10 maddede başkanlık sistemine neden karşı çıkmalı?
Bir rejim tarzı olarak başkanlık sisteminin artıları eksileri tartışılabilir. Ne var ki Türkiye’de bu gündem, doğrudan RTE’nin arzu ve ihtiyaçları doğrultusunda yaratılmıştır. Bu nedenle “ala-Tayyip” başkanlık modeline karşı gerekçeler, kuramsal bir çerçeveden değil, somut durumun somut değerlendirilmesine dayandırılmıştır.
1. Koca bir ülke Kaçak Saray’dan yönetilecek; bütün kararlar bu çatı altında alınacak; parlamenterler, yargı mensupları, işadamları, akademisyenler, sanatçılar bilumum zevat RTE’nin ayağına gitmek zorunda kalacak; “tüm işler” buradan bağlanacaktır.
2. Yasama-yürütme-yargı arasındaki kuvvetler ayrılığı ilkesi fiilen ortadan kalkacak, “güçler uyumu” zırvasıyla 12 Eylül 2010 referandumuyla önü açılan daha baskıcı bir toplum yaratma projesinin son virajı dönülecektir. Böylelikle “fren ve denge” mekanizmasının freni patlayacaktır.
3. Başkanın aynı zamanda partiyi de yönetmesi, parlamenterliği RTE’nin iki dudağı arasından çıkacak söze bağlayacak, siyaset adeta “tek adamın” gözüne girme çabasına indirgenecektir. Gücün tek elde toplandığı rejimin adı da “faşizm” olarak adlandırılacaktır.
4. Kötü yöneten ve halk desteğini yitiren başkan, dönemin sonuna kadar değiştirilemeyecektir. Çok az bir farkla seçilse dahi, “halkım beni seçti” argümanıyla istibdat rejimini dayatmaya devam edecektir. Bu durum darbe girişimlerine bahane teşkil edebilecektir.
5. Başkanlık sisteminin “çoğunlukçu” tabiatı, “kazanan hepsini alır” zihniyetini yerleştirecektir. Toplumdaki siyasi, kültürel, mezhepsel, sınıfsal kutuplaşmalar derinleşirken , RTE laiklere karşı İslamcılardan, Alevilere karşı Sünnilerden, çağdaşlara karşı muhafazakarlardan, emekçilere karşı sermayeden yana taraf olacaktır.
6. Saltanat, hilafet, belki de giderek şeriatın kapısı aralanacak; Türkiye Körfez monarşileri tarzı Sünni-Vahabi İslam ekseninde daha da gerici bir rejime sürüklenecektir. Bu koşullarda laikliği kazanmak iyice zorlaşacaktır.
7. Tüm yolsuzluklar, hırsızlıklar, usulsüzlüklerin üstü örtülecek, bütün ihalelerden rüşvet almak adeta meşrulaşacak ; sınırsız bir fütursuzlukla ve yüzsüzlükle artık dolarları ayakkabı kutularına tıkıştırmaya, hesapları sıfırlamaya gerek bile duyulmayacaktır.
8. Liyakatin, diğer bir deyişle işi layık olanın, işin ehlinin üstlenmesi ilkesinin esamesi bile okunmayacak ; tüm kamu bürokrasisinde, üniversitelerde, giderek özel sektörün kilit noktalarındaki atamalar, “aile içi” konsensüs yoluyla gerçekleşecektir.
9. Ekonomi tek elden yönetilecek ; faizlere, teşviklere, ihalelere ilişkin tüm ekonomik kararlar “Saray fetvasına” bağlanacak; sendika ve grev hakkı bir lüks haline gelecek; Soma, Şirvan benzeri maden kazalarının, iş cinayetlerinin önü alınamayacak; işçilerin emekçilerin sesi kesilir, sosyal devlet zayıflatılırken, yurttaşlar Başkan’ın, cemaat ve tarikatların “hayır ve hasenatına” muhtaç duruma düşürülecektir.
10. İnsan hakları, kadın hakları, kültürel çoğulculuk, düşünce, toplanma, örgütlenme, basın özgürlüğü hayal olacak; OHAL olağan, KHK kural haline getirilirken, “hukukun üstünlüğü” ilkesi tarihe karışacak; yandaş medya dışındaki tüm “aykırı” seslerin susturulması için Saray gemi azıya alacak ; hapisaneler muhalif gazeteci, politikacı, aydınlarla lebalep doldurulacaktır.