Yeniden bir Türkiye kurulacak kadar geldi denilen o yardımlar nerede diye düşünmeden edemiyor insan, çadırları önünde çaresiz bekleyen insanları gördüğünde. Hele de kadınlar tarafından utana sıkıla istenenleri işitince.

Yüreğe düşen ateş: Hatay

Süreyya Köle

Kediler sarıyor çevremizi; yıkıntının başından ayrılmayan, mamadan çok, insan sevgisine, ilgisine acıkmış kediler. İlkbahardan ödünç alınmış bir gün Hatay’da. Hafif esen rüzgârın taşıdığı ceset kokusu... İçinden hiçbir canlının çıkmayacağı açık, un ufak olmuş beton ve demir yığınları... Başkaları da öyle düşünmüş olmalı ki kimse dokunmamış, olduğu gibi bırakılmış sayısız yıkıntı göz alabildiğine uzanıyor önümüzde.

Çalışmadığımız yerden geldi soru. Herkes şaşkın, herkes fena çuvallamış durumda. Kaç yıldır İstanbul depremi üzerine kafa yoranları ters köşeye yatırdı doğa. 

“Burası kafeler bölgesi, gece o saatte kimsenin olacağını sanmıyoruz,” diyor Edip Yeşil. Antakya Sanat Derneği’nden arkadaşımız. 

Hiç kimse mi? Ya kalacak yeri olmadığı için geceleri kafede kalan biri ya da birileri varsa? Belki de başka bir canlı, köpek ya da kedi? 

Toplumsal felaketlerin, canlının biricikliğini elinden alması, varlığınızın bir sayıya dönüşmesi ve bütünün içinde bir şey ifade etmeyecek kadar azımsanması ne acı! 

Yeniden bir Türkiye kurulacak kadar geldi denilen o yardımlar nerede diye düşünmeden edemiyor insan, çadırları önünde çaresiz bekleyen insanları gördüğünde. Hele de kadınlar tarafından utana sıkıla istenenleri işitince. Bir yerden sonra neye üzüleceğini, neye öfkeleneceğini bilemiyor insan. Bu işte bir yanlışlık var! Herkesin fark etmesi, itiraz etmesi gereken bir dizi tuhaflık!

Televizyonlar, gazeteler yeterince yansıt(a)mıyor gerçeği. Ne tarafını gösterseler bir tarafı eksik kalıyor. Tam bir doğruluk egemen değil. Yanılsamalar zinciri olsa olsa. Matematik yetersiz kalıyor. Resmî olanla gerçekte olan hiçbir zaman bu kadar ters düşmemiştir sanırım birbirine.

Tunay Devrim, Antakya Sanat Derneği’nden diğer arkadaşımız. Her yeri görmemiz, belleğimize kaydetmemiz için çaba sarf ediyor, Edip’le. Fahrenheit 451 düşüyor aklıma. Kitapları ezberleyen insanlar gibiyiz o anda. Aydan Yalçın, Yonca Yaşar, Selma Sayar, Gül Gülsün Yıldız, İpek Dönüm distopik bir dünyanın ütopik unsurlarıyız. Biz taşıyacağız o acıyı artık, bir yanımız umuda gebe. 

İşe yararlığımızı sorguluyorum o anda, insanlara ne faydamızın dokunabileceğini. Kitap değil iç çamaşırı istiyor bizden depremzede kadın, bir diğeri çorap. Elimiz boş gitmeyelim düşüncesiyle hareket ettik halbuki. Deprem bölgesine öyle bir yardım yağdı ki çocuklar için kırtasiye malzemeleriyle gittik o nedenle, çok sayıda kitapla. Gereksinim karşılamaktan çok, hediye niteliğinde şeyler götürmeyi tercih ettik arkadaşlarımla; zekâ oyunları, boyama kitap ve kâğıtları, türlü boya, kalem, atlamak için ip vb. 

Hatay için para kazanmalıyız duygusu hâkim oluyor bir anda; kazanıp, insanlar için alışveriş yapmalıyız, zorunlu gereksinimlerini gidermeliyiz... İyi de kazansak ne kadar kazanırız? Yardım etsek ne kadar edebiliriz? Tüm bunları hesap ederken o âna kadar Hatay’a hiç yardım yapılmamış psikolojisindeyiz. “Düşüncesindeyiz” diyemiyorum çünkü yapıldı.

Öyleyse?

İşin “öyleyse” kısmı toplumsal reaksiyon gerektiriyor tabii ki, mücadele gücü ve cesareti, hesap sorma bilinci. 

Çaresizliğin, yetemeyişin kıskacında, hızla uzaklaşmak istiyor insan Hatay’dan. Mevcut durumu yok saymak, reddetmek. Tam tersi ya da bildiğiniz, oraya yerleşmek. Ortası yok. Yaşananla aranıza sağlıklı mesafe koymanız mümkün değil. Belki de bu nedenle, deprem bölgesine bir kez gidenin sonrasında tekrar tekrar gitmesi. 

Türkiye Yazarlar Sendikası Ankara Temsilciliği, biz de öyle yapacağız. Sözler verdik çünkü. Bir ayağımız orada olacak artık. Edebiyatın, sanatın sağaltan coşkusunu aşılayacağız insanlara. Birlikte düşünmenin, birlikte yaratmanın sınırlarını zorlayacağız. Gelecek güzel günleri hayal etmekle başlayacağız işe. Gerisini zaman gösterecek, yaşam…

Nazire Gürsel, Gülnur Günay, Çemen Tozbey Elmacı, Fulya Bayraktar, İnci Gürbüzatik, Oya Özgen, Leyla Serpil, Ayşegül Daylan, Adalet Temürtürkan, Kafiye Müftüoğlu, Gül Parlak, Mediha Ünver, Hatice Günday Şahman, Şebnem Aktolga, Fatin Kanat, Seyfettin Sarı, Ahmet İzan, Alaattin Topçu dostlarımıza Hatay için oluşturdukları imeceye bin teşekkürle…