Kentte, postmodern kakofonide, önünden geçtiğimiz binalar, adım attığımız sokaklar; gündeliğin vasatlığında, anlamını yitiren birer dekora dönüşür. Yığınlar, güvenlikli evlerine gitmelidir...

Kentte, postmodern kakofonide, önünden geçtiğimiz binalar, adım attığımız sokaklar; gündeliğin vasatlığında, anlamını yitiren birer dekora dönüşür. Yığınlar, güvenlikli evlerine gitmelidir, telaşla atılan adımlar hızlanır… Karanlık sokaklar, derin çukurlar, labirentimsi geçitler; tekinsizdir.

‘Yeraltı’nın sözü geçmez, imgesi hatırlanmaz. Ötekiye dair bütün alanlar, otorite tarafından yaftalanmış, toplumun (özellikle orta sınıfın) bilinçdışına, kaçınılması gereken yasak bölgeler olarak kazınmıştır.

Tünel’in alt sokağında konumlu, Bilsar binasından adım atanlar için ‘güvenlik’ kavramı yeni bir boyut kazanır. Daha önce deneyimlenmemiş, sarsıcı bir serüvene tanıklık etme hali başlayacaktır…

Merdivenler, kişiyi bir tür dehlize götürür. Kişide, illegal bir örgütün toplantısına katılıyormuş hissi uyanabilir. Gizli, yasak bir eylem... Sahneye girildiğinde metal ve camın bileşiminde, gri tuhaf atmosfer devam eder. Mekânın gizemi, oyundan önce izleyiciyi yakalar.

‘Vur/Yağmala/Yeniden’ metni ‘konumlandırılır’. Rejinin buluşu, mekânı oyun içinde bir tür aktöre dönüştürür. Murat Daltaban, metnin yorumunda, küçük ama anlamlı adımlarla ilerler. Oyunda günün(distopyanın) ‘gerçek’i araştırılır ve anlatılır. Zaten, ‘Gerçek’ yeterince abartılı, vurucu olduğundan; süs, makyaj, gösterişli efektler kullanılmaz. Olabildiğince sade, olabildiğince çıplak…

 Tiyatro Dot, ‘Dotbilsarda’ projesi ile sezonun iddialı ve kapsamlı prodüksiyonunu gerçekleştirdiğinin sinyallerini güçlü biçimde verdi. Kanımca balyoz etkisi yaratacak bir dil.

Ravenhill, sıralı-bağlı, kısa birimlerden oluşan metnini, modernitenin bireyler üzerindeki etkisi ve getirdiği yeni güç ilişkileri üzerine kurmakta.

‘Kayıp Cennet’ ve ‘Dün Meydana Gelen Bir Olayda’ metinlerinden oluşan, birinci gösteri; şiddete tanıklık eden, şiddeti onayan ve ‘Öteki’ni yok sayan, damgalayan toplumsal histerik dilin, vahameti ile yüzleştirir. Gergin, ürkütücü bir gerçeklik. 

Sürekli çizgi dışı eğilimi veren ama içimizden bir parça olarak kopan delilik, suçluluk, cinsel sapkınlık, cezalandırma, eziyet etme, isimlendirme, kategorize etme, kapatma, dayatma… İktidarın söylemi ve uygulamalarıdır. Güç, beden kısıtlaması üzerinden kendini gösterir ve bunu ‘normal’ kılıfına sokar. Ahlak gibi kavramlar üretir. Ve elbette, ‘çürük yumurtalar’ yani ‘Öteki’ yok edilmelidir.

M. Foucault’un hapishanelerle, tımarhanelerle ve kerhanelerle bu kadar ilgilenmesinin sebebi bu mekânların ortak özelliği olan ‘beden kısıtlaması’ anlayışından kaynaklanır. ‘İktidar’ın toplumu bir bedenler bütünü olarak görerek her bedeni kontrolü altına almak gibi bir huyu vardır ve alamadığı yerde de böyle haneler açar. İktidardan kastedilen de sadece devlet, erkek vs iktidarı değildir, Foucault’a göre ‘iktidar her yerdedir.’

‘Korku ve Sefalet’te, bu büyük gözün varlığından mutlu olan, ona sığınan karı-kocanın hali giderek trajikleşir. Kapıların, kilitlerin küçük oğulları Alex’i koruyacağına inanırlar, herkes gibi… ‘Savaş ve Barış’a geçildiğinde Alex, asker üzerinden dünyanın halini-ahvalini algılar.

Evet, ‘İktidarın gözü’ her yerdedir ama artık o dahi yeterli değildir. 20.yy’dan bugüne, ‘Denetim toplumu’ düşü büyük ölçüde gerçekleşmiştir. Yaşadığımız bu çağda (distopya) hızla çürüyen ve elbette çürümeye mahkûm yapısına doğru ilerlemektedir.

Metinler, umutsuz ve karanlıktır. Tam da burada ışığa yaklaşmaktayız. İnsanlık tarihinde yeni bir varoluşun gerçekleşme ihtimalinin uzak olamadığı, Ravenhill gibi yazarlar, Dot benzeri oluşumlarla provokatif zorunluluklara dönüşmektedir…

Belki bu oyunları, insanın insanca yaşamasına olanak sunacak tartışmaların, zemine koyarak izleyebilir ve düşünebiliriz. Yalnızca yaşadığımız coğrafya ile ilgili değil, sınırsız bir toplum düşü üzerinden, küçük tarihsel bir başlangıç olarak kabul edebiliriz. Belki, formu deforme ederek işe başlayabiliriz. Yol zorlu ve meşakkatli ama mümkünsüz değil…

• sürecek

13, 14, 15, 16, 20, 21, 22, 23, 27, 28, 29, 30 Kasım

4, 5, 6, 7 Aralık Perş./Cuma/Crts. 19.00  Pazar 11.00

Bilsar Binası, Meşrutiyet Caddesi No: 90

Tünel –Beyoğlu / İstanbul

Tel: 0 212 245 90 20  www.dotbilsarda.org