Geçenlerde Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) müthiş bir hata yaptı. Geçtiğimiz yılda, sanayideki daralma oranını yüzde 11.9 olarak açıkladı. Sonra, nerelerden ne tepkiler...

Geçenlerde Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) müthiş bir hata yaptı. Geçtiğimiz yılda, sanayideki daralma oranını yüzde 11.9 olarak açıkladı. Sonra, nerelerden ne tepkiler geldiyse, bu oranı yüzde 17.6 olarak düzeltti. Birkaç gün sonra da hatanın kaynağını, bilgisayarda işlemler yapılırken elektrik voltajının düşmesi olarak beyan etti.

Önce çok güldüm. Sonra esef ettim. Daha sonra da, sırf kadrolaşma uğruna, devletin en önemli kurumlarını, bilgisiz, beceriksiz, yeteneksiz, dirayetsiz insanlara devreden şu AKP iktidarına lanet ettim.

Birkaç gün önce de çok bilmiş Başbakanımız, bilgiç bir benzetme yapayım derken, Atina’da gündüz gözü elinde fenerle dolaşan; “ne arıyorsun?” diye soranlara da “adam arıyorum” diye cevap veren, Sinop’lu filozof Diyojen ile, Bizans imparatoru Romen Diyojen’i; filozofun elindeki fenerle, dedektif  Sherlock Holmes’in elindeki büyüteci karıştırdı ve böylece şenlikli bir cehalet örneği verdi.

Bu iki konudan hareket ederek biraz gırgır geçeyim, kafa bulayım diye düşünürken, kendi yazılarımdaki hatalarım aklıma geldi. Onun için,”Uğur, iğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batır!” dedim ve bu yazıyı yazmaya karar verdim.

Efendim, epey bir süre önce, “Atatürk’ün Söylemediği En Meşhur Sözler” diye bir yazı yazmıştım. Bu yazı için bana ilham veren, “Beni Türk Hekimlerine Emanet Ediniz” sözü idi. Atatürk’ün böyle bir söz söylemediği, tam tersine, karaciğer yetmezliği kaynaklı kaşıntılarına “karınca ısırığı” teşhisi koyan Türk hekimlerine kızarak Fransa’dan hekim getirttiği, tıp dünyasında herkesin bildiği sırlardan biridir.

Konuya böyle girip devam edecektim ama unutmuşum. Yazım yayınlandıktan sonra, sınıf arkadaşlarım, meslektaşlarım arayarak, “Uğur, bundan niye söz etmedin?” diye sordular. Öyle utandım ki.

“Sophie’nin Seçimi” diye bir filmden söz ederek bir yazı yazdım. Yazıda filmin yıldızı Meryl Streep’in adını bolca andım. Bir yerde, “filmdeki adı neydi hatırlamıyorum” diye yazmışım. İlk tepki oğlumdan geldi. “Baba ne yaptın; yazının başlığını sen yazmadın mı?” diye bir e-not aldım. Sonra okurlardan, saygılı, ince alaylar.

Yaşlanıyorum ama hafızama hâlâ güveniyorum. Bu güven duygusu da bana yanlış yaptırmaya başladı. “Ben Ne Olmak İstiyordum” diye bir yazı yazdım. Orada John Steinbeck’in eserlerinden bahsederken “İstiridye Sokağı” demişim. Gene ilk tepki oğlumdan geldi. “Baba istiridye sokağı da nereden çıkı; o “Sardalya  Sokağı” olacak” dedi. Sonra arkadaşlarım, olanca kibarlıkları ile, yaşlandığımı yüzüme vurmamak için, “son zamanlarda çok yoruluyorsun galiba” diye bana hatırlatmada bulundu.

Doğrusu çok utandım ama sonra kendimi affettim. Çünkü ben ne TÜİK başkanıyım ne de Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı. Benim hata yapmaya hakkım var ve bu hakkımı özgürce kullanıyorum.

Aferin bana!