Boğazın kenarındaki kömür deposundan içeri girenlerin ilk izlenimini bir takdir cümlesi oluşturuyor: -Valla bu kapitalizmin yaratıcılığına...

Boğazın kenarındaki kömür deposundan içeri girenlerin ilk izlenimini bir takdir cümlesi oluşturuyor:

-Valla bu kapitalizmin yaratıcılığına şapka çıkartmak gerek!

-Neden?

-Baksana şu kömür deposunun zemini asfaltlayıp, para basan bir makine haline getirmiş.

Tam adı "Turkcell Kuruçeşme Arena" olan konser meydanı önceki akşam BirGün okurlarına kapılarını açıyor.

BirGün'ün 4. yaş kutlaması için sahneye "BirGün okuru" Bülent Aydın geliyor. Bülent "iki kere yüreğimiz yandı" diye başlıyor:

-Önce Reha Mağden ağabeyimizi kaybettik, sonra Hrant Dink'imizi...

Onları alkışlarla anıyoruz.

•••

BirGün'ümüzün 4. yaşı için düzenlenen beşli konser Bülent Ortaçgil'in kadife sesiyle başlıyor. Büyük sanatçı sahneye ilk çıkanın her zaman "uvertür" olmayacağını da gösteriyor. Böylece şarkılı türkülü gece final havasında başlıyor.

Ortaçgil'in ardından Kürtçe'nin enfes vokali Aynur sahneye çıkıyor. Şarkılarındaki acı ve hüznü anlamak için Kürtçe bilmeniz gerekmiyor. Aynur'un olağanüstü güçlü sesi size her şeyi anlatmaya yetiyor.

Gazetemizin yazarlarından Şeyhmus Diken geceye katılmak için Diyarbakır'dan kalkıp gelmiş. Dinleyici kitlesinin "niceliği" onu hoşnut etmiyor:

-Biz Diyarbakır'da Aynur konseri için 200 bin kişi toplanmıştık...

-Ne yapalım, Diyarbakır'da Kürt çok, İstanbul'da ise devrimci az! •••

Devrimci azlığı politik yaşama da yansıyor. İstanbul'da kaç kişiyle sahaya çıkacağımızı büyük usta Zülfü Livaneli sahneye geldiğinde şiirsel bir dille ifade ediyor:

-Bu sefer Meclis'e "Baskın" yapıp, yeni "Ufuk"lar açacağız!

Baskın Oran ve Ufuk Uras'ın bundan daha şık propagandası olabilir miydi?

Zülfü Livaneli BirGün gecesi için hasta haliyle kalkıp gelmişti:

-Buraya gelme onuru verilince hiç olmazsa çıkıp iki şarkı okumalıyım dedim.

Zülfü, BirGün'ün "iddialı" tevazusuna yaraşır bir havadaydı. Kardeşi Ferhat Livaneli ile birlikte iki kişilik dev orkestra halinde Kuruçeşme Arena'yı deniz kenarından alıp bulutların üzerine çıkardı:

-Yi-ğiii-diiiim aslaaaa-nıııım.... buradaaaa yatıyoooor!

Zülfü'ye eşlik eden binlerce ağız tek yürek olmuştu. Onu bırakmak istemediler. Zülfü de böylesi geceleri özlemişti ki, iki şarkıyla gidemedi:

-Biliyorum, sizler bu şarkılarla büyüdünüz, âşık oldunuz, evlendiniz...

Arkası da vardı... 1981 doğumlu bir genç yanındaki kız arkadaşına Zülfü'nün bilmediği kendi özel tarihini anlatıyordu:

-Benim adım Zülfü Livaneli'nin bu türküsünden geliyor: Yiğit!.. •**

Zülfü, "Karlı kayın ormanı"ndan "Leylim ley" diyerek geçerken dinleyenler "Gözlerin bir çığlık" diye haykırıyorlardı.

Liveneli'yi CHP sıralarında parlamenterlik yaramamıştı. Meclis göbeği, onun olgun yakışıklılığına aykırı düşüyordu. Hafif kilolu hali şakalara da neden oluyordu:

-İyi ki CHP'den istifa etmiş. Yoksa muhalefet sıralarında sessizce oturmaktan, Allah korusun Pavarotti haline gelebilirdi!

BirGün gecesinde görüldü ki, Zülfü'ye sahnelerin bilge sanatçısı olmak, CHP'li parlamenter olmaktan çok daha fazla yakışıyordu.

Sahneden ayrılırken herkesin damağında eski Zülfü'nün eskimeyen doyumsuz tadı kalmıştı:

-Aydınlık Türkiye'de görüşmek üzere!..

***

Livaneli'den sonra sahneye gelen Aylin Aslım ve Tayfası, ilk şarkısıyla geceye katılanları fethetti:

-İlk parçamız Birgün!

Baba Zula ise kendilerinden beklendiği üzere geceyi doruğa taşıdılar... Gece uzadığı için ulaşım sorunu nedeniyle ayrılanlar ne kadar üzülseler yeridir denilebilecek bir performans sergilediler.

BirGün'ün 4. yıl kutlaması bu türden gecelerin alışılmış havasının bir hayli dışındaydı. Sahneye ücret istemeden "dayanışma" ruhuyla çıkanlar da, "dayanışma" için para verip bilet alanlar da çok mutlu oldular.

BirGün, inadına her gün yayınlanmaya devam ediyor. Tıpkı Zülfü Liveneli'nin belirttiği gibi:

-Bu boğucu ortamda BirGün solun nefes borusudur!