Beyoğlu Sineması, maddi zorluklar nedeniyle kapılarını kapattığını duyurduğunda bir salonun daha elden gideceği konusunda endişelenmiştik. Neyse ki olmadı, İBB tarafından yenilenen sinema farklı hikâyelerin yuvası olmak üzere hizmete açıldı.

Zaman yolculuğunda Beyoğlu Sineması
Fotoğraf: Depo Photos

Murat TIRPAN

Bir sinema eleştirmeni ve akademisyeni olarak, benim gözlerim, beyazperdeye yansıyan her hikâyenin ötesinde, bu hikâyelerin sahneye konduğu sinema salonlarının duvarlarında gizli, sessiz ama eşsiz hikâyeleri arar ve hatırlar. Beyoğlu Sineması’nın duvarları, bu bağlamda, tüm zamanların en etkileyici hikâyelerini içinde barındırıyor. Sinemanın büyülü dünyasının bir parçası olma arzusu ile yanıp tutuşan birçok insan için, İstanbul’un kalbindeki bu sinematik alan çok önemliydi. Fuaye’de beklemek, muhabbet etmek ve özellikle festival zamanları tıklım tıklım olan salonda yepyeni bir hikâyeye eşlik etmenin imkânıydı. Pandemi dönemi sonrası yaşanan maddi zorluklar nedeniyle kapılarını kapattığını duyurduğunda hepimiz Emek’e olanın tekrarlanacağı, bir salonun daha elden gideceği konusunda endişelenmiştik. Neyse ki olmadı, İBB tarafından yenilenen sinema, yeniden farklı hikâyelerin yuvası olmak üzere hizmete açıldı.

Gelin, zaman makinesine atlayalım ve 1989 yılına dönelim. İstanbul’un tarihi Halep Pasajı’nda, henüz perdesini sinemaseverlere açmış olan Beyoğlu Sineması’nda Şahin Kaygun’un “Dolunay” filmi gösterimdedir. Muhtemelen o gün orada filmi izleyen seyirciler bu sinematik sığınağın, İstanbul’un canlı film kültürünün geniş tablosuna kendi hikayesini ekleyeceğini bilmiyordu. Ama 1990’larla birlikte, bu kültürel mekân, film festivallerine ve etkinliklere de ev sahipliği yaparak sevilen bir mekân haline geldi ve 1994 yılında, Türkiye’den Eurimages European Cinema üyesi olarak kabul edilen ilk sinema kuruluşu olma onuruna erişti. Bu durum mekânın hem Türk hem de Avrupa sineması arasında dinamik bir diyalog yaratma konusundaki imkanını gösterir.

YENİDEN DOĞUŞ VE KÜLTÜREL KORUMA

Beyoğlu Sineması’nın hikâyesi, sadece parlak bir geçmişle değil, aynı zamanda yeniden doğuş ve kültürel koruma ile de ilişkilidir. Hikâyesi, Pera Sirküsü’nün taş duvarlarına işlenmiş ve 1904 yangınından sonra, Mimar Campanaki’nin yeteneğiyle, İstanbul’un mimari ve sinematik tarihinde rezonans yaratan bir taş yapıya dönüştü. Fakat, zamanla kimsenin görmezden gelemeyeceği maddi zorluklar geldi. AVM’lerdeki sinema zincirlerinin yükselişi, Beyoğlu Sineması gibi müstakil sinema salonlarının zor zamanlar geçirmesine neden oldu. Alkazar, Yeni Rüya, Emek, Sinepop ve Çemberlitaş Şafak gibi birçok bağımsız sinema salonu kapanırken, elbette ve ne yazık ki Beyoğlu Sineması da bu fırtınadan nasibini aldı.

Ve sonra, bir tweet ile Beyoğlu Sineması’nın kapanacağı haberini aldık. Sinemaseverler için kalp dağlayan bu haberin neyse ki panzehiri çok geçmeden bulundu. Cem Altınsaray ve Utku Ögetürk gibi sinema yazarları, Beyoğlu Sineması’nın kapanmasına izin vermedi. Bir basın toplantısı düzenlenip  “Beyoğlu Sineması Kartı” projesi tanıtıldı ve sosyal medya kampanyaları başlatıldı. Onur Ünlü, Ercan Kesal, Tolga Karaçelik, Güven Kıraç, Mert Fırat ve Hazal Kaya gibi sanatçılar ile sinemaseverler, kampanyaya verdikleri destekle Beyoğlu Sineması’nın kapanmasının önüne geçtiler.

