İnsanlık "Auschwitz'de Yahudi, Ramallah'ta Filistinli olma

İnsanlık "Auschwitz'de Yahudi, Ramallah'ta Filistinli olmayı gerektirir". Kim nerede eziliyor, dışlanıyor, aşağılanıyor, katlediliyorsa onun sesidir bizim sesimiz. Onun hissettiğini hissetmek, onun yerine geçemesek de destek vermek, onun yanında olmak önemlidir.

İnsan olmak, vicdan sahibi olmak her şeyden öte dünyalı olmak bunu gerektirir. Bunun ideolojisi yoktur. Ne yazı ki ayrımcılığı, dışlamayı, aşağılamayı protesto etmek için atılan bir sloganının anlamını bile açıklamak zorunda hissediyoruz. Oysa hepimiz, Arap, hepimiz, Filistinli, hepimiz Yahudi, hepimiz Iraklı, Lübnanlı, Ermeni, Müslüman, Hıristiyan, Kürt ya da Türk'üz. Kim kimliğinden, etnik kökeninden, dini inancından dolayı aşağılanıyor, dışlanıyor öldürülüyorsa yanında olmak zorundayız. Bu yüzden "Hepimiz Hırant'ız, Hepimiz Ermeniyiz" üzerinden milliyetçi-ırkçı politika yürütmeye çalışanlara, iki yüzlü tavır gösterenlere, sadece kendileri söz konusu olduğunda seslerini yükseltenlere yanıtımız şudur: Vicdanın ideolojisi olmaz.

***

Ortadoğu'da yaşlı bir hayalet dolaşıyor. Irak'ın işgali ile tetiklenen, farklı cephelerde, yıllardır üstü örtülen, tartışılmayan, tartışılmasına izin verilmeyen sinir uçlarının açığa çıkmasıyla birlikte tüm bölgeyi gölgesi altına alan bir hayalet: İç savaş.

Koray Çalışkan'la birlikte kaleme aldığımız Birikim Dergisi'nin ocak sayısındaki "Üç İç Savaş. Irak, Lübnan ve Filistin Çözülürken Ortadoğu'da Siyaset başlıklı yazıda böyle bir tespitte bulunmuştuk. Bu tespit maalesef hayata geçmiş durumda. İç savaşların bu üç ülkeyi nereye götüreceği henüz belli değil. ABD'nin Yeni Ortadoğu Düzeni ile bölgenin haritasını ve bölgedeki aktörleri değiştirme çabası "iç savaşları" körüklemiş durumda. Geçen hafta İsrail'in Herzliya kasabasında yapılan konferansta ABD'nin yeni düzeni tescil edildi. İsrailli uzmanlara göre, bölgenin önde gelen ülkeleri Mısır ve Ürdün güç kaybediyor. Toplantıda bölgesel güç olarak iki ülke öne çıkarılıyor: İran ve Türkiye. Yine Pan Arap milliyetçiliğin yerini İslami akımların aldığı. Filistin'de El Fetih'in yerine Hamas, Lübnan'da Hiz-bullah'ın güçlü konuma geldiği belirtiliyor. Dolayısıyla bu resme göre pozisyon almak gerektiği vurgulanıyor. Bu durumun Türkçe'ye tercümesi ise şu: Yeni Ortadoğu Düzeni, İran, Suriye, Hamas, Hizbullah ile karşısında Mısır, Ürdün ve Suudi Arabistan var. Türkiye'nin İsrail tarafından İran'ın karşısına bölgesel güç olarak konulması istenmesi de nedensiz değil. Birincisi Türkiye bu şekilde pohpohlanıyor. İkincisi bir süre sonra İran'ın Türkiye için de ne kadar "tehlikeli" olduğunu kanıtlamak amacıyla gerekli alt yapı oluşturuluyor. Son hedefin İran olduğu konusunda İsrail ile ABD'nin planları örtüşüyor. Herkesi birbiriyle kapıştırmanın adımları atılıyor. Tıpkı, Filistin, Irak, Lübnan'da olduğu gibi.

***

Ancak bu tespitler yapılırken Irak, Filistin ve Lübnan'da yaşanan iç savaşların temel nedeninin örtük ya da açık işgaller olduğundan söz edilmiyor. Irak'ta düzeni sağlama adına inanılmaz katliamlar, Filistin'de ise tam bir kardeş kavgası yaşanıyor. İsrail'in akıl almaz tutumuna Hamas ve El Fetih de ayak uydurunca ortaya çocukların bile öldürülebildiği bir manzara çıktı. Gazze Şeridi'nde tam bir kaos hüküm sürerken hiç kimsenin emniyeti yok artık. Düzen ve güvenliği kimin sağlayacağı belli değil. Taraflar sayısız ateşkese rağmen buna uymuyor. Yani, yılların Filistin hareketi kendi çocuklarını yiyiyor. Filistinli hareketler İsrail'in köşeye sıkıştırma politikasına birlikte karşı koymak yerine, birbirleri ile savaşıyor. Hamas, haksızlığa uğradığı gerekçesiyle yaşananları içine sindiremeyip El Fe-tih'e saldırıyor. El Fetih politikasızlığının kurbanı oluyor. İsrail ellerini ovuşturarak bu durumu seyrediyor. Kolonyalizmi ve işgali nor-malleştirenler ABD eski başkanlarından Jimmy Carter'ın "Filistin: Ayırımcılık değil, Barış" adlı kitabındaki en makul görüşlere bile katlanamayıp, Carter'ı bile anti- semi-tizmle suçlayabiliyor.

***

ABD'nin BM eski Temsilcisi John Bolton ise çok "gerçekçi" bir açıklamayla "Tek Irak ya da üç Irak olsun, ülke Şiiler tarafından yönetilsin veya bir koalisyon olsun. Bunların bizim stratejik çıkarlarımız açısından bir önemi yok" diyor. Yani, herkesin birbirini öldürdüğü bir ortamın, etnik ve mezhebi düşmanlığın had safhaya ulaştığı Irak'ta iç savaşın bile önemli olmadığı dile getirebiliyor.

***

Türkiye ve dünyadaki tüm saldırılara rağmen haksızlıklara, vicdansızlıklara, katliamlara ve cinayetlere karşı birlikte sesimizi yükseltmeliyiz. Aksi takdirde herkes sesimizi kısmak için sadece pusuda beklemiyor bunu en açık şekilde dile getirmekten kaçınmıyor.