‘Yoldaşlar’ sosyalizmden bahsetmiyor!

Lâtife TÜRKYILMAZ

İspanya’nın başkenti Madrid’de 10-12 Kasım tarihlerinde Avrupa Sol Partisi (ASP) öncülüğünde Avrupa Forumu yapıldı. Madrid’in Vacimadrid bölgesinde, Federico Garcia Lorca Salonu’nda ve Vacimadrid Belediyesi tesislerinde yapılan 7’nci Avrupa Forumu kendini “Sol, Yeşil, İlerici” olarak tanımlıyordu.

Avrupa Sol Forumu’na soldan partilerin, emek ve barış örgütlerinin temsilcileri katıldı. Bunun haricinde dünyanın değişik ülkelerinden, Küba, Hindistan, Meksika, Filipinler, El Salvador, Senegal ve daha birçok Afrika ülkesinden de katılımcılar oldu. Forumda emek mücadelesi, siyaset, ekoloji, cinsiyet eşitliği ve göçmen hakları başlıkları, tartışma konuları arasında yer aldı.

Foruma İsrail-Filistin savaşı gündeme damgasını vurdu. Türkiye’den SOL Parti’den gelen çağrı üzerine programa eklenen bir İsrail- Filistin oturumu yapıldı. Ev sahibi İspanya’dan konuşmacılar “özgür Filistin” olmadan Ortadoğu’ya barış gelmeyeceğinin altını çizerek, Filistin ile dayanışmanın süreceğini dile getirdiler. Bir hafta öncesinde bulunduğum Katalonya’da sık sık İsrail ve Gazze Savaşı protesto ediliyordu, Barselona’nın Esperraguera kasabasındaki protestolara ben de katılmıştım.

Filistin’in İspanya Büyükelçisi Husni Abdel Wahed ve Barış için Yahudilerin Sesi Başkanı Wieland Hoban’ın katıldığı Filistin oturumu büyük ilgi gördü. Hoban, Filistin halkına yapılan soykırımdan Almanya ve İsrail’i sorumlu tuttu. Büyükelçi Wahed ise İsrail’in kurbanlarının hem Filistinliler hem de Yahudiler olduğunu vurguladı. Tartışmalar bölümünde konuşmacılar sık sık İsrail’i soykırım (genocide) yapmakla suçladılar.

ALMAN SOLUNA ELEŞTİRİ

Forumda, İsrail yanlısı ABD, İngiltere ve Almanya çokça eleştirildi ve kınandı. Ayrıca Gazze’deki katliama rağmen kendi hükümetine ses çıkarmayan, sadece barış talebini dile getirmekle yetinen Alman solu da eleştirildi.

Yeşil, Sol ve İlerici Forum’da ayrıca kadınların katıldığı bir toplantı (Feminist Assembly) yapıldı.

Meksikalı kadınları temsilen söz alan Leticia Montes Rodrigez (ve konuşan pek çok kadın) kadınların yetersiz eğitim ve sağlık koşullarının yanı sıra, eşitsiz, güvencesiz, esnek iş yaşamında yeterli kreş ve çocuk bakımı hizmeti almadan, ataerkil baskılar, şiddet ve ayrımcılıkla başa çıkmak zorunda kaldıklarını anlattı.

Kübalı kadınları temsilen katılan Osmayda Hernandez Beleno ise Küba’da devrimden sonra kadın ve erkeklerin güçlerini birleştirdiğini, bugün ülke genelinde kadınların birçok haklara sahip olduğunu dile getirdi. “Hiçbir kimsenin dışarıda olmayacağı bir eşitlik”ten söz etti.

Osmayda Hernandez Beleno

Latin Amerikalı kadınları temsilen katılan Floris ise toplumsal yaşamda işbölümüne değinerek “Erkekler işten, kadınlar ise evdekilerin bakımından sorumludur dayatması ile karşı karşıya kalıyor. Kübalı kadınlar ise yıllardır toplumda değişik rollerde yer alabiliyorlar” dedi.

Fransa’dan katılan Avrupa Göçmen Kadınlar Ağı’nın savunuculuk görevlisi Alyssa Ahrabare ise “Kadınlar başvurdukları sosyal uyum servislerinde de,  ayrımcılık ve ırkçılıkla karşı karşıya kalıyorlar. Düzensiz çalışma koşulları, işten atılma korkusu yaşarken bunun üstüne de şiddete uğruyorlar” dedi.

Alyssa Ahrabare

SONUÇ BİLDİRGESİ

Üç gün süren forumun sonuç bildirgesinde;

• Avrupa yönetimleri, neoliberal, gerici ataerkil ve çevresel yağmacı olarak eleştirildi.

• İlerici, sosyal, kültürel sendikal ve siyasi güçler farklı bir Avrupa inşa etmeye çağırıldı.

• Bireylerin yaşamlarını iyileştirmeyi amaçlayan çevreyi korumayı esas alan, her türlü ayrımcılığa eşitsizliğe son vermeyi öngören, kadınların üstlendiği yükü hafifletmek için kamu bakım sistemlerini daha çok teşvik ederek ataerkil sistemi ve sömürü düzenini ortadan kaldırmayı ve cinsiyete dayalı şiddetten arınmış bir Avrupa inşa etmeyi hedefledikleri vurgulandı.

• Hem neoliberal hem neofaşist tezahürlere karşı ortak politikalarla Avrupa genelinde sağı püskürtmek amacı ortaya konuldu.

• Avrupa’nın sosyal ihtiyaçları karşılayan, ama gezegene de saygı duyan bölgeler arası işbirliği ve dayanışmaya dayalı yeni bir sanayileşmeye ihtiyacı olduğu ortaya konuldu.

• Demokratik ve vatandaş gözetimini sağlamak için, kamu hizmetlerinin sosyal ve ekolojik hedeflerinin belirlenmesi, katılımların sağlanması, metalaşmanın baskılarına karşı sağlık ve sosyal hakların öncelikli olması ve korunması gerektiği vurgulandı.

• Avrupa’nın yeni sömürgeciliğin, kapitalist krizlerin, savaşların ve iklim değişikliğinin yol açtığı felaketlerden kaçan sığınmacıları reddeden bir kale olması gerektiği kaydedildi.

KÜRT SORUNU VE TÜRKİYE

Kaynaklarını halklar arasında bir arada yaşama ve işbirliğini inşa etmek için kullanan bir Avrupa hayal ediliyordu.

Sonuç bildirgesinde ek olarak, Türkiye´nin “demokratik muhalefete yönelik baskılarını şiddetle kınadıklarını” ve “Kürt meselesine demokratik bir çözüm bulunması yönündeki çağrıları desteklediklerini” açıkladılar.

Aynı saatte birçok değişik toplantı yapıldığı için hepsine katılamadım. konuşulanlar ışığında gözlediğim ve özlemini duyduğum bir konu ise, özellikle Avrupa Sol Partisi’nden katılımcılar, hepimize ve birbirlerine, “comrade” yani “yoldaş” diye hitap ettikleri halde “sosyalizmden” hiç söz etmemiş olmalarıydı.