KÜLTÜREL MEKÂNLARIN KAPİTALİZME DİRENMESİ

İçinde yaşadığımız dönemde kadim kültürel mekânların kapitalizme direnmesinin hikâyesi ne yazık ki kolay olmuyor. Cephelerin kazanıldığı ve kaybedildiği epizodlarla sıkça karşılaşıyoruz. Beyoğlu Sineması’nı kurtarma süreci de uzun sürmedi, heyecan verici başlangıçtan sonra, sinemayı devralan Utku Ögetürk’ün Utku Ögetürk’ün iş hayatında çalışanlarına uyguladığı sistematik mobbing ve psikolojik şiddetin açığa çıkması ve maddi konulardaki hafif bir tabirle başarısızlığı yüzünden sinema yine kapanma noktasına geldi. Bu üzerine çok yazılıp çizilen mevzuları meraklısı kolayca öğrenebilir ama olan sinemaya oldu ve Beyoğlu Sineması uzun süre kapalı kaldı.

Ve hikâyenin sonunda neyse ki mutlu ya da yine kazanılmış bir cephe var diyelim. Sonunda İstanbul Büyükşehir Belediyesi, bu ikonik sinemayı satın alarak, efsanevi yapının içine yeni bir yaşam enerjisi enjekte etti. Taksim Mahallesi’ndeki İstiklal Caddesi’nde perdeler yeniden açıldı ve beyaz ekran hareketli resimlerin büyüsüyle bir kez daha titreyecek artık. ‘Büyülü fener’ yeniden alevlendi, sinemaseverler ile genel olarak şehrin büyük sevinci, Beyoğlu Sineması’nın ve İstanbul’un kültürel dokusunun devam eden hikâyesindeki bu önemli döneme eşlik ediyor.

İstanbul Belediyesi tarafından Beyoğlu Sineması’nın restorasyonu ve yeniden açılması, sadece mimari bir yenilenme/kurtarılma hikâyesi değil, aynı zamanda şehrin sinematik mirasını koruma ve besleme konusundaki sarsılmaz taahhüdünün bir kanıtı. Bu kültürel koruma eylemi, Beyoğlu Sineması’nın tarihi ve sinematik hikâyesinin İstanbul’un dinamik kültürel kimliğinin canlı, soluk alıp veren bir parçası olmaya devam etmesini sağlayacak. Bu hikaye bizler için sadece bir tarihsel yapının korunması değil, aynı zamanda İstanbul’un sinematik ruhunu ve kültürel zenginliğini yansıtan canlı bir anlatının devam etmesi anlamına geliyor.

Fotoğraf: İBB

∗∗∗

‘SULTAN’LI AÇILIŞ

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), 2022 yılında kapısına kilit vuracağını duyuran Beyoğlu Sineması’nı baştan aşağı yenileyerek, kentin kültür-sanat yaşamına yeniden kazandırdı. Önceki akşam yapılan açılışa Türk Sineması’nın ‘Sultan’ı Türkan Şoray da katıldı. Açılışta konuşan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, şu ifadeleri kullandı: “İstanbul’un geçmişten bugüne taşıdığı değerleri ve güzellikleri, hiçbir ayrım yapmadan, saygıyla ve titizlikle sahipleniyoruz. Hiçbir güzelliğin yok olup gitmesine asla izin vermiyoruz. Buna tahammülümüz yok. Onun için; iyinin, doğrunun, güzelin peşinde koşmaya devam edeceğiz. Hayatı kolaylaştırmak ve insanların yaşamını kaliteli hale getirmek için çok çalışacağız. Göreceksiniz; hep birlikte başaracağız ve hep birlikte kazanacağız. Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Çünkü ben, Yeşilçam’ın hayatımıza soktuğu, kimine göre de çok inandırıcı olmayan ama bana göre çok da inandırıcı olan altın kuralına yürekten inanıyorum. O da biliyorsunuz ki; ‘İyiler hep kazanır.’ Yeşilçam’ın kuralıdır bu. Dolayısıyla, biz kazanmaya devam edeceğiz.”

Türkan Şoray