COVID-19 pandemisinin açıkça gösterdiği üzere bilim inkârcılığı, hangi motivasyonla ortaya çıkarsa çıksın ve ne kadar akıl dışı olursa olsun görmezden gelinmemesi gereken bir halk sağlığı tehdididir.

2020'yi ardımızda bırakırken: Covid-19 pandemisi ile politik ve kitlesel bilim inkârcılığı

Prof. Dr. Özlem KAYIM YILDIZ

Bilim inkârcılığı, bilimsel kanıtlara inanmakta isteksizlik olarak tanımlanır ve mevcut bilimsel veriler hakkında kuşku yaymak, bilimsel süreçlerin işleyişini kusurlu göstermek ve görüş birliğini reddetmek yollarına sıkça başvurur. Bilim inkârcılığının COVID-19 pandemisi ile birlikte ortaya çıkmadığını,en azından on yıllardır iklim değişikliği, evrim, tütün endüstrisi ve HIV/AIDS başta olmak üzere birçok alanda zaman zaman organize bir biçimde var olduğunu biliyoruz. Özellikle politik ve ekonomik gücü ellerinde bulunduran aktörlerce desteklenen inkâr, toplumların ciddi sağlık tehditlerine olan yanıtını şekillendirir ve sonuçları ölümcül olabilir.

Kuşkuculuk, bilimin temel değerlerinden biridir; bilimsel ilerleyiş, mevcut teorilerin ve verilerin sürekli olarak test edilmesi ile sağlanır. Fakat bilimsel kuşkuculuk, klinik çalışmalardan elde edilen kanıtları ve bilimsel görüş birliğini temelden yok sayan, kanıta dayalı bilim anlayışını hakir gören bir kuşkuculuk değildir; aksi yöndeki güçlü kanıtlarla yanlış olduğu ortaya çıkarılmış hipotezlere körü körüne bağlılık bilimsel ilerleyişi imkânsız hale getirir. Bilimsel kuşkuculuk ile bilim inkârcılığı arasındaki fark budur.

BİLİMİ İNKÂR ETMEK

Hangi konuda olursa olsun, bilim inkârcılığının işleyiş yolu ortaktır. Diethelm ve McKee1inkâr sürecinin beş karakteristik elementini şöyle tanımlamıştır: Komplo teorileri, sahte uzmanlar, bilimsel verilerde seçicilik, bir araştırmadan elde edilmesiimkânsız beklentiler yaratmak ve mantık safsataları kullanmak. En yaygın başvurulan yöntemlerden biri, tüm bilim insanlarının kompleks ve gizli bir komplonun parçası oldukları, makalelerin hakem gözden geçirmesinden geçiş sürecinin sansür amacı taşıdığı şeklindeki komplo teorileridir. İnkârcılar, bilimsel ortodoksiye karşı çıkacak entelektüel cesarete sahip olduklarını ancak susturulduklarını öne sürerler.Hızlı yayılan COVID-19 pandemisinde bilim çevrelerinin yeni elde edilen kanıtlarla değişen söylemleri de bilimsel işleyişin doğasına aşina olmayan kimi insanlarda bilim insanlarına duyulan güvensizliği artırdı.Ayrıca pandemi,sosyal medya çağında tüm dünyayı aynı anda ilgilendiren en büyük krizlerden biri. Sosyal medyanın komplo teorilerinin büyümesi ve yaygınlaşması için ideal besi yeri işlevini gördüğünü de göz önünde tutmak gerekir.

İkinci yol, sahte uzmanlar kullanılmasıdır. Belirli bir alanda uzman oldukları söylenen bu kişilerin görüşleri mevcut kanıtlarla tamamen uyumsuzdur.Bilimsel çevrelerde üzerinde baskın bir biçimde görüş birliği oluşmuş kanıtları reddeden az sayıdaki inkârcıya mutlak otoriteymişçesine medyada yer verilmesi, görüşlerinin halka yayılmasının sağlanması yoluyla bilimsel çevrelerde bir görüş birliğinin olmadığı, farklı, eşit güçte karşıt görüşlerin olduğu yanılgısı oluşturulur. Başka bir deyişle, retorik argümanlar kullanılarak meşru bir tartışma ortamı sürdürülüyormuş algısı yaratılarak bilimsel görüş birliği reddedilir.

SEÇİCİLİK

Sıkça başvurulan başka bir yöntem ise seçiciliktir. Baskın görüş birliğinin aksini öne süren az sayıdaki makale mutlak doğru kabul edilirken, destekleyen makaleler görmezden gelinir. Buna en iyi örnek Wakefield ve arkadaşlarının 1998’de Lancet’te yayınlanan ve daha sonra geri çekilmiş olan makaleleridir.2 Bu makale, on iki çocukta kızamık, kabakulak, kızamıkçık aşısı ile otizm arasında ilişki olduğunu öne sürmüş, daha sonra yazarlarının birçoğu tarafından geri çekilmiştir. Sonrasında yüz binlerce çocuğun dâhil edildiği toplum tabanlı çalışmalarda aşılar ile otizm arasında ilişki bulunmadığının bildirilmesine karşın, aşı karşıtları Wakefield’in geri çekilmiş makalesini hala argümanlarını desteklemek için kullanmakta ve çok daha güçlü kanıt sağlayan makaleleri görmezden gelmektedirler.3

PEKİ, İNSANLAR NEDEN İNKÂR EDERLER?

Bazıları için açıkça çıkar ilişkisi söz konusu. İklim değişikliği konusunda ayrıntılı bir biçimde araştırılmış olduğu üzere, bazı politik ve endüstriyel kuruluşlar organize bir biçimde inkâr propagandası yürütmekteler. Bazıları ise aykırı görüşleri nedeniyle medya tarafından çokça ilgi görüyorlar ve bu ilgiyi ancak görüş birliğinden farklı söylemleri ile sürdürebileceklerinin farkındalar.Pandeminin başında televizyonlarda duyduğumuz ‘Türk geni, kelle paça, grip gibi’ sözlerinin sahibi olan uzmanları (!) ikinci grupta değerlendirmek mümkün. Yukarıdaki iki gruba dahil olmayanlar içinse inkârcılığın mekanizması sadece bilgisizlik ya da akıl dışılık ile açıklanamayacak kadarkompleks.Günümüzde bilme illüzyonunun ne ölçüde yaygın olduğuna aşina olduğumuzdan, gerçek bilgiye hâkim olunduğuna ilişkin mesnetsiz, aşırı özgüvenin de tek neden olduğunu varsayamayız. İnkârın altında yatan bilişsel, psikolojik ve sosyolojik nedenler var.

Bilişsel uyumsuzluk teorisine göre önceden sahip olunan bilgi, tutum, duygu, inanç veya davranışla sonradan edinilen bilgi arasında uyumsuzluk hissedildiğinde ortaya çıkan hoş olmayan duygudan kurtulmak için aklın önünde iki yol vardır: Yeni düşünceler geliştirilir, var olanlar değiştirilir ya da özellikle yeni bilgiye istek dışında maruz kalanlarda olmak üzere, yeni bilgi yok sayılır, yanlış yorumlanır, inkâr edilir.4 İnkâr, psikolojik bir savunma mekanizması olarak işlev görür.

SOSYOLOJİK NEDENLER

Bilim inkârcılığının sosyolojik nedenleri de vardır. İnsanlar genellikle destekledikleri partizan liderlerden edindikleri bilgilere güvenirler.5 Bir sosyal ya da politik grubun baskın görüşlerini benimsememenin bedeli ağır olabilir. ABD’de inkârcılık, bilim okuryazarlığının olmaması, sağ ideoloji, din, konservatif kolektif kimlik ile ilişkilendirilmiştir.6 Pandemi süresince bilim karşıtı söylemleri ile dikkati çeken Trump’ı destekleyen eyaletlerde fiziksel mesafe gibi tedbirlere daha az uyum gösterilmesi ve sonuç olarak enfeksiyon ve ölüm oranlarının daha yüksek olması tesadüf olmamalı.7

Bilim okuryazarlığı ve genel olarak eğitim düzeyinin düşüklüğüde bilim inkârcılığını besleyen durumlardan biri. ABD’de 9.654 erişkinin dâhil edildiği bir araştırmada, lise veya altında eğitim alanların %48’inin, lisansüstü eğitim alanların ise sadece %15’inin COVID-19’un planlanmış bir salgın olduğu şeklindeki komplo teorisine inandıkları belirlendi.8NörobilimciMiller’ın, gerçeği değerlendirme yetisini etkileyen demanslardan yola çıkarak bilim inkârcılığının belirli beyin bölgelerinin fonksiyonları ile ilişkili olduğunu öne süren ilginç bir yazısı var. Miller’a göre, karmaşık verileri (örneğin salgının yayılım hızı, ölümcüllüğü gibi) algılamakta ve yorumlamakta zorluk çeken, bilim okuryazarlığı düzeyi düşük olan insanlar güvenilir duysal bir veri elde edemediklerinde daha aşina oldukları basit, anlaşılabilir, mevcut tehdidi inkâr eden komplo teorilerine ilgi duyabilirler.9

COVID-19 inkârcılığı, ‘Bir virüs bir sendroma yol açamaz’ diyen Güney Afrika lideri ThaboMbeki’nin HIV/AIDS inkârcılığı ile birçok açıdan benzerlikler gösteriyor. Mbeki kendisini ‘ölümünden sonra bile olsa haklı olduğu teslim edilecek bir modern zaman Copernicus’u’ olarak görüyordu.10Mbeki’nin tutumunun altında yatan motivasyonun ekonomik (HIV tedavisi için bütçeden para ayırmakta gönülsüzlük) ya da ideolojik (Afrikan Rönesans projesinin devamı olarak, Afrikalılar sadece kendilerini bağımsız bir biçimde tanımlamakla kalmamalı, hastalıklara yaklaşımlarını da kendileri belirlemelilerdi) olduğunu düşünenler de vardı. Bilim inkârcılığının tüm yollarına başvurularak Afrika’da HIV pozitif test sonuçlarının çoğunlukla ‘yanlış pozitif’ sonuçlar olduğu, AIDS’in bir komplo olduğu, hastalığın ilaç endüstrisine para kazandırmak için abartıldığı görüşleri savunuldu.Sonuç olarak, tedaviye erişemeyen yüz binlerce insan öldü.

COVID-19 pandemisinin açıkça gösterdiği üzerebilim inkârcılığı, hangi motivasyonla ortaya çıkarsa çıksın ve ne kadar akıl dışı olursa olsun görmezden gelinmemesi gereken bir halk sağlığı tehdididir. Yoğun bakım tedavisi gerektirecek düzeyde ağır hastalanan bazı COVID-19 hastalarının salgını inkâr etmeye devam etmeleri, inkârcılığın ne denli dirençli olabileceğine işaret etmektedir. İnkârcılıkla baş etme yolları arasında bilim okuryazarlığının arttırılmasının yanı sıradoğru ve güncel bilgilerin halkla şeffaf ve anlaşılabilir bir biçimde paylaşılması ve bilimsel verilerin politize edilmemesi yer alır.

*Diethelm P, McKee M. Denialism: what is it and how should scientists respond? Eur J Public Health. 2009;19(1):2-4.
*Wakefield AJ, Murch SH, Anthony A, et al. Ileal-lymphoid-nodular hyperplasia, non-specific colitis, and pervasive developmental disorder in children. Lancet. *1998;351(9103):637-41. Retraction in: Lancet. 2010;375(9713):445. Erratum in: Lancet. 2004;363(9411):750.
*Madsen KM, Hviid A, Vestergaard M, et al. A population-based study of measles, mumps, and rubella vaccination and autism. N Engl J Med. 2002;347(19):1477-82.
*Harmon-Jones, E. & Mills, J. (eds.) (1999) Cognitive Dissonance: Progress on a Pivotal Theory in Social Psychology. Washington, D.C., American Psychological Association
*McCright AM, Dunlap RE. The Politicization of Climate Change and Polarization in the American Public's Views of Global Warming, 2001–2010, The Sociological *Quarterly 2011;52(2):155-94.
*Gordon G. “The Political Context of Science in the United States: Public Acceptance of Evidence-Based Policy and Science Funding.” Social Forces 2015;94:723-46.
*Gollwitzer A, Martel C, Brady WJ, et al. Partisan differences in physical distancing are linked to health outcomes during the COVID-19 pandemic. Nat Hum Behav. 2020;4(11):1186-97.
*Schaeffer K. A look at the Americans who believe there is some truth to the conspiracy theory that COVID-19 was planned. Pew Research Center; July 24, 2020.
*Miller BL. Science Denial and COVID Conspiracy Theories: Potential Neurological Mechanisms and Possible Responses. JAMA. 2020;324(22):2255-6.
*Gumede, W. (2005) Thabo Mbeki and the Battle for the Soul of the ANC. Cape Town, Zebra Press.