Finlandiya merkezli lokanta kuryeliği firması Wolt’un kurucusu Kuusi, ülkede çok sayıda kuryeyle hizmet veriyor. Çalışan statüsünden girişimci statüsüne geçen kuryelerin iş güvenceleri, maaşları, belirli iş saatleri yok.

Yeni kölelikler
Fotoğraf: BirGün

Çağrı YALGIN*

Telefon uygulamalarına dayalı girişimci kuryelik (veya esnaf kuryelik), birçok sektörü değiştirdi ve ele geçirdi. Finlandiya'da lokanta kuryeliği firması Wolt’un kurucularından Mikko Kuusi, ülkenin vergi rekortmenleri listesine bu yıl birinci sıradan girdi. Hakkını teslim etmek gerekirse Kuusi, vergi kaçırma yöntemlerinden kaçınarak sosyal devlete katkı yapmakla övünen girişimcilerden: Bir röportajda “Nordik refah devleti, insanlar müşterek kasaya geri katkı yapmazsa işlemez. Toplumun ürettiği hizmetlerden hepimiz yararlanıyoruz.” diyen Kuusi bu konuda, oyun devi Supercell'in bugüne dek iki yüzer milyon Avro vergi ödeyen kurucuları Ilkka Paananen ve Mikko Kodisoja’yı örnek alıyor.

Öte yandan Wolt’un gelirlerinin kaynağı, birçoğu küçük girişimciye ait lokantaların satışlarından alınan yüzde 30’luk komisyon. Giderek yükselen gıda, enerji, vergi ve sair maliyetleri elinde kalan yüzde 70 ile karşılamakta zorlanan birçok işyeri sahibi Wolt’u bırakıyor. Yine de Kuusi henüz kâra geçmemiş Wolt’u satmayı başardı. Ödediği 80 milyon Avroluk vergi, bu satışın kazancından tahakkuk etti.

SÜRDÜRÜLEMEZLİK

Lokantacılar gibi kuryeler de Wolt’tan şikâyetçi. Kuryeliğin Wolt’a kaymasıyla, çalışan statüsünden girişimci statüsüne geçtiler. Artık iş güvenceleri, maaşları, belirli iş saatleri, yıllık izinleri ya da ücretli hastalık izinleri yok. Yakıt gibi masrafları da kendi ceplerinden karşılamak zorundalar. Birkaç büyük şirketin yönetim kurulu üyesi olan ve Fin iş dünyasının en etkili kadını olarak bilinen Anne Brunila, Wolt’un ve Kuusi’nin başarısını açıkça eleştirdi:“Wolt kuryeleri şirketleriyle iş ilişkisine sahip olursa, şirketin maliyetleri ve fiyatları yükselecek, dolayısıyla hizmetlerine talep azalacaktır. Uygun çalışma şartlarında sürdürülebilir olmayan girişimlerin kurulmaması gerekir.”

Çözüme yönelik adımlar atılıyor: Wolt kuryelerinin kurduğu sendika, geçen yıl servis sektörü sendikaları federasyonu PAM’a katıldı. Aralık ayında PAM ile Wolt arasında kuryelerin yasal konumu da dahil olmak üzere temel konuların görüşülmesine başlandı. Avrupa Komisyonu ve Avrupa Parlamentosu da ‘girişimci’ taksici ve kuryelere çalışan hakları sağlanmasına yönelik bir yasa tasarısı hazırladı. Avrupa Birliği’nde 28 milyon kişinin bu şekilde çalıştığı ve bu sayının 2025’te 43 milyona yükseleceği tahmin ediliyor.

KURYENİN SÖMÜRÜSÜ

Helsingin Sanomat gazetesi, sömürüde bir başka basamağı ortaya çıkardı: Wolt’un bazı kuryeleri, hesaplarını üçüncü kişilere kiralıyor. Buna yasal bir engel yok. İşi hesap sahibi adına hesabı kiralayan yapıyor. Para ise hesap sahibinin banka hesabına yatıyor. Hesap sahibi, sözlü anlaşmaya göre bir kesinti yapıp parayı kiralayana nakit olarak elden veriyor.

Kiralayanların önemli kısmı ülkeye kaçak geldiği veya iltica kararı beklediği için çalışma izni olmayan, bu yüzden kayıtdışı işlere razı olan kişiler. Diğer iki grup ise bir Wolt hesabının onaylanması ayları bulabildiği için, bunu beklerken çalışabilmek için başkasının hesabını kiralayanlar, ve kayıtlı çalışırlarsa işsizlik desteğini kaybedecekleri için kayıtsız çalışarak ek gelir elde eden işsizler. Özetle, daha önce Wolt hesabı açma şansı bulanlar, bunu bulamamış olan ve çoğu suistimale açık insanların emeğinden pay alıyor.

Bunun düzeltilmesi, bütün kuryelerin hakları açısından da önemli, çünkü İngiltere'de yüksek mahkeme, kuryenin işi üçüncü bir başkasına devredebilmesini gerekçe göstererek kuryelerin girişimci statüsünü korudu.

GÖÇMENİN SÖMÜRÜSÜ

Kuryenin kuryeyi sömürmesi gibi, düşük sosyoekonomik düzeye sahip olduğu varsayılan göçmenler arasındaki sömürü ilişkisi de şaşırtıcı olabilir. Helsingin Sanomat gazetesi ülkede çok popüler olan Hint ve Nepal lokantalarındaki suistimali ortaya çıkarınca da böyle oldu.

Bu lokantaların sahipleri, kendi memleketleri olan Hindistan ve Nepal’den getirdikleri insanları köleleştirmeyi başarmış. Batı'ya gelmek için büyük talep olduğundan, onları getirmek için baştan bir ücret alıyorlar. Bu, o insanlar için büyük bir meblağ olabiliyor. Üstüne, onları Finlandiya’daki lokantalarında çok düşük ücretle çalıştırıyorlar. Bu tabii yasadışı, ama onu da şöyle aşıyorlar: Çalışanların banka kartına el koyuyor, ay başında çalışana yasal tarifeden ödedikleri maaşı o kartla çekiyorlar. Çalışan, kâğıt üzerinde maaşını bizzat nakit çekmiş gibi görünüyor. Çalışanlar, pasaportlarına da alıkonulduğu için, zincirlenmiş lokantaların hepsi birbirini tanıyan patronlarının kara listesine girmekten ve oturum iznini kaybetmekten korktukları için ses çıkaramıyor.

Bu lokantalara soruşturma açıldı açılmasına, ancak en medeni bilinen bir ülkede insanların yıllarca nasıl sömürülebildiğinden ders almamız gerekli. Kuzey ülkelerinin refahından söz açıldığında kulağıma “çünkü orada mühim olan insan” gibi gerçeküstü sosyopolitik mekanizmalar çalınıyor. Gerçekte ise bazen yasalardaki boşluklarından, bazen önlemlerin ve gözetimin eksikliğinden faydalanarak birileri yeni sömürü yöntemleri geliştiriyor. Bunlarla mücadele, özgür basın ve toplumsal örgütlenme sayesinde mümkün oluyor.

*Finlandiya Yeşiller Partisi üyesi