yaklaşımına rağmen kötü diyemeyeceğim. Kendisini ilgiyle izletiyor. Pastel renkleri ve alan derinliğinden yoksun görüntüleriyle masalsı bir atmosfer kuruyor. Oyunculuklar iyi, diyaloglar iyi yazılmış. Ultra-ortodoks cemaatin Filistinliler konusundaki faşizan yaklaşımlarını unutsak bile “Boşluğu Doldur” yine de rahatsız edici bir propaganda filmi olduğunu unutturamıyor. Ama propaganda filmlerinin iyisinden, bu da daha kötü bir şey belki de.