YÖK insanın kendine yakışanı giymesidir
Alın işte rektörler. Üniversitenin genel kurmay başkanları. Böyle deyince de kızıyorlar ama durum bu. Bir rektör üniversitenin adına -hatta üniversiteye rağmen- pekâlâ karar alabiliyor
İLKER BİRBİL
Sabancı Üniversitesi ve BolBilim.com
Ben Nihat Hatipoğlu’nu tanımam. Keşke tanısam. Eşe dosta hava atardım. Anladığım kadarıyla binlerce insanın yüreğini titreten, kimileriyle kederlenip, kimileriyle sevinen biri. Popüler ilahiyatın sevilen yüzü. Nedense Nihat Bey’in YÖK üyesi olmasına itiraz edenler çok oldu. Ben o kanaatte değilim. Aksine YÖK gibi soluk bir kurumun yüzüne renk geldi. Keşke bu uygulama devam etse, o solgun yanaklar daha da renklense. Fena mı olur?
Olmaz. Yani en azından mevcut durumdan fena olamaz. Neticede YÖK, 80 darbesiyle ortaya çıkmış ve bu makus talihi dolayısıyla ceberut kalmış bir kurum. Bir komuta merkezi. En tepeden üniversitelere nizam vermenin aracı. Bu hükümet de, ondan öncekiler de YÖK’ü kaldırmayı vaat etmişlerdi. Bundan sonrakiler de ederler. Şüphem yok. YÖK de olduğu gibi aynen devam eder. Asıl ondan hiç şüphem yok.
Bu bilmem kaçıncı YÖK yazım. Olayı artık kişisel bir mesele haline mi getirdim diye düşünmeye başlamıştım ki bilgisayarımda yandaki resmi buldum. Yusuf Ziya Hoca ile birkaç yıl önceki yazışmamızdan bir ekran görüntüsü. Hadi beni dikkate almıyorsunuz, bari eski YÖK Başkanı’nı dikkate alın. Yok, alınmıyor. İnsan gerçekten hayret ediyor.
Tüm bunlara rağmen YÖK’ü savunan pek çok insan olduğunu da bilmiyor değilim. Argümanları aşağı yukarı şöyle: “Bazı üniversiteler savrulup saçmalıyorlar. İşte o zaman YÖK devreye girip onları kendine getiriyor. Akademiye bir çeki düzen veriyor.” İyi de güzel kardeşim onunla bitmiyor ki. Ülke kraldan çok kralcı dolu. YÖK gibi bir kurum üstten ayar vermeye çalışınca, aşağıda işler şirazesinden çıkıyor. Değneği eline alan, anında bir altındakinin kafasına indiriveriyor.
Alın işte rektörler. Üniversitenin genel kurmay başkanları. Böyle deyince de kızıyorlar ama durum bu. Bir rektör üniversitenin adına -hatta üniversiteye rağmen- pekâlâ karar alabiliyor. Milli duygular ile hizalandığı sürece kafasına göre gürlüyor. Mesela devletler itişti diye Hollanda ile olan öğrenci değişim programını iptal etmekte beis görmüyor. Üniversiteden bir kişi de çıkıp “Hayrola hoca?” demiyor. Diyemiyor. Çünkü derse canına okunacağını biliyor.
Bir hafta önce Cumhuriyet’ten Kemal Göktaş’ın haberi vardı. Polis, bir soruşturma kapsamında hamile olma ihtimali olan öğrencilerin listelerini istiyor. Fakülteler de paşa paşa hazırlıyorlar. Ne rektör, ne bir dekan, ne de bir hoca “Öğrencilerimin mahremiyetinin açık ihlalidir; bunu benden isteyemezsiniz,” diye çıkışıyor.
Ve bunların hepsi sadece bir hafta içinde oluyor...
Ses yükseltme, muhalif tavır denince aklıma hep Noam Chomsky gelir. Huysuz Chomsky. Adam her şeye karşı. Yazar, çizer, lafını sakınmaz. Ve tüm bunları dünyanın en iyi üniversitelerinden biri olan MIT’de yapar. Bugün terazinin bir kesesine MIT’yi, öbür kesesine Chomsky’i koysanız neredeyse dengede durur. Öyle ağırlığı var huysuz ihtiyarın. Bunu bilen MIT de ona gözü gibi bakar. Sesi daha çok çıkabilsin diye elinden geleni yapar.
Yahu bizde Chomsky mi var diyenler çıkacaktır. Doğru, Chomsky kadar bilinen yok. Lakin ayaklarına bağlı bir çuval taş olmasa, Chomsky’e bile pabucunu ters giydirecek bir sürü hoca var burada. Baskılara, zırvalara rağmen yine de eğilmeyen bilim insanlarımıza bakın. Kastım ve ümidim onlar.
Neredeyse 40 yıl geçti. Kurallarıyla, inadıyla YÖK orada. Ve merkezden üniversiteleri yönetmeye devam ediyor. Sonuç? Üniversitelerimiz hâlâ tökezliyor. Birkaçı hariç, son yıllarda açılan yeni üniversitelerin tamamı yüksek lise olarak hizmet veriyor. Akademik özerkliğin esamesi okunmuyor. İyi de YÖK’ün tüm bu olanlarda bir mesuliyeti yok mu?
Yok tabii. En fazla yönetimdeki bir zafiyetten bahsedilebilirdi. İlahiyat zafiyeti. Neyse ki o zafiyet de Nihat Bey ile giderildi. YÖK renklendi. Orada durulmasın lütfen. Naçizane önerim çok takipçisi olan Yıldız Tilbe’ye felsefe doktorası verilmesi. Sonra YÖK üyeliği konuşulur. Daha çok renk, daha çok dans...