Eski rejimin tamamıyla tasfiyesi ve Cumhuriyet döneminden kopuşunun tarihi belli oldu.

MHP katkılarıyla gündeme oturtulan ve Türkiye’nin tek acil sorunu gibi takdim edilen başkanlık için referandum 2017 yaz aylarında gerçekleşecek.

Böylece iki yıldır süren; anayasa üstü konumlanmış, parlamento yetkinliğini engellemiş ‘fiili durum’ Türkiyesinin muhtemelen Asyatik tip başkanlığa geçirilmesi öngörülüyor.

Ne ilginç ki 15 Temmuz Darbe Girişimi’nin üzerinden üç ay geçmeden MHP olanca cevvaliyetiyle yine Deniz Baykal figürünün katkılarıyla 7 Haziran’da olduğu gibi Başkanlık sürecinin önündeki tıkanıklığı bir çırpıda açıvermişti.

15 Temmuz Darbe Girişimi ertesinde OHAL KHK’lerinin yürürlüğe girmesiyle başkanlık rejimi ön provası, 1 milyona yakın mağdur nüfus, kapatılan 118 basın kurumu, işsiz 2500 gazeteci ve 100’ü aşkın tutuklu yazar ve gazeteci bilançosuyla gösterilmiş oldu.

Dolayısıyla artık Asyatik otoriter başkanlık referandum ‘kampanyası’ her gün birkaç kez tekrarlanan Musul’dan Suriye içlerine doğru seslenen mezhepçi- anakronik-emperyal söyleme yüklenebilirdi.

Milli belleğin zedelenmiş tarih şuuru, bir kez daha diriltilir; Türkiye’nin Musul ve Suriye’de ‘dışlandığı’ savaşın günlük ittifakına göre seçilen düşman kimliği ‘güncellenerek’ cihanşümul imparatorluk toprakları ‘beceriksiz’ Cumhuriyet kadroları tarafından Lozan’da kaybedilmiş, hakkı her daim yenilmiş, fantastik ümmet ruhu şahlanır, yurdun dört yanına referandum sandığı vasıtasıyla suret kazanırdı.

Ortadoğu’daki bu yüzyılın en sıcak ve en kanlı emperyal paylaşım savaşı ise tarihi bağlamından kopartılmış hükmü olmayan iddialar eşliğinde Türkiye’nin yeni rejim kurulumuna toplu, obüslü arka plan teşkil ederdi.

Böylece Cumhuriyet rejiminin kurucu değerleri tamamen olumsuzlanarak miladı 15 Temmuz olan Yeni Rejim ve ‘milleti’ tarihte yerini alabilirdi. Ve Başkan MHP destekli mini bir ‘milli mutabakat’ anayasa düzenlemesiyle, işlevsiz temsil kurumları ve hukuk devleti engeline takılmadan aracısız doğrudan milli iradeye seslenebilir ve olağanüstü yetkileriyle bütünleşebilirdi.

Burası artık ‘milli-yerli’ milletin darbelere karşı bireysel silahlandığı, ‘vatan ve reis’ için ölmek ve öldürmek isteyen para-militer grupların tabandan örgütlendiği ve sokakta kendi hukukunu kendince tayin edebileceği meşruiyete sahip bir ülkeydi.

Doğruydu, evet kamu güvenlik ve istihbarat bütçesi her yıl Diyanet’le birlikte katlanan Türkiye’de bir ‘millet’ silahlanıyor ve camide, okulda, parti gençlik kamplarında yeni rejimin ‘ölmeye ve şehit olmaya hazır İslamcı nesilleri’ olarak yeni darbe tehdidine karşı endoktrinasyona alınıyordu.

O zaman 15 Temmuz Darbe Girişimi’nin TSK, Emniyet ve MİT gibi devletin temel güvenlik kurumlarında ortaya çıkan dehşetli zaaf, yıkıcı kırılganlık bir yana üst yöneticilerin üstüne gitmenin, hukuki ve idari sorumluluğunu deşmenin hiç gereği kalmamıştı.

Hele hele kamuda devam etmekte olan köklü tasfiye operasyonu ve KHK’lerle devletin özerk kurumları, yargı mekanizması dahil ‘tek iradenin tekelinde’ toplanıp devlet mimarisi tek adam rejimine doğru süratle kaydırılırken Darbe’nin siyasi elit kadrosu ‘sırlaşmalı’ ve darbe gecesine ait stratejik kurumlarda yaşanan felaketler daha bir ‘giz’ halini almalıydı.

Re-organize olması kaç on yıllar alacak, kurumsal iflasını yaşayan devlet aygıtı şimdi OHAL KHK’leriyle darbeci/İslamcı sapkın örgütten arındırılıp, doldur-boşalt şarki devlet örfü sayesinde yeni İslamcı tarikat ve cemaatlere kamuda ‘sözlü’ mülakat tekniğiyle yüz binlerce kadro teslim edilirken ne milli bünyede bir tek FETÖ’cü ne de sokakta bir tek mağdur aranabilirdi.

Darbe Girişimleri Araştırma Komisyonu ise inançlı eski Genelkurmay Başkanı ve faili meçhul dosyası baş ‘faili’ Emniyet Müdürünü ağırlayarak muhalefet vekilleri meşgul tutulmalı, medyaya günlük siyasi paparazzi içerik temin edilmeliydi. Öyle değil mi? 15 Temmuz’un üzerinden üç ay geçmişti 15 Temmuz andı okullara yeni ‘milli’ ant ve 15 Temmuz marşı ‘ölmeye hazır nesiller’ hazırlayan dini müfredatımıza ders zili olmuştu.

O nedenle OHAL’in hukuku askıya aldığı, bütün baskı mekanizmalarının 24 saat işletileceği Başkanlık referandumuna giderken, Yeni Rejim kurucularının 1 milyon mağdur insan ve yarattığı yıkıcı sosyal travması derinde büyüyen, kanlı 15 Temmuz gecesine dair kallavi soruları unutturma taktikleri hiç boşuna değildi.