Çocuk romanlarındaki güçlü öykülemesi ve duru Türkçe’siyle sevilen Ömer Açık bu kez, acısıyla tatlısıyla anıları hatırlamanın, unutmamanın değerini duyumsatan sıcacık bir hikâye anlatıyor.

Zorlukların üstesinden dayanışmayla gelinir

Zeynep CEREN

Ömer Açık’ın kaleme aldığı, küçük Güneş’in hikâye dinleme tutkusunun büyüklerin geçmişlerine kısa bir yolculuk yapmalarına vesile olduğu Hatırlamak İçin Güzel Bir Gün Günışığı Kitaplığı etiketi ile raflardaki yerini aldı.

BİTMEYEN SALINCAK SIRALARI

Çocukken, Ankara’da Kurtuluş Parkı’nın o zamanlar eşi benzeri az olan kocaman oyun parkına babamla her gittiğimde salıncak sırasını sabırsızlıkla bekler, bindiğimde de diğer çocuklara asla sıramı vermezmişim. O zamanlar çocukların bir evin bir prensi/prensesi olduğu yıllar olmadığı için, tabii bu yaptığım ayıp kaçar ve ufak bir uyarı ile sıranın tekrar arkasına geçerdim. Kesinlikle uzun zaman en büyük ilgi alanım salıncaklar ve parklar olarak kaldı. Bu nedenle kitaptaki küçük kahramanımız Güneş’in parka gitmek ve eve dönmemek için ayak diremesini çok iyi anlıyorum.

Güneş altı yaşında, yazarın deyimiyle meraklı kedileri andıran cıvıl cıvıl bir çocuk. En büyük eğlencesi mahallenin parkına gitmek. Daha doğrusu gitmek ama dönüş zamanı gelince bin dereden su getirmek. Parka gitme seansı hep babasının “haydi eve, dediğimde lütfen mızıldanma” cümlesi ile açılıyor. Ama tam eve dönecekken Güneş daha hiç oynamamış, kum havuzunda yapılan kaleler bitmemiş, köpek parkına gidememiş oluyor ne hikmetse.  
Tek eğlencesi parka gitmek değil bir tane daha var; hikâye dinlemek. Yeri, saati, anlatanı fark etmez ilgisini çeksin yeter. İşte Güneş’in bu merakından beslenen ve babasının dahil olmasıyla olgunlaşan gece parkı eğlencesi dedesinin minik bir hikâye anlatmasıyla alev alıyor.

“Hiç unutmam toruncağızım. Bir gece bütün mahalle parkta toplanmıştık. Ne geceydi ama. Ödümüz patlamıştı.”

BİRLİKTELİK DUYGUSU MAHALLELERDE BAŞLAR

Hatırlamak İçin Güzel Bir Gün özelinde Güneş’in ama asıl çok gerilerde kalmış, özlemle hatırladığımız mahalle dayanışmasının kısa bir anması. Zaten 80’li-90’lı yıllarda çok severek izlediğimiz Perihan Abla, Bizimkiler gibi hani bizi bize anlatan diziler bu kültürümüzün eseri değil miydi? Sonra tercihler değişti, tek olmak kutsandı, yalnızlığın adı bireycilik oldu.

Yine de diğerlerine kıyasla herhangi bir olağanüstü durumda birlikte olmayı en kolay başaran milletlerdeniz sanırım. Deprem de bu olağanüstü durumlardan biri. Ülkemiz için hep kapının arkasına saklanmış bekleyen en sinsi doğal afet deprem. Ölüm gerçeği gibi varlığını bildiğimiz ama unutarak yaşadığımız. İşte Güneş’in mahallelileri de bir nevi ’99 depremi anması için yine sıcak bir 17 Ağustos gecesinde parkta toplanıp unuttuklarını hatırlıyorlar.

YAZARIMIZIN AKLINA GELENLER 2023'TE BAŞIMIZA GELDİ

Bu kitap aslında birkaç yıl önce yazılmış. 2023’te çok büyük bir deprem olacağını bilmişçesine… Yetmezmiş gibi aynı yıl Filistin’de çocuk kadın demeden büyük bir katliam yapılacağını da hissetmişçesine... Evet her şey geçiyor. Haksız olanlar tarafından çabucak unutuluyor ama yara almış olanların unutmasına imkân yok. Kabuk bağlar ama dokunsan kanar. Güneş’in, babasının, Gazzeli Nafel amcanın ve tabii bizim hikâyemiz bu. Unutulmasın, mahalleden mahalleye yayılsın. Mutluyum ki anlatacak yeni bir hikâyemiz oldu.

Son söz: Çocuklarla inatlaşmayın. Onlara sadece hayaller kurabilecekleri hikâyeler anlatın.


Hatırlamak İçin Güzel Bir Gün 

Ömer Açık

Günışığı Kitaplığı, 2023