Suudi Arabistan - İsrail ilişkileri resmiyette normalleşmemiş olsa da taraflar ticaretten savunmaya yıllardır birbirleri ile düzenli görüşme içerisinde. ABD’nin Abraham Anlaşması’na Riyad da dahil olabilir.

Yakınlaşmanın işaretleri
Fotoğraf: AA

Rayhan UDDİN

Suudi Arabistan – İsrail ilişkilerinde “normalleşme” için olası takvimin ne olduğu bilinmiyor fakat söylentiler girişimlerin giderek hız kazandığı yönünde.

Anlaşmanın ne denli yakın olduğuna dair kendisine soru yöneltilen Suudi Veliaht Prens Muhammed Bin Selman, “Her geçen gün daha yakınız” cevabını verdi.

Fakat Suudi Arabistan’ın uzun süredir ifade ettiği bir kırmızıçizgi var, o da Filistinlilerin kendi devletine kavuşması. İsrail’in sağcı koalisyon hükümeti iktidarda kaldığı sürece bu olasılığın gerçekleşmesi hiç olası değil.

Joe Biden yönetimi, Suudiler ile İsrail arasında normalleşme sağlayacak anlaşmayı bir önce hayata geçirmeyi umuyor. Birleşik Arap Emirliği, Bahreyn, Fas ve Sudan gibi İsrail ile ilişkilerini Abraham Anlaşması sonrası normalleştiren ülkeler arasında. Suudiler de listeye katılabilir.

Fakat Başbakan Binyamin Netanyahu gibi bazı siyasetçiler Filistinlilere bazı tavizler verilmesi olasılığını kesin bir dille reddediyorlar ve işgal altındaki Filistin topraklarındaki inşaat faaliyetlerinin de devam edeceği mesajını veriyorlar.

Dolayısıyla henüz Suudilerden anlaşma haberleri beklemek için erken olabilir. Resmiyette ilişkiler henüz normalleşmemiş olsa da İsrail ve Suudi Arabistan’ın son on yıldır farklı alanlarda birbirlerine temas ettiklerini görüyoruz. Genellikle üstü kapalı fakat giderek de “açıktan” temas kuran iki ülke savunma, teknoloji ve havacılık gibi alanlarda çeşitli işbirlikleri inşa ettiler.

KARŞILIKLI GÖRÜŞMELER

Suudi Arabistan ve İsrail arasında düzenli gizli görüşmeler yapıldığı birkaç yıldır söyleniyor. Süreç, artık aktif görevde olmayan, emekli edilmiş yetkililerin buluşmaları ile başladı.

2015 yılında İsrail Dışişleri Bakanlığı’nda göreve gelen bir müdür, bir zamanlar Suudi hükümetine danışmanlık yapan emekli general ile el sıkışmıştı.

Eski İstihbarat Şefi ve Suudi Arabistan'ın Washington Elçisi Prens Türki bin Faysal, Netanyahu’nun eski danışmanlarından istihbaratçı Yaakov Amidror ile aynı sahnede bir araya gelmişti.

Giderek sıklaşan bu tür gizli temaslar 2020 yılında zirve noktasına ulaştı. Rivayete göre Netanyahu ve bin Selman, Suudilerin yeni mega şehri Neom’da bir araya gelmişlerdi.

İsrailli başbakana ordu, ulusal güvenlik ve istihbarat şeflerinin yanı sıra ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun eşlik ettiği söyleniyordu.

İki ülke arası fiili ziyaretlerin bazıları gizli kapaklı yapılsa da, açıktan yapılan karşılıklı ziyaretlerde de artış görüldü. Suudi blog yazarı ve İsrail hayranı Muhammed Saud, İsrail Dışişleri Bakanlığı’nın finansörlüğünde ile İsrail ve Filistin’e resmi ziyarette bulundu.

İki ülke arasında normalleşme çağrıları yapan Saud, Doğu Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya gittiğinde Filistinliler tarafından kovulmuş, siyonistlik ile suçlanmıştı ve yüzüne tükürülmüştü.

Özellikle son haftalarda karşılıklı yapılan resmi ziyaretler iyiden iyiye hız kazandı. Riyad’da düzenlenen bir “e-spor turnuvasına” katılmak üzere Suudi Arabistan’a 3 İsrailli, İsrail pasaportlarıyla giriş yaptı.

Açılış töreni provalarında çekilen görüntülerde, üç İsraillinin İsrail bayrağı sallayarak İsrail milli marşını seslendirdikleri görülüyordu. Neticede, Suudi görevliler milli marşlar bölümünü asıl etkinlikte pas geçmeye karar verdiler.

Aradan günler geçmişti ki İsrailli yetkililer, Suudi Arabistan’a ilk ziyaretlerini resmi kanallardan duyurdular.

UNESCO toplantısına katılan beş kişilik heyet üyelerinden biri, “Burada olmaktan memnunuz, güzel bir ilk adım oldu” diyerek normalleşme sürecine atıfta bulundu.

Daha sonra İsrail Turizm Bakanı Haim Katz da Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü (UNWTO) konferansına katılmak üzere Suudi Arabistan’ı ziyaret eden ilk bakan oldu.

Kudüs İbrani Üniversitesi’nde görev yapan akademisyen Michal Yaari, “Görüşmelerin artık gizli tutulmamasının sebebi, hem Biden’ın hem Netanyahu’nun siyasi çıkarları olması” diyor. “İsrail ve Suudi Arabistan arasında yapılacak bir anlaşmanın, kendilerine yönelik kamuoyunu etkileyeceğini umuyorlar” diye ekliyor.

ORTAK DÜŞMAN

Suudiler ile İsrail arasında yapılan son birkaç görüşme, ortak düşmanları İran üzerineydi.

İsrailli diplomasi ve güvenlik temsilcileri geçtiğimiz sene Middle East Eye’a verdikleri mülakatta BAE, Bahreyn ve Suudi Arabistan ile “drone tehdidine yönelik” bir güvenlik programı üzerine çalıştıklarını söylemişlerdi.

Washington’ın desteklediği bu girişim, İran’ı ve Yemen’in Husileri gibi müttefiklerini geri püskürtme gayesini taşıyordu.

Wall Street Journal’da yer alan bir habere göre, İsrailli ve Suudi askeri yetkililer mart ayında Mısır’da bir araya geldiler. Toplantıda Katar, BAE, Bahreyn ve Ürdünlü temsilcilerin yanı sıra ABD Merkez Komutanlığı’ndan da bir temsilci de görüşmelere eşlik ediyordu.

Toplantı neticesinde İHA’lar, kruz füzeleri gibi hava tehditlerine yönelik ortak erken uyarı sistemi kurulması üzerine “bağlayıcı olmayan” bir anlaşmaya varıldığı haberleri duyuruldu.

Diğer yandan Suudiler, İran ile yedi yıldır ilk defa resmi temas kurduklarını duyurdular. Bu gelişme İsrail’i tabii ki memnun etmedi. Fakat Krieg, İran’da “derin devletin” Riyad ile kurulan temaslardan halen memnun olmadığını söylüyor ve “Bu normalleşme adımına fazla anlam yüklememek gerekiyor. Karşılıklı güvensizlik hâlâ yüksek” diyor.

TEKNOLOJİ VE TİCARET

Suudiler ve İsrail arasında ticaretin de ısındığına yönelik işaretler var. Özellikle teknoloji alanında verilen taahhütler gelecekte açık işbirliği ortamı sağlayabilir.

İsrailli savunma şirketi NSO Grubu’nun nam salmış casus yazılımı Pegasus’un Suudi Arabistan’a satıldığı ve Suudilerin bu teknolojiyi siyasi rakiplerinin telefonlarını takip etmek için kullandığı söyleniyor. New York Times’ın hazırladığı özel dosyaya göre casus yazılım Suudiler tarafından ilk olarak 2017 yılında, 55 milyon dolara satın alınmıştı.

Ekim 2018 ayında Suudi ajanlar tarafından öldürülen gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın telefonunun da İsrail yazılımı kullanılarak dinlendiği iddia edilince İsrail Savunma Bakanlığı, Riyad’ın lisansını yenilemeyi reddetmişti. Bunun üzerine bin Selman’ın doğrudan Netanyahu ile görüştüğü ve lisansın bu şekilde yenilendiği söyleniyor. Netanyahu ise bu haberleri yalanlıyor.

İki ülkenin ortak hava sahası da ta tabii ki bir anlamda temas ve yakınlaşma alanı yaratıyor. Temmuz 2022’de yapılan duyuruda, Suudi Arabistan hava sahasının tüm sivil uçuşlara açılacağı duyuruldu. Bu açıklamaya kadar İsrail’den yapılan uçuşlar ülkeye kabul edilmiyordu. Tesadüf bu ya, açıklama yapılmadan saatler önce Biden, İsrail’den Suudi Arabistan’a uçmuştu.

Bu karar duyurulduğundan beri Hindistan ve Çin gibi ülkelerden gelen İsrail uçakları, Suudi Yarımadası üzerinden uçabiliyor. Bu sayede uçuş süreleri birkaç saat birden kısalmış oldu.

Seyşeller Havayolları tarafından düzenlenen Tel Aviv uçuşu, geçtiğimiz ay Suudi Arabistan hava sahasından geçerken teknik aksaklıklar ile karşılaştı ve zorunlu iniş yaptı. Uçaktaki 128 İsrailli, geceyi Suudilerin sahil kenti Cidde’de geçirdiler. İsrail güzergahlı ticari bir uçuşun bu vesile ile ilk defa Suudi hava sahasına giriş yapmış olduğu söyleniyor.

Netanyahu haberler üzerine “Suudi yetkililerin, Cidde’ye inmek zorunda kalan İsrailli yolculara gösterdikleri sıcak karşılamadan memnuniyet duyuyorum” sözlerini sarf etti.

Yaşananların ardından Umman da şubat ayında hava sahasını İsrailli uçaklara açtı.

Şimdilerde görüşülen diğer bir anlaşmada da İsrail vatandaşlığı olan Filistinlilerin Hac ve Umre ziyaretleri için Suudi Arabistan’a doğrudan seyahat edebilmelerini amaçlıyor. Fakat henüz imzalar atılmış değil.

Çeviren: Fatih Kıyman

Kaynak: Middle East Eye