AKP, 2019’da kesintiye uğrayan neoliberal-İslamcı dönüşümü devam ettirebilmek için “Yeniden İstanbul” sloganıyla seçime giriyor. Kurum, teknokrat kimliğini ön plana çıkarsa da Bakanlığı döneminde uyguladığı projeler ortada.

Yeniden İstanbul
Fotoğraf: AA

Cevahir Efe AKÇELİK - TMMOB YK Üyesi

Bundan 22 yıl önce, 3 Kasım 2002 tarihinde yapılan genel seçimler sonucu, AKP'nin tek başına iktidara gelmesiyle Türkiye’de sosyal, ekonomik, politik ve kültürel anlamda pek çok değişimin yaşandığı bir dönem başlamış oldu. Çavuşoğlu’nun (2016, s. 222) “İslamcı neoliberalleşme” olarak tariflediği bu dönemde, yeni bir ekonomik ve toplumsal dönüşüm başlatıldı. Muhafazakâr demokrasi olarak tanımlanan bu anlayış doğrultusunda; 2001 krizinden sonra uygulamaya sokulan neoliberal politikalar sürdürülürken İslami referansa dayanan siyasi bir otorite inşa edildi. İstanbul da AKP döneminde bu neoliberal ve muhafazakâr politikalardan payını alarak, yeniden şekillendirilmeye başlandı.

Erdoğan selefleri Menderes ve Özal gibi İstanbul’a ayrı bir önem atfetmiş, Türkiye’nin vitrini olarak gördüğü kent için küresel ekonomiye entegrasyon sürecini hızlandırmıştır. Tek başına iktidar olması dolayısıyla, geniş ve rahat bir hareket alanına sahip olan Erdoğan, İstanbul'u bir ekonomi ve finans merkezi olarak tahayyül etmiştir.  2005 yılında AKP İstanbul İl Başkanlığı tarafında düzenlenen bayramlaşma töreninde konuşan Erdoğan; “İstanbul, bizim vizyon kentimiz. İmajı tarih boyunca bu şehir çizmiş. İstanbul’u, bir kongre, bilim, sanat, ticaret ve finans merkezi haline getireceğiz. Bunu başaracağız” diyerek İstanbul’a dair hedefini belirtmiş, 2009 yılında İstanbul’da gerçekleşen IMF-Dünya Bankası Yıllık Toplantısı açılış konuşmasında ise bu hedefi gerçekleştirmek için hem yerel hem de merkezde iktidar olmalarının avantajını kullanacaklarını ifade etmiştir:

İstanbul’da belediye başkanlığı yaptım 4,5 yıl. Ve o zamandan beri bir hedefim, bir hayalim vardı, o da İstanbul’u bir finans merkezi haline getirme projesiydi. Tabii farklı merkezi yönetimler olduğu için İstanbul’umuzu o zamanlar bir finans merkezi haline getirmeye muvaffak olamadık. Şimdi ise merkezi yönetim bizde, İstanbul Büyükşehir Belediyesi bizde. Oturduk konuştuk ve süratle dedik ki: İstanbul’umuzu artık finans merkezi yapma zamanı geldi (Erdoğan’dan aktaran Aksoy, 2019, s. 30).

2004 yerel seçimlerinde %45,3 oy alarak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Kadir Topbaş, aynı yıl AKP’nin tahayyül ettiği küresel kent kurgusu için vizyon ve planlar hazırlayacak İstanbul Metropoliten Planlama ve Kentsel Tasarım Merkezi’ni (İMP) kurmuştur. İMP tarafından 2009 yılında hazırlanan 1/100.000 Ölçekli İstanbul İl Çevre Düzeni Planı ile “İstanbul’un kapsamlı bir yapısal dönüşüm sürecinden geçerek küresel ölçekte güçlenmiş bir kent olması amaçlanmaktadır” (İBB, 2009).

JEOPOLİTİK BÖLGENİN PAYİTAHTI

1952 yılında Türkiye’nin NATO’ya üye olmasıyla birlikte gelişen uluslararası ekonomik ilişkiler ve soğuk savaş ile artan jeopolitik konumu nedeniyle Menderes İstanbul’u, Balkanlar ve Ortadoğu’nun merkezi, Akpınar’ın (2010, s.169) ifadesiyle “jeopolitik bölgenin payitahtı” yapmayı arzulamıştır. Bu hedef ilerleyen yıllarda Özal’ın dünya kenti, Erdoğan'ın ise küresel kent tahayyülü ile devam etmiş ve 1/100.000 Ölçekli İstanbul İl Çevre Düzeni Planı’na da yansımıştır. İstanbul için hedef “küresel üst bölgenin yönetim hizmetlerine talip olması ve üst bölge (Avrupa, Balkanlar, Karadeniz havzası, Kafkaslar, Orta Asya, Ortadoğu ve Akdeniz havzası) ekonomisinden daha fazla pay alması" (İBB, 2009) olmuştur.

Küresel ölçekte rekabet gücüne sahip bir İstanbul yaratma gayesinde olan plan ile hizmet, finans ve bilişim sektörünün kentte ağırlık kazanması amaçlanmıştır. İstanbul İl Çevre Düzeni Planı’nda “İstanbul’un üst düzey hizmetlerde yoğunlaşmış bir merkez fonksiyonu üstlenmesi, mevcut sanayinin yapısal dönüşüm geçirerek, öngörülen vizyonla uyuşmayan sektörlerin öncelikle Marmara Bölgesi olmak üzere Anadolu’ya yönlendirilmesi” (İBB, 2009) yani sanayinin desantralizasyonu hedeflenmiş aynı zamanda “2000 yılı itibariyle, %32’si sanayi, %60’ı hizmet ve %8’i de tarım olarak görülen istihdam yapısının %70 hizmet, %25 sanayi ve %5 tarım olarak” dönüştürülmesi arzulanmıştır. Sanayi tesislerinin kent dışına çıkartılması sonucu boşalan alanlar ise rant hedefiyle emlak piyasasına arz edilmiştir.

AKP tarafından kent yoksullarının yaşadığı alanların küresel kent kurgusuyla dönüştürülmesi de hedeflenmiştir. Her ne kadar plan stratejileri arasında “İstanbul’un sahip olduğu tarihi ve kültürel dokusu, evrensel kimliği, peyzajı, kentin simgeleri ve siluetini korumaya yönelik çalışmaların yapılması” (İBB, 2009, s.27) yazılsa bile,  ilk olarak  5366 sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun kapsamında Fatih ilçesi, Neslişah ve Hatice Sultan Mahalleleri (Sulukule) başta olmak üzere Süleymaniye, Tarlabaşı, Fener-Balat gibi pek çok tarihi mahallede dönüşüm çalışmaları başlatılmıştır.

AKP’NİN NEOLİBERAL DÜZENİ

1/100.000 Ölçekli İstanbul İl Çevre Düzeni Planı’nda “İstanbul’un gelişme yönlerinin batı ve doğu kanatlara doğru yönlendirilmesi ve mekânsal büyümesinin, ana-merkezin sıçrama odakları olarak tanımlanabilecek alt-merkezleri de içermek üzere doğrusal bir model” (İBB, 2009)  esas alınmış, kentin kuzeyinde yer alan doğal alanların korunması amacıyla kuzeye gelişme eğilimi gösteren kentin kontrol altına alınması hedeflenmiştir. Ancak uygulamalara bakıldığı zaman, Kanal İstanbul ve Yenişehir Projesi, İstanbul Havalimanı, Yavuz Sultan Selim Köprüsü gibi projeler sonucu İstanbul’un kuzeyi bugün yapılaşma tehdidiyle karşı karşıya bırakılmıştır.

AKP’nin İstanbul'daki neoliberal politikalarına, “kentsel mekânı neo-Osmanlı veya neo-Selçuklu stillerle donatarak göz alıcı hale getirme (spectacularization) girişimleri” (Türkmen, 2020, s.78) de eşlik etmiştir. Böylece mekân temsilleriyle muhafazakâr politikalar toplumda daha çok görünür kılınmıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarında Kemalist ideolojisinin modernleşme fikri, yeni mimarlık akımı aracılığıyla nasıl mekâna yansımış ise; AKP döneminde de “Osmanlı-Selçuklu” üslubu olarak adlandırılan mimari tarz ile muhafazakâr etki yaratılmak istenmiştir. Okul, adliye gibi kamu binalarıyla başlatılan süreç sonunda Osmanlı-Selçuklu üslubunda yeni bir yapı stoku oluşturulmuştur (Batuman, 2018, s. 203-211). Ayrıca İstanbul'da mekânı muhafazakârlaştırma çabaları, simgesel alanlara cami inşaatlarıyla pekiştirilmiştir. Bu amaç doğrultusunda “İstanbul’un her yerinden görülecek şekilde” (Erdoğan, 2012) neo-Osmanlı tarzında tasarlanan Çamlıca Cami ve 1950’li yıllardan beri tartışma konusu olan Taksim Camii inşaatlarına başlanılmıştır. Burada önemli bir ayrıntı, bu camilerin Erdoğan tarafından selatin camileri olarak tariflenmesidir. Selatin cami,  Osmanlı padişahlarının veya ailelerinin yaptırdığı camilere verilen bir isim olup, bu yapıların selatin cami olarak nitelendirilmesi, mekân üzerinde iktidarın muktedirliğinin temsili olarak yorumlanmıştır.

SOKAK İSİMLERİ VE SİYASET

AKP iktidarında sokak ve cadde isimleri üzerinden de mekânı yönlendirme çabaları görülmektedir. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından kent meydanlarına verilen 15 Temmuz, Milli İrade vb. isimlerle, ideolojik kodlamalar mekâna ve dolayısıyla İstanbullunun hafızasına yerleştirilmek istenmiştir. Millet bahçesi inşaatlarını da bu kapsamda değerlendirmek mümkün olabilir. Muhafazakâr ideolojinin mekânda yeniden üretim süreci olarak tasarlanan millet bahçeleri, içerisinde yer alan millet kıraathaneleri ve ihtiyaçtan bağımsız, hâkim öğe olarak inşa edilen cami ve mescitlerle, muhafazakâr yaşam biçiminin İstanbul'da kamusal mekâna hâkim olması sağlanmıştır.

Lefebvre, sermaye oluşum sürecinde sanayi içerisindeki artı-değerin payı azalırken, gayrimenkul ve inşaat alanında artı değerin payının arttığını belirtir. Bu çerçevede sermaye yatırımları ana devre olarak ifade edilen sanayiden ikinci devre olarak ifade edilen gayrimenkul sektörüne yönelir (Lefebvre, 2016, s. 151). AKP bu tarife uygun bir şekilde, gayrimenkule dayalı bir büyüme için inşaat sektörünü ülke ekonomisinin lokomotifi haline getirmiştir. 2012 yılında çıkartılan 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun ile de İstanbul'da gayrimenkul sektörüne yeni ve geniş bir alan yaratmıştır. Askeri araziler başta olmak üzere kamuya ait pek çok yer TOKİ üzerinden projelendirilerek, lüks konut projelerinin üretim alanına dönüştürülmüştür. Konut üretiminin barınma ihtiyacına yönelik değil sermaye lehine olması sonucu İstanbul'da barınma krizi tetiklenmiştir.

AKP, 2019 yılında kesintiye uğrayan ve yukarıda kısaca özetlediğim Neoliberal-İslamcı dönüşümü devam ettirebilmek için “Yeniden İstanbul” sloganıyla 2024 yerel seçimlerine giriyor. “Yeniden İstanbul” sloganının alt metninde toplumcu belediyecilik, kamuculuk, katılımcılık gibi kavramlar yok. Aksine plansızlık, muhafazakarlaşma, rant odaklı projeler sonucu sosyal ayrışma ve mekânsal kutuplaşma var. Ormanlarımızın, tarım alanlarımızın, su havzalarımızın, tarihi ve kültürel değerlerimizin sermaye lehine dönüşümü var.

TOKİ’de de bir dönem görev yapan, eski Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, teknokrat kimliğini ön plana çıkartarak bu tip tartışmalardan uzak kalmaya gayret etse bile Bakanlığı döneminde uyguladığı projeler bize bu gerçeği işaret ediyor. Kent muhafazakârlaştırılırken aynı zamanda sermayenin de hegemonya alanını genişletecek bu anlayışa karşı bütünlüklü bir politik mücadeleden başka şansımız bulunmuyor.

∗∗∗

KAYNAKÇA

• Aksoy, A. (2019). İstanbul'un Neoliberalizmle İmtihanı. Yeni İstanbul Çalışmaları (s. 26-46). içinde İstanbul: Metis Kitap.

• Akpınar, İ. Y. (2010). İstanbul'da Modern Bir Pay-ı Taht: Prost Planı Çerçevesinde Menderes'in İcraatı. İmparatorluk Başkentinden Cumhuriyet'in Modern Kentine: Henri Prost'un İstanbul Planlaması (1936-1951) (s. 167-199). içinde İstanbul: İstanbul Araştırmaları Enstitüsü.

• Batuman, B. (2018). Milletin Mimarisi Yeni İslamcı Ulus İnşasının Kent ve Mekân Siyaseti. İstanbul: Metis Yayınları.

• Çavuşoğlu, E. (2016). Türkiye Kentleşmesinin Toplumsal Arkeolojisi. İstanbul : Ayrıntı Yayınları.

• İstanbul Büyükşehir Belediyesi. (2009). 1/100.000 Ölçekli İstanbul İl Çevre Düzeni Planı.

• Lefebvre, H. (2016). Kentsel Devrim. İstanbul: Sel Yayıncılık.

• Turgut, S. (2007). İstanbul Planlama Çabaları: Sorunlar-Kaygılar. TMMOB İstanbul Kent Sempozyumu. 33-44. İstanbul: TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu.

• Türkmen, A. (2020). Neoliberal Kentlerin Neo Osmanlı Görkemi. Arredamento Mimarlık. (340 Mayıs- Haziran 2020), 78-80.