Sosyal medyada ana haber kaynakları artık gazeteler değil; anonim, sorumluluk almayan, doğru yalan teyit etmeden her şeyi yayınlayan troll-vari haber hesapları. Tek kriter haberin popüler olması.

“Yeni nesil, sosyal medya ekosistemine doğdu”

Dr. Tuğrulcan Elmas - Indiana Üniversitesi Yapay Zekâ Bölümü Sosyal Medya Gözlemevi

Ben çocukken, haber almak ailecek yaptığımız bir akşam yemeği aktivitesiydi. Saat yedide başlanır; siyaset, suç, futbol, kazalar diye önem sırasına göre sıralanmış olaylar dinlenir; muhabbet kuşu kaybolan vatandaşa gelindiğinde kanal değiştirilirdi. Haberler sunucu ve muhabir tarafından iyi bir diksiyonla fakat biraz robotik olarak aktarılırdı. Bana sıkıcı gelirdi ama babam çok severdi.

Sonra Facebook çıktı, kaydoldum. Komikli videoların arasında ülkemiz üzerine oynanan oyunların videosunu buldum. İllüminati’nin dünyayı yok etme üzerine çılgın planları, HAARP ile yaratılan depremler, ülkemizin çıkaramadığı bor madeni ve onun hayalî kardeşi “Contorium” elementini öğrenip büyük resmi gördüm. Şu an komplo teorisi deyip dalga vurulan şeyler benim için okulda ana gündemdi.

Derken Gezi Parkı eylemleri oldu. Ülke yangın yeriyken televizyonda penguen belgeseli yayınlandığını gören insanlar haber almak için sosyal medyaya yöneldi. Bu da haber alma alışkanlıklarımızın değişimindeki milat noktası oldu. Dünyada zaten sosyal medyayı haber aracı olarak kullanma trendi vardı. Fakat ülkemizde ana akım medyanın bitmesi bu süreci hızlandırdı.

Biz değişirken sosyal medya da değişti. Facebook içinde birçok fonksiyonu barındıran bir siteydi, adeta internetin kendisiydi. Sonra Twitter çıktı. Tek fonksiyonu düşündüğünüzü yazmaktı ve bunu 140 karakterde yapmak zorundaydınız. Ardından tek olayı resim atmak olan Instagram çıktı. Son olarak TikTok, 15 saniyelik kısa videolar arasında tek bir parmak hareketiyle gezinme geleneğini getirdi. Daha kısa içerik tipi icat eden platformlar tuttu, bunu yapmayan Clubhouse gibileri tutunamadı.

Üstelik bu platformlar “arkadaşlarınızın paylaşımlarını gör” modelini bırakıp “size hitap eden en popüler paylaşımlar” modeline geçti ki kullanıcı telefonu asla elinden bırakamasın. Bunu da “çok etkileşim alanı kullanıcılara önce gösterelim” düsturuyla sağladılar. İnsanlar da içerikleri kısa ve etkileşim alacak şekilde üretmeye başladı.

Bu tip içerikler insan doğası gereği kolay tüketiliyor, çünkü konsantrasyon gerektirmiyor, ilgi çekiyor ve eğlendiriyor. Eğlenmek tamam ama siyaset ve haber içeriklerinin de bu şekilde olması sosyal medyayı bir manipülasyon aracı haline getirdi.
Sosyal medyada ana haber kaynakları artık gazeteler değil, anonim, sorumluluk almayan, doğru yalan teyit etmeden her şeyi yayınlayan troll-vari haber hesapları. Yayın için tek kriter haberin popüler olması. Gündemde olan haberleri alıp tek bir cümleye sığacak şekilde kesiyorlar. O cümleyi de öyle hazırlıyorlar ki haber gülünç veya sinir bozucu oluyor, okuyanlar habere konu olan kişiyi hep beraber taşlıyor, hesap da etkileşim alıyor.

Hal böyle olunca haberlerin çoğu yalan veya çarpıtılmış çıkıyor. Aynı gün içinde önce yalan haberi sonra da teyidini okuyorum. Beynim çöp kutusuna döndü. Ve ben şanslıyım, teyidini görmemiş olanlar da var. Bu hesapları siz takip etmeseniz bile popüler oldukları için sosyal medya size onları zorla gösteriyor. Engellemek yetmiyor çünkü diğer kullanıcılar bunların haberini kopyala yapıştır yapıp yayıyor, kaynaktan kaçsanız haberden kaçamıyorsunuz.

Birileri bu tip hesapların manipülasyon potansiyelini görmüş ki, Seçim2023 diye “Seçim Haberleri” hesabı açmış. Bu tip tek cümle haberler yaparak her cenahtan takipçi toplamış. Ama asıl amaç trollük. Geçende CHP’li Yunus Emre bir tartışma programında belediyelerin güçlendirilmesi gerektiğini anlatıyordu. Bunu yaparken “Özerklik” kelimesini kullandı. Sen misin kullanan. Seçim2023 adamın videosundan 15 saniyelik “Özerklik şartındaki çekinceleri kaldıracağız” kısmını kırptı, bu kısmı ve kesiti tweetledi. Ardından bir sürü troll CHP özerklik getirecek diye yaygara kopardı. Olay Twitter’da teyitlendi fakat o “haber” Twitter’da olmayan kitleye Whatsapp’tan el ele çoktan ulaştı bile.

Sadece haber değil, siyaset de artık 15 saniyeye sığmak zorunda. İyi de 15 saniyede siyasetçiler ne projesi anlatacak? Böyle sınırlı bir alanda anca insanları kutuplaştıran, onlarda korku ve kızgınlık gibi aşırı ekstrem duygular uyandıracak sorunlar ve bunlara evet/hayır sığlığında çözüm önerileri sunabilirler. O şeriatçı bu terörist öbürü Türklüğü tartışıyor vs. Seçim kampanyaları bu şekilde sosyal medyadaki yankı odalarında yankılanıp kimsenin fikrini değiştirmeyecek söylemlerden öteye gidemez. Bir seçmene iki farklı projeyi anlatıp seçim yapmasını söylerseniz objektif bir seçime varabilir ama projelerin birinin “Biz”den öbürünün “Onlar”dan olduğunu söylerseniz proje içeriğinin önemi kalmaz.

Ayrıca artık kimin ne siyasetini izlediği projesinin ne olduğuna ilişkin fikrimiz sosyal medyada bize ne kadar görünür olduğuyla alakalı. Kahramanmaraş depreminden sonra siyasetçiler olay yerine gitti demeçler verdi ama hiçbiri beni Instagram’da gezinirken karşıma çıkan Muharrem İnce’nin “TÜRKİYE’NİN GELECEKTEKİ EN BÜYÜK PROBLEMİ DEPREM” diye haykırdığı konuşma kadar etkilemedi. Adam depreme karşı projelerini anlatırken aynı anda sonradan eklenmiş fay hattı haritası, yıkık ev resimleri ve İnce’nin Konya’daki sanayi kenti projesi ekrana geliyor. Sonra sokak röportajlarına bakıyorum ve gençlerin “Ben İnce’ye vereceğim çünkü o proje konuşuyor” cevabı verdiklerini görüyorum.

İyi de, depremle ilgili projesi olan tek kişi İnce miydi, İBB bu konuda zaten çalışmıyor muydu? Bu tip videolar kimin projesi olduğuna gösterge ise ileride siyasetçilerin izleyeceği yöntem çok açık. Her yerde farklı bir sorunu konuş, o konuşmayı mümkün olduğunca kısa ve dokunaklı yap. Sonra o sorun gündeme gelince videoyu makyajlayıp gaz müzikle dolaşıma sok, botlarla beğeni yağmuruna tut videoyu viral yap sonra da “Ben demiştim” de. Kim bilecek?

Aynı mekanizma yüzünden artık gündem de popüler içeriklerle belirleniyor. Mültecilerin kontrolsüz göçü uzun süredir problem ama ne hikmetse bunu mülteciler veya mülteci olduğu söylenen kişilerin sağda solda çıplak gezindiği videolar dolaşıma girdiği zaman tartışıyoruz. Bu mantıkla viral videolarla istediğimizi gündeme getirebiliriz. HaberTürk’ün yaptığı “Annem karne hediyesi et aldı” haberi viral oldu ekonominin çöküşünden dem vuruldu. Fakat sonra haberin manipülasyon olduğu anlaşıldı. Ekonomi hâlâ çökük ama haber sorunun konuşulmasını baltaladı.

Popüler içerikler gibi popüler kişilik olmak da siyasette etkili hale geldi. Twitch’te oyun oynayarak, Youtube’ta parodi videolar çekerek, blogspot’ta illuminati komplo teorisi yayarak çok alakasız bir şekilde internette ünlü olan kişiler ünlerini fikir önderi olup siyaset yapmakta kullanmaya başladı. Bunlar sosyal medyada Amerika’da ana akım politikayı reddeden alternatif sağ grubu gibi bir komünite oluşturdu, Türk siyasetinde “üçüncü yol” söyleminin internetteki baş savunucuları oldular. Muharrem İnce’nin hedefi internette sesi çok çıkan bu grubu ve söylemlerini temsil eden siyasetçi olmak. Bu seçimde iddiası olmasa bile bu kitleyi toplayıp büyüklüğünü test etmek için iyi fırsat. Tahminim bu tip siyasetle alakasız başlayıp fikir önderine evrilip sonra politize olan kişiler artacak ve siyasi partiler gençleri ikna etmek için bunları transfer etme yarışına girecekler. Sayılarının artması olumlu ama siyaseti domine etmelerini sağlıklı görmüyorum.

Yeni nesil sosyal medya üzerinden yürütülen haber ve siyaset ekosisteminin içine doğdu, öncesini görmediler. Bu soruna çözüm üretilmeli. Bir tanesi medya okuryazarlığının zorunlu ders olması, teyitli bilgi, güvenilmez haber kaynakları, yankı odaları, komplo teorileri ve viral içeriklerin yayılma mekanizmalarının öğretilmesi. Benim zamanımda bu ders vardı ama maalesef hiç işlenmedi.