AKP tarafından hazırlattırılan anayasa taslağının sosyal haklarla ilgili maddeleri, emek hareketinin yeni bir saldırı ile karşı karşıya olduğunu gösteriyor. Anayasa taslağını oluşturan....

AKP tarafından hazırlattırılan anayasa taslağının sosyal haklarla ilgili maddeleri, emek hareketinin yeni bir saldırı ile karşı karşıya olduğunu gösteriyor. Anayasa taslağını oluşturan 137 madde içinde, ailenin korunması, çocuk hakları, eğitim ve öğretim hakkı, çalışma ile ilgili esaslar, sendika kurma hakkı, toplu iş sözleşmesi ve grev hakları, sağlık ve sosyal güvenlik hakları ile sosyal yardım ve hizmet gibi başlıklar taşıyan 43.-49. maddeler arasında düzenlenen sosyal ve ekonomik haklar bölümünde, uluslararası düzenlemelerde yer alan pek çok sosyal hak bulunmadığı gibi, 12 Eylül Anayasası'nın bile kaldırmaya cesaret edemediği bazı sosyal haklar ortadan kaldırılıyor.

Ekonomik ve sosyal haklar bölümündeki bu maddelerin bazılarının içeriğinde zaten sosyal hak niteliğinde herhangi bir düzenleme bulunmuyor. Örneklemek gerekirse, ailenin korunması ve çocuk hakları, sosyal haklar bölümünde yer almalarına karşılık, her iki maddede de sosyal hak niteliğinde hiç bir hüküm yok. Aile toplumun temelidir, çocukların iyiliği için himaye edilip bakılmalıdır gibi genel hükümlerden, ne aileler ne de çocuklar için herhangi bir hak doğmadığı gibi, devlete de bir yükümlülük yüklenmiyor. Başka anayasalarda yer alan "çalışan kadınların analığının korunması hakkı", "çocukların çalıştırılmasının yasaklanması" gibi hükümlerin yokluğunda, bu maddeler göz boyamaktan öte bir anlam taşımıyor.

Sağlık, sosyal güvenlik, sosyal yardım ve sosyal hizmet hakları ise taslakta nedense tek bir madde halinde düzenlenmiş. Sağlık hizmetlerinin hızla piyasalaştırıldığı, çalışanların yarısının sigortasız olduğu, milyonlarca kişinin işsiz olduğu bir ortamda, insanın aklına ister istemez sağlık hakkının neden ayrı bir hak olarak düzenlenmediği sorusu geliyor. Liberal nitelikteki AB Anayasa'sında bile sağlık hakkını "herkesin koruyucu sağlık hizmetlerine erişme ve tıbbi tedaviden yararlanma hakkı vardır" diye düzenleyenlerin herhalde bir bildikleri vardı.

AB anayasasında tek bir madde olarak düzenlenen sosyal güvenlik ve sosyal yardım haklarıydı. Ayrıca bu maddede, toplumsal dışlanma ve yoksulluğa karşı sosyal yardım ve barınma hakkı gibi başka haklar da bulunuyordu. Sendika, toplusözleşme ve grev hakkı ise taslakta ayrı maddeler halinde düzenlenmiş. Birbirini tamamlayan haklar bir arada düzenlenmek isteniyorsa önce bu hakların akla gelmesi gerekirdi. Ama hukuksal pragmatizm buna izin vermiyor. Çünkü sendika hakkını tüm çalışanlara tanıyıp, toplusözleşme ve grev hakkını sadece işçilere tanımak, kamu çalışanlarına toplusözleşme ve grev hakkı tanınmaması gerekiyor.

Sosyal haklar alanındaki bu kifayetsizliğinin nedeni, taslağın 29. ve 46. maddeleri okunduğunda anlaşılıyor. Hayretle görülüyor ki, yeni anayasa taslağında çalışma hakkı diye bir hak yok. Meğer çalışmak bir hak değil, hürriyetmiş. O yüzden, çalışma, teşebbüs ve sözleşme hürriyeti başlıklı 29. maddede yer verilmiş ve herkesin dilediği alanda çalışma, teşebbüs ve sözleşme hürriyetlerine sahip olduğu belirtilmiş. Çalışma ile ilgili esasları getiren 46. maddede de çalışma hakkından söz edilmiyor. AB Sosyal Şartı'nda, AB Anayasa'sında hatta 12 Eylül Anayasası'nda bile var olan çalışma hakkı, sivil anayasa taslağında yok.

Çalışanların işte bilgi alma ve danışma hakkı, iş bulma hizmetine ücretsiz olarak erişme hakkı, haksız işten çıkarma durumunda korunma hakkı, yoksulluğa karşı sosyal yardım hakkı gibi yeni sosyal hakların hiç biri tabiî olarak taslakta yer almıyor. Anlaşılan o ki, emek hareketi ve solun mücadelesi olmaksızın yeni anayasada herhangi bir sosyal hak olmayacak.