Yürekten, gülerekten yürümek…
Fotoğraf: Depo Photos

Orhan AYDIN*

Bu can pazarının orta yerindeki insan, ülkenin üstündeki mavilik karardıkça, dağ başlarında yapayalnız kalmış serçe kuşları gibi çaresizleşiyor.

Umudu erteliyor.

Sevinci erteliyor.

Direnenlerin hep tarih yazdığı, ağlaşıp geleceği karartanların ise kaybettiği gerçekliğini bile bile teslim oluyor suskunluğa.

Yalnızlıkları çoğaltıyor suskunluk.

Acıları kör düğüm yapıp zalimin zulmüne teslim ediyor umudu.

Oysa derine daha derine kazıldığında, teslim olmamışların, hep ışıklı, aydınlık bir geleceği kurmak için direnenlerin seslerine kavuşuyor ellerimiz.

Tutunacak dalları olanlar, omuz başlarından sarmalayıp sevinçler içinde halaya duranlar, şarkıların-türkülerin ortaklaştığı bir harman yerinde aşk ile dans edenler, çello ya da kemandan çıkan ağıtlara eşlik eden piyanolar gibi yasları, gözyaşlarını umuda çevirenler hep aynı damarın iz sürücüleri oldular.

Orada üstümüzde dolaşan kara bulutların yeni asit yağmurlarına dönüşmesine izin vermeyen, bahar sevinçleriyle kardelen çiçeklerini öpüştüren, arı kanatlarıyla ardıç kuşlarının güneşin içinde düşler kurduğu, çağlayan suların nar ormanlarında rüzgâr olup masmavi umudu dönüştüğü anlar var.

Bir değil beş değil, bin değil, milyonlarca kez yazılmamış şiirler olup barışın, aşkın ve kardeşliğin sofrasında gelincik çiçekleri gibi geleceği kuruyorlar.

Bu sofranın orta yerinde Karacaoğlan var, Yunus var, Pir Sultan var, Nazım var, Enver Gökçe, Ahmet Arif, Hasan Hüseyin Korkmazgil, Gülten Akın, Behçet Aysan, Metin Altıok, Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Sait Faik, Orhan Veli ve ateş böcekleri gibi karanlığı aydınlatan daha niceleri var. 

Her birinin sözü aşk, her birinin sözü yurt, her birinin sözü gelecek umutlu günler ve insan.

Burada dayanışma var toprağı birlikte sürmek, ekini birlikte devşirmek, ekmeği birlikte koklamak için, acıyı aş eylemek, umudu maviye çevirmek için.

Burada kardeşlik var, mezar taşları gibi susmayan, sevincin de hüznün de papatyalar gibi kucaklar dolusu olduğu.

Burada emeğin, alın terinin namusu için sıkıp yumruğunu dövüşen, dansa durmuş çocukların gülüşleri var.

Burada kendinden olmayana kin yok, nefret yok ama öfke var hak yiyene, haramzadeye, talancıya, sahtekâra, din simsarı soytarıya.

Burada yaban gülleri kadar özgürlük isteği, ıhlamur ormanları kadar barışın sesi var.

Burada ölüm değil yaşam kutsanıyor tıpkı kiraz ve kızılcık ağaçlarının çiçeğe sonra bir güneşli sabahta meyveye durması gibi.

Burada tarikatların nefret kusan, öfke, kin kusan, ayrıştıran, bölen kusuntuları yok.

Burada çocuklar çiçek.

Burada kadınlar gelecek.

Burada sanat başağa durmuş bir buğday tarlası gibi özgür.

Burada ötekileştirme, düşmanlık yok.

Burada köklerini denizlerin derinliklerine salıp dallarından hayata bir güneş sevinciyle merhaba diyen ılgın ağaçları gibi umut var.

Burada kardeşkanı yok.

Burada ateşe atıp yaktıkları canlar için el açıp dualarla uluyan soysuzluğa asla yer yok.

Burada tecavüzler kutsanmıyor, kadın cinayetleri ibadetten sayılmıyor.

Burada vicdan çürümesi, tapınmanın dayattığı yok oluş, kapı kulluğu yok.

Burada tüm kültürel zenginliklere saygı, yaşanmış her hayata her canlıya sevgi var.

Burada yenilmişliğin gelip omuz başlarına oturup karanlığın kutsanmasına izin asla yok.

Burada incir ağaçları serinliğinde uçuşan kuşlar kadar özgürlük var.

Burada tüm kültürel zenginliklere saygı, yaşanmış her hayata her canlıya sevgi var.

Burada yenilmişliğin gelip omuz başlarına oturup karanlığın kutsanmasına izin asla yok.

Burada incir ağaçları serinliğinde uçuşan kuşlar kadar özgürlük var.

Burada.. “Yürümek;

yürümeyenleri

arkanda boş sokaklar gibi bırakarak,

havaları boydan boya yarıp ikiye

bir mavzer gözü gibi

karanlığın gözüne bakarak

                              yürümek!..

Yürümek;

dost omuz başlarını

omuzlarının yanında duyup,

kelleni orta yere

yüreğini yumruklarının içine koyup

                               yürümek!..

Yürümek;

yolunda pusuya yattıklarını,

arkadan çelme attıklarını

                            bilerek

                            yürümek...

Yürümek;

yürekten

gülerekten

          yürümek.”... var.

*Sanatçı.