ABD'nin Felluce'deki katliamı, Condolezza Ri

ABD'nin Felluce'deki katliamı, Condolezza Rice'ın dışişleri bakanlığına getirilerek daha da saldırgan bir politika izleneceğine dair belirtiler bir yandan insan olarak öfkemizi kabartıyor, bir yandan da savaş karşıtı harekete önümüzdeki dönem daha da ciddi sorumluluklar düşeceğini açıkça gösteriyor. Öte yandan Bush yönetiminin stratejisini serinkanlı bir biçimde çözümlemenin, tarihsel bir bağlama oturtmanın gereğini, özellikle karşı stratejiler oluşturmak açısından hissettiriyor.

Şu anda elimde David Harvey'in, en kısa zamanda türkçeye çevrilmesini umduğum Yeni Emperyalizm kitabı var. Harvey karşımızdaki emperyalizmi "kapitalist emperyalizm" olarak adlandırıyor. Çünkü günümüzün ABD emperyalizmi zaman zaman kendi arasında çelişen, çatışan iki yönelimi barındırıyor. Biri emperyalizmi bir politik proje olarak, Irak'ın işgalinde görüldüğü gibi doğrudan doğruya belli toprakların kontrolü, buranın insani ve doğal kaynaklarının kendi politik, ekonomik ve askeri amaçlarına tabii kılınması şeklinde uygulamak. Diğeri de mekan ve zamanda sermayenin gücünün belirleyicilik kazandığı politik-ekonomik bir süreç olarak emperyalizme işlerlik kazandırmak.

Birincisinde devlet tarafından politik, askeri ve diplomatik stratejiler devreye sokuluyor, devlet düzeyinde ittifaklar oluşturuluyor. Güç ve baskı politikaları yoluyla emperyalizm çıkarlarını dayatıyor, amaçlarını gerçekleştirmek için kuvvet kullanıyor. İşte Irak'ın işgaliyle Ortadoğu'nun petrol rezervlerinin kontrolü, Çin ve Japonya'dan başlayıp Avrupa'ya kadar rakip güçlerin can damarının tıkanması hamlesi bu stratejinin ürünü.

Ekonomik güç de mekanlar arasında akışkanlık kazanarak bir bölgeden öbürüne üretim, ticaret, sermaye akışları, para transferleri, güçler, teknoloji transferi, döviz spekülasyonu, enformasyon akışları, imaj ticareti benzeri yollarla varlığını dayatıyor.

Örneğin Clinton dönemi neo-liberal hegemonyanın öne çıktığı, düşük yoğunluklu savaşlar yürütülürken (Bosna, Kosova, Irak'ın periyodik bombalanması) sermaye mantığının belirleyicilik kazandığı bir dönemdi. ABD öncülüğünde Wall Street-ABD Hazinesi- IMF kompleksi denilen tüm dünyayı sermayenin talep ve çıkarlarına göre düzenleme misyonunda mesafe alındı. Büyük kapitalist güçler arasındaki mutabakat dolar devalüe edilmeksizin, ABD'nin büyük dış ticaret ve cari işlemler açıklarını mümkün kıldı. Bir yandan adil olmayan ticareti dayatan DTÖ güçlendirilirken, öte yandan Türkiye-Brezilya-Arjantin gibi orta gelişmişlik düzeyindeki ülkelere IMF-DB'nın Washington Uzlaşması politikaları dayatıldı. Açıkları uluslararası sermaye tarafından finanse edilen ABD ekonomisi 1995-2000 döneminde hızlı bir büyüme kaydederken, AB'nin krizle karşılaşmadan düşük oranlı bir büyüme performansı sergilemesi, Japonya'nın ise krizini nispeten hafif atlatması mümkün oldu.

Bush'un 2000 yılında başkan seçilmesiyle emperyalistler arasındaki mutabakat bozuldu. Neo-con'ların manifestosunun başlığının Yeni Amerikan Yüzyıl'ı Projesi olması bile yüzyıla varacak uzun dönemli bir stratejinin hayata geçirilmesi için gerekli milliyetçi, reaksiyoner tepkiyi sağladı. El Kaide bağlantısı ise Hıristiyan ve Yahudi kimlikleri ajite etti. Böylelikle Güney'de yoğunlaşan savunma, müteahhitlik, enerji kaynaklı Bush'un dayandığı sermaye blokuyla büyük ölçüde Yahudi kaynaklı finans sermayesini buluşturmayı mümkün kıldı. Sermaye ittifakının manevi çimentosunu ise Sionistler ve Evangelistler'in Armageddon inancında buluşmaları oluşturdu.

Bush'un ikinci zaferinde özellikle Güney'in küçük yerleşimlerindeki muhafazakar blok belirleyici oldu. Allaha inanç, silaha muhabbet, eşcinsellere nefret, hayvan avına onay anlamında 4G formülüyle (God, Gun, Gay, Grizzlies) sandıktan Bush çıktı. Şimdi de doların düşüşünü Amerika'nın memnuniyetle karşılaması, bu durumun AB ve Japonya'yı durgunluğa itme tehlikesi ekonomik anlamda da mutabakatın sona erdiğini gösteriyor. 2. Bush döneminde Yeni Emperyalizm'in hem politik, hem de iktisadi anlamda saldırısının süreceği açıkça görülüyor. Dünyanın mazlumlarına da savaşın yanında neo-liberal ekonomi politikalarına karşı da direnme hatları örmek düşüyor